Poyraz Musa’yı öldürmek için Şeyh tarafından görevlendirilen Çerkes Süleyman soydaşı Poyraz’dan ve adadakilerin iyiliklerinden etkilenir. Hedefini Şeyh aleyhine değiştirerek yeniden yollara düşer.
Poyraz’ın aklına, Musa Kazım Efendiyi Girit özleminin onu gün geçtikçe daha fazla yakıp kavurduğunu görünce Millî Mücadeledeki komutanına giderek onun vasıtasıyla Yunan sefarethanesiyle görüşmek gelir. Musa Kazım Efendinin hevesi komutanın hakaretleriyle kursağında kalır. Ağaefendiye mahcup olan Poyraz Musa vazgeçmez ve onunla Yunan sefiriyle görüşmek üzere İstanbul’a geçer. Burada Ağaefendinin tahsil dönemindeki arkadaşı Sait Rahmi’nin aracılığıyla sefirle görüşürler ve ondan elinden geleni yapacağına dair söz alırlar.
İkili yokken adaya Abbas’ı sormaya dört adam gelir. Her hallerinden Şeyhin adamları oldukları belli olan bu kişiler aynı zamanda da Kavlak Remzi’nin işbirlikçileridir. Ada halkı durumu fark edip bir yolunu bularak onları adadan gönderir ama tehlike hiç geçmişe benzememektedir. Poyraz ve Musa Kazım Efendi adaya umutlarıyla birlikte bol hediyeyle de dönerler.
Poyraz sahilde yürürken Sarıkamış’ta savaşmış ve Enver Paşanın gazabından kaçmış ürkek bir adam görür. Poyraz bu asker kaçağını alarak adaya yerleşen doktorlardan Salman’ın yanına götürür. Doktor Salman adı Hasan olan bu kaçağa biraz sert çıkınca Hasan korkup kaçar. Bu sıralarda kasabada büyük bir telaş vardır. Kavlak Remzi kasabayı temsilen Ankara tarafından fırka reisi seçilmiştir. Törende Hasan’ın durumu Askerlik Şube Başkanı İshak Beye anlatılır. İshak Bey, Hasan’ın durumuna acıyarak ona askerlikten men olduğuna ilişkin tezkere vereceğine söz verir. Korkup saklanan Hasan’ı bulmak biraz uzun sürse de sonunda Hasan ikna edilir. Ona tezkeresinin yanında bir de istediği evin tapusu verilir. Bu durum Hasan’ın korkularını büyük oranda azaltır.
Günler sonra adaya Çanakkale Savaşında tüfekçibaşı olmuş Arsen Sediryan gelir. Gazi Sediryan da tıpkı adanın diğer sakinlerinden Baytar Cemil gibi savaş sonrasında memleketine döndüğünde sevdiklerini orada bulamamıştır. Sediryan, Nişancı Veli’nin büyük desteğiyle demirci dükkânı açar.
Nişancı Veli artık karısı Sultan’ı alıp cennet adasına getirmeye karar verir. Köylerinden ayrılırken Sultan’la birlikte künyesi gelmiş oğullarını bekleyen diğer analara adalarının adresini vermeyi ihmal etmezler.
Bekleyiş sürerken Ağaefendi, Elia’nın çiftliğindeki hazırlıklara başlar. Arsen Ustaya çiftliğin demir eksikliklerini gidermek için büyük görev düşer.
Poyraz ile Zehra’nın arası Poyraz’ın Yezidi kadınlarına yapılan katliam hatıraları nedeniyle açıktır. Zehra, Poyraz’ın bu suskunluğuna derin anlamlar yükler ve günleri sorularına cevap aramakla geçer.
Adaya daha önce gelip ayrılmış olan Hançerli Efe yeniden dönüş yapar. Hançerli Efe burada ne yapacağını düşünürken dallarında olgunlaşmış şeftalileri görür ve adaya gelir kaynağı olması için sebze tüccarı Şükrü Efendiyle bu konuda anlaşır. Şeftalileri toplamaya gelen Şükrü Efendinin çalışanları arasında Şeyhin fedaisi olduğu anlaşılan bir kişi dikkat çeker. Ancak adam göründüğü gibi aniden ortadan kaybolmuştur.
Musa Kazım Efendi başvurusunun neticesini öğrenmek için İstanbul’a gittiğinde durumunun umutsuz olduğunu öğrenir. Ağaefendi kötü haberin ardından adaya döndüğünde posta müdüründen kendisine bir mektup verilir. Mektup, Ağaefendinin dostu, yenilgi sonucu hapse düşmüş bir Yunan generalindendir. General tarafından yazılan bu mektup her türlü olumsuzluğa rağmen Ağaefendiyi yeniden hayata bağlar.
Adaya Anadolu göçmenleri gelmeye devam etmektedir. Gelenler arasında yer alan Aziz Efendinin dilini tutamamasının yarattığı kargaşalık kısa süreli bir gerginlik yaratsa da iş sonradan tatlıya bağlanır. Son gelen göçmenlerin yarattığı sorun bununla da bitmez. Çoluk çocuk kendilerine devlet tarafından tahsil edilmiş evlere, yeniden atılma korkusuyla yerleşmezler. Nişancı Velinin esrarengiz ikna yöntemi burada da işe yarar. Sırada aşırı üzüm tüketimi yapan bu insanların yakalandığı diyarenin neticesinde ada halkının yoğun kokuya maruz kalması vardır. Sultan ile Nişancı Veli’nin özgürlük ve mutluluk sesi olarak tanımladığı tanyeri horozlarının ötüşü ile koku büyük tezat oluşturmaktadır. Bu sorun da yeni gelenlerin evlerindeki tuvaletleri kullanması konusunda sıkı sıkıya tembih edilmesiyle ortadan kalkar. Gelenler arasında Poyraz’ı öldürmek için fırsat kollayan Peri ve Kerim, Nişancı ve Vasili tarafından dikkatle takip edilmektedir. Poyraz’ın Azrailleri onu hiç yalnız bırakmasa da ada halkı dayanışma ve hoşgörüyle mutlu hayatlarına devam etmektedir.
Savaş sonrası göç, kan davası gibi sosyolojik konuları ele almaya devam eden Yaşar Kemal serinin bu üçüncü kitabı olan Tanyeri Horozları’nda yer yer otobiyografik unsurlar kullanmayı ihmal etmemiştir.
bir ada hikayesinin en güzel kitabı olmaya aday çok beğenerek ve severek okudum serinin dört kitabını da okudum dördü de çok güzel ama tanyeri horozları kitabı bana ayrı bir güzel geldi mutlaka okuyun
22-10-2019 13:17
seriyi bitirmeye çalışıyorum bu da serinin güzel kitapların umut karakterini çok beğendim