Agatha Christie’nin okuduğum ilk kitabı. Polisiye ve psikoloji üzerine olan roman son sayfasına kadar merakımı diri tuttu. Herkes şüpheliydi ve son ana kadar katil asla belli olmamıştı. Heyecanla okudum. Olaylar, akış, kurgu o kadar zekiceydi ki her detayıyla oradaymış gibi hissettim. Psikolojik tahlilleri de çok başarılıydı. Kitap bittiğinde yazarın diğer kitaplarını da okumalıyım diye düşündüm. Bu sürükleyici hikayesinin tadını eminim diğer kitaplarında da bulacağımdır.
ÖZET
Hikâye Boynton ailesinin Kudüs’e olan seyahatleri ile başlıyor. Kaldıkları otelde tuhaflıkları herkesçe fark ediliyor. Doktor Sarah King ve Theodore Gerard sık sık onlarla ilgili psikolojik tahminlerde bulunuyorlar. Anne Boynton eski bir gardiyandır ve çocuklarının üzerinde otoriter bir tavır sergiliyordur. Onları yabancılarla konuşturmuyor tek başlarına dışarı çıkartmıyordur. Bu durum her iki doktorun da ilgisini çeker. Sarah Bayan Boynton’un üvey oğlu Raymond ile birkaç kez karşılaşır ve onunla kısa da olsa konuşur. Ancak Raymond annesinin üzerindeki baskısı yüzünden Sarah’dan kaçar. Sarah ondan hoşlanıyordur fakat bu kaçmaları yüzünden kendini tutamayarak Bayan Boynton’a sert sözler söyler.
Birkaç gün sonra tüm Boynton ailesi, Sarah, Doktor Gerard, ünlü Milletvekili Lady Westholme ve onun dalkavuğu Amabel Pierce Ürdün’e geziye giderler. Olaylarda tam burada başlar. Bayan Boynton’un büyük oğlu Lennox ve karısı Nadine’nin arası açılır. Nadine onu birçok kez kaçmaya teşvik eder ancak Lennox cesaret edemez Nadine’de bir anlık gafletle dostları Jefferson Cope’un evlilik teklifini kabul eder. Bunun kocasını kızdıracağını ve kaçmak için cesaretleneceğini sanır fakat hiç de öyle olmaz. Sarah ve Raymond’da gezide konuşma fırsatı bulurlar ve Raymond annesine karşı geleceğinin sözünü Sarah’a verir.
O gece neredeyse herkesin kampın dışında olduğu bir anda Bayan Boynton ölür. Normal bir kalp krizi dense de Albay Carbuey işin aslını öğrenmek için meşhur dedektif Hercule Poirot’dan yardım ister. Poirot önce aileden şüphelenir çünkü otelde Bayan Boynton’un üvey kızı Carol ve Raymond’un sözlerine kulak misafiri olur. Annelerini öldürmekten bahseden iki kardeş Poirot için şüpheli durumundadırlar. İkisi de inkâr eder. Poirot daha sonra Doktor Gerard ile görüşür. Onun dediğine göre o gece hastalanmış ve çadırına dönmüştür. Ancak kendine ilaç ararken enjektörünün kayıp olduğunu fark eder. Kalp hastalarının kullandığı ilaç da çantasında yoktur. Poirot bu yüzden bunun normal bir ölüm olmadığını kesinleştirir. Tekrar tüm aileyle konuşur. Nadine’nin kayınvalidesini öldürmek için bir sebebi vardır çünkü kocasını kurtarma içgüdüsüyle hareket etmiş olabilir. Lennox’un da bir sebebi vardı o da karısının onu terk etmesine dayanamadığı için annesini öldürmüş olabilirdi. Carol ve Raymond zaten ağızlarıyla bunu söyledikleri için şüphelidir. Bayan Boynton’un en küçük kızı Ginevra ise aralarında en kötü durumda olandır. Herkes akli dengesinin yerinde olmadığını düşünür. Onun da annesini öldürmek için bir sebebi vardı. Böylece tüm aile şüpheliydi. Onlardan olmayan Sarah ve Doktor Gerard’da şüphelidir. Poirot herkesin saati saatine kaçta kampa döndüğünü not alarak çemberi daraltır. Kararını bildirmek için herkesi bir araya getirdiğinde tek tek şüphelendiği isimleri ve neden şüphelendiklerini açıklar. Sıra son isme yani Lady Westholme’e geldiğinde Poirot onun çok detaycı verdiği ifadelerden şüphelendiğini anlatır. Onun eskiden hapiste yattığını Bayan Boynton’un da gardiyanlığını yaptığını bu yüzden imajını ve mevkiini korumak için öldürdüğünü söyler. Aile gerçeği öğrendiği sırada bir silah sesi duyulur. Yan odada kalan Lady Westholme gerçeklerin açığa çıkacağını anlayınca kendisini öldürmüştür.
Kitabın sonunda ailenin insan içine karıştığını ve mutlu olduğunu görüyoruz. Ginevra ünlü bir tiyatro oyuncusu olmuştur. Sarah ve Raymond birlikte ve mutludur. Hatta Raymond bir kitap bile yazar. Nadine ve Lennox’da yeniden bir aradadırlar. İki çocukları olur. Carol ve Jefferson Cope’da evlenirler. Doktor Gerard ise en başından beri destek olduğu Ginevra’nın başarısını gururla seyrediyordur.