Bayan McGillicuddy yeni yıl öncesi sevdiklerini ziyaret amaçlı tren yolculuğu yapmaktadır. Tren seyir halindeyken yandaki trende bir cinayet işlendiğine şahit olur. Bir adam bir kadını boğup öldürmüştür. Panik halinde tren görevlilerine ulaşıp durumu anlatır. Yaşlı bir kadın olduğu için onun hayal gördüğünü düşünseler de görevliler olayı polise bildirir.
Bayan McGillicuddy samimi dostu Bayan Marple'ın evine ulaştığında şoka girmiş bir haldedir. Bayan Marple'a durumu anlatır ve iki dost olayın peşine düşmeye karar verir. Önce hangi tren olduğunu bulurlar. Sonra polise giderler ancak ortada bir ceset yoktur. Bu da inanılırlıklarını sarsar. Bayan Marple dostunu evine gönderdikten sonra olayı çözmek için bir plan yapar.
Yillar önce kendisiyle ilgilenen Lucy isimli ev işlerinde yardımcı olan kadına ulaşır. Lucy iyi bir okuldan mezun, bir matematik dehasıdır ancak kariyerini her evde en fazla 15 gün kalacak şekilde ayarlayan bir ev yardımcısı olarak sürdürmektedir. Işinde o kadar iyidir ki çok talep görmektedir. Bayan Marple, Lucy'nin zekasına güvendiği için onu seçmiştir.
Lucy cinayetin işlendiği bölgedeki Rutherford Hall isimli evde çalışmaya başlar. Amacı cesedi bulmaktır. Bayan Marple da teyzesi rolüne bürünerek yakınlarda bir konukevinde kalır. Lucy evin arazisini araştırırken bir bölgesindeki lahitte cesedi bulur. O baraka da herkese açık bir yer olduğu için cesedin kimliğini ve kimin katil olduğunu bulmayı zorlaştırır.
Rutherford Hall'da babadan zengin Bay Crackenthorpe ve kızı Emma yaşamaktadır. Ailenin farklı şehirlerde, ülkelerde ikamet eden 3 oğlu, 1 damadı ve torunu da olayı duyunca eve gelmişlerdir. Bay Crackenthorpe babadan zengin ancak mirasta pay hakkı olmayan huysuz ve cimri bir adamdır. Emma evin hiç evlenmemiş, kendini babasına adamış kızıdır. 3 oğuldan biri kibirli Harold, diğeri dolandırıcı Alfred, ve sonuncusu da sanatçı Cedric'tir.
Miras en büyük oğul başta olmak üzere tüm oğullar, Emma ve torun Alexander’a kalacaktır. Tabi bunun için önce Bay Crackenthorpe'un ölmesi gerekmektedir. Yaşlı ihtiyarın da ölmeye hiç niyeti yoktur.
Müfettiş Craddock önce kadının öldürülmesinin bu evdeki olaylarla bir ilgisi olduğunu düşünür. Ev ahalisinden kimse öldürülen kadını tanımadığı için bu tez çürür gider. Öncelikli olarak kadının kimliğini bulmak gerekmektedir.
Emma ölen abisinin bir nişanlısı olduğunu ve eve gelmek istediğini belirttiği bir mektup olduğundan bahsedince kadının Martine olduğu düşünülür. Martine'i araştırırken Anna adında bir dansçıya ulaşırlar. Anna'nın Martine'i tanıdığını ve aileden para koparmak için onun yerine geçtiğine inanırlar. Bu sırada Anna'dan dünyayı gezdiğine dair bir bilgi gelir.
Günler geçerken Bayan Marple olayı yavaş yavaş çözümlemeye başlar. Bayan McGillicuddy’yi çağırarak son kozunu oynar. Böylece tüm olay ortaya çıkacaktır.
Ailenin doktoru Dr.Quimper, ailenin kızı Emma ile ilgilenmekte ve eğer baba Crackenthorpe ölürse de Emma ile evlenmek istemektedir. Böylece büyük bir mirasa konmayı planlamaktadır ancak kendisi zaten evli olduğu için önce karısı Anna’dan kurtulur. Lahitteki ceset Anna'ya aittir. Bu sırada Emma'nın mirastan en büyük payı alabilmesi için de abilerini sırayla zehirler. Alfred ve Harold bu sırada ölür. Bayan Marple hazırladığı oyunda Rutherford Hall’da son bir veda yemeği yemeye gider. Yanında Bayan McGillicuddy de vardır. Ondan bir ara tuvalete gitmesini ister. McGillicuddy de kendisine denileni yapar. Bunu istemesinin sebebi Bayan McGillicuddy’nin katili sırtından görmüş olmasıdır. Balık yerken boğazına bir şey takılmış gibi yapar ve doktor Quimper hemen ona müdahale eder. Bu sırada odaya dönen McGillicuddy katil bu diye bağırınca tüm olay açığa kavuşur. Bayan Marple yine günü kurtarmıştır...
Agatha Christie’nin bence en keyifli romanlarından birisiydi bu. Bay Crackenthorpe’un huysuzluğu, Emma'nın naifliği, kardeşlerin birbirinden farklı gibi duran ama özünde aynı açgözlülükteki karakterleri, ailenin damadının evden kopmak istememesi, ev ahalisindeki gencinden yaşlısına tüm erkeklerin Lucy ile evlenme planı yapması, Alexander'ın en yakın arkadaşının annesinin gerçek Martine olması tesadüfü ile karakterler sizi kendine bağlıyor. Sanki Rutherford'da tüm olayı sessiz sedasız izler gibi okuyorsunuz kitabı. Olayın içinde hissettiren ve heyecanla çevirdiğiniz sayfalar sizi hikayeden bir saniye olsun koparmıyor. Merakla okunacak bir polisiye romanı. Keyifli okumalar dilerim.