Yaşar Kemal, Yağmurla Gelen adlı eserinde Muhterem Yoğuntaş adında kimsesiz bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. Zaten kitap da adını Muhterem Yoğuntaş’ın hayatının önemli bir kısmını geçirdiği balıkçı köyüne yağmurlu bir günde gelmiş olmasından alıyor. Kitabın başında bu hikâyenin, yazarın 2013 yılında YKY tarafından yayımlanan “Çocuklar İnsandır” adlı kitabından alındığı belirtiliyor. Ayrıca kitabın sonunda yazarın detaylı özgeçmişi ve çizerin hayatına dair bir paragraflık bir yazı bulunuyor.
Yazarın kendine has yazım tarzına sadık kalınarak yayımlanan hikâye, 80 sayfa ve 7 bölümden oluşuyor. 2014 yılında YKY tarafından 11 yaş ve üzeri okurlar için basılan eser, Mustafa Delioğlu’nun çizdiği renkli resimlerle süsleniyor. Ayrıca kitaptaki tüm bölümlerin başında o bölümle ilgili bir nesnenin siyah-beyaz, küçük bir çizimi bulunuyor.
Hikâye; dürüstlük, çalışkanlık ve cesaret gibi konularda güzel mesajlar içeriyor. Ancak yıllar öncesinin şartlarında yazıldığı için bugünün çocuklarına epey yabancı bir dünyadan bahsediyor. Başkahramanın yokluk ve zorlukla dolu üzücü hayatı, pek çoğu yokluktan yoksun olarak büyüyen günümüz çocuklarına oldukça uzak kalıyor. Ebeveyn ve öğretmenlerin kitabı çocuklara önerirken hem bu detayı hem de kitabın bazı bölümlerinde bıçakla yaralama ve öldürme gibi şiddet içerikli sahnelerin yer aldığını göz önünde bulundurmaları önem taşıyor.
Yağmurla Gelen Özeti
Hikâye, Muhterem Yoğuntaş’ın anlatıcının yaşadığı balıkçı köyüne gelmesiyle başlıyor. Yağmurlu bir günde aniden köye gelen Muhterem Yoğuntaş, köy kahvesine girip insanların arasına karışıyor. Kimse tarafından tanınmıyor olsa da önce kahveciye yardım ederek sonra da köydeki diğer insanların türlü işlerine koşarak köyden biri olup çıkıyor. Muhterem Yoğuntaş, herkesin her türlü işine büyük bir istekle koşuyor. Çoğu işi parasız yapsa ve bu işler sırasında bazen hor görülüp azarlansa da kimseye kötü bir söz söylemiyor ve yüzünden gülümsemesini eksik etmiyor. Bir süre sonra Muhterem Yoğuntaş bütün köyün gözdesi hâline geliyor. Kimi Muhterem Yoğuntaş’ın bu durumunu kullanarak ona çok ağır işler yüklüyor kimi ise Muhterem Yoğuntaş’ı kendi evladı gibi sahiplenip ona kol kanat geriyor.
Muhterem Yoğuntaş’ın iyiliğini düşünen kişilerden biri, hikâyenin anlatıcısı. Bu yüzden de anlatıcı, bir gün Muhterem Yoğuntaş’ı karşısına alıp onunla güzelce konuşuyor. Muhterem Yoğuntaş’a insanların onu paspas gibi kullandığını, bu kadar çok çalışmaması gerektiğini söylüyor. Hatta ona maddi yardımda bulunmayı da teklif ediyor ama Muhterem Yoğuntaş bu teklifi reddediyor. Ayrıca bu balıkçı köyünün kendisi için son durak olduğunu, buraya yerleşip burada kök salması gerektiğini hikâyenin anlatıcısına anlatıyor.
Balıkçı köyünde Muhterem Yoğuntaş’a kol kanat geren bir de Fatma Teyze bulunuyor. 8 çocuğu olan Fatma Teyze, Muhterem Yoğuntaş’ı da evlatlarından biri sayıyor. Bir teknede yatıp kalkan Muhterem Yoğuntaş’ı küçük gecekondularında kendileriyle birlikte kalması için çağırıyor. Ama Muhterem Yoğuntaş, 11 kişinin yaşadığı bu küçücük evde Fatma Teyze’ye bir de kendi yük olmak istemiyor. Fatma Teyze de Muhterem Yoğuntaş’ı ikna edemeyince ona temiz çarşaf ve çamaşır verip kirlendikçe yıkaması için kendisine getirmesini tembihliyor.
Muhterem Yoğuntaş balıkçı köyüne gelmeden önce babası annesini, tanımadığı adamlar da babasını öldürdüğü için kimsesiz kalıyor. Babası öldürüldüğü gün eşyaları da çalındığı için bir süre bomboş gecekondularında tek başına yaşıyor ama bir gün yiyecek arayıp eve döndüğünde küçük gecekondularını da yerinde bulamıyor. Bir süre daha eski muhitlerinde yatıp kalksa da havalar soğuyunca oradan ayrılıp çeşitli işler yapmak zorunda kalıyor. Ama hiçbir işte süreklilik sağlayamıyor. Bir süre Hamdi’nin bulduğu işte çalışıyor, bir süre demirci ustasına çıraklık ediyor. Ama başına bela almamak için sırayla bu iki işten de ayrılmak zorunda kalıyor. En sonunda da balıkçı köyüne gelip köy halkının her işine koşuyor ve sonunda güzel bir tekne alıp kaptan oluyor, böylece balıkçı köyüne kök salıp umduğuna kavuşuyor.