Katil bir anne... Kurban bir baba... Cevapsız soruları olan bir kız...
Carla, artık yirmi bir yaşındaydı. Reşit olmuştu ve on altı yıl önce işlenen cinayetin asıl katilini merak ediyordu. Mahkeme, annesi Caroline'i kocası Amyas'ı öldürmekle suçlamıştı. Bazı hafifletici nedenlerden dolayı onu asmak yerine ona ömür boyu hapis cezası vermişti. Caroline ise buna dayanamamış ve bir yıl sonra ölmüştü. Cinayet işlendiğinde Carla sadece beş yaşındaydı. Bu yüzden olayı çözmesini sağlayacak bilgilere sahip değildi. Yardım alması gerekiyordu. En uygun kişi de Hercula Poirot'tu.
Poirot, olayı çözmek için kanıtlara ihtiyaç duymayan biriydi. İnsanlarla konuşup düşünmesi olayı çözmesi için yeterliydi. On altı yıl önce olmuş bir olayı incelemesi için en uygun aday da oydu.
Caroline katil değilse katil olma ihtimali olan beş kişi vardı: Amyas'ın evlenmek üzere olduğu sevgilisi Elsa, Caroline'nin kardeşi Angela, Amyas'ın arkadaşı Philip Blake, Philip Blake'in abisi Meredith, Angela'nın dadısı Miss Williams.
Poirot, hepsiyle teker teker konuştu. Amacı karakterlerini ve olaylara bakış açılarını öğrenmekti. Hepsiyle konuştuğunda elinde aynı olay ama farklı ayrıntılar vardı. Herkes Amyas'ın sanatçı ruhundan dolayı rahat olduğunu ve aldatmaya meyilli olduğunu söylüyordu. Caroline hakkındaysa çok farklı görüşler vardı. Kimisi onun cinayeti işlemekte haklı olduğunu düşünüyordu, kimisi ona öfkeliydi, kimisi de onun bir şeytan olduğunu söylüyordu. Caroline'nin katil olmadığını savunan tek kişiyse Angela'ydı. Ablasının böyle bir şey yapacağına asla ihtimal vermiyordu.
Poirot, herkesten olayı ve olayla bağlantılı olabilecek ayrıntıları yazmalarını istedi. Onlara Caroline'nin katil olup olmadığını araştırdığını söylemek yerine, bu cinayet hakkında bir kitap yazılacağını ve kendisinin de bu kitapta doğru bilgilerin yer alması için araştırma yaptığını söylemişti. Böyle söylemesi gerekiyordu çünkü gerçeği bilselerdi önemli ayrıntıları anlatmayabilirlerdi. Kitap yalanı sayesinde polise bile söylemediklerini Poirot'a anlatmıştılar.
Hepsi Caroline'nin Meredith'in kendi üretimi olan bir zehri aldığı konusunda hemfikirdi. Bazıları bunu cinayet için aldığını, bazıları intihar etmek için aldığını, bazıları da zehrin Caroline'den çalındığını söylüyordu. Poirot da Caroline'nin zehri çaldığını biliyordu. Asıl sorunsa daha sonra ne yaptığıydı. Bu soruya da "beş küçük domuz"un yazdığı mektuplardan bir cevap buldu. Carla haklıydı, annesi Caroline katil değildi. O, kocası Amyas'ı her zaman sevmişti ve Amyas öldüğünde de seviyordu. Amyas ne yaparsa yapsın sonunda Caroline'e dönmüştü, kendisi de bunu biliyordu. Bu yüzden cinayet işlemesine gerek yoktu.
Poirot, herkesi Meredith'in eskiden labaratuvar olarak kullandığı odaya davet etti. Olayı orada açıklayacaktı. Gerçek o kadar da basit değildi. Biri Caroline'e suç atmaya çalışmış ve başarılı olmuştu. Yani katil hem Amyas'ı öldürmek hem de Caroline'i ortadan kaldırmak istemişti. Katil ikisinden de intikam almak isteyen biri olmalıydı. Peki kim böyle bir şey isterdi?
Bu bölüm spoiler içermektedir:
Katil Amyas'ın sevgilisi Elsa'ydı. Amyas başta ona aşık olmuştu. Sonradan bu aşkı sadece onun resmini yapma isteğine dönüşmüştü. Elsa onu terk etmesin diye de Caroline'den boşanıp onunla evleneceğini söylemişti. Caroline bunu öğrenince de Amyas ona gerçeği açıklamıştı. O sırada Elsa'nın onları dinlediğinden habersizlerdi. Elsa, Caroline'in zehri çaldığını görmüştü. Onunla Amyas'ı öldürüp suçu Caroline'e atacaktı ve ne yazık ki bunu yapmayı başardı.
Kitap hakkınki görüşüm: "Beş küçük domuz"un yazdığı mektupları okuduktan sonra katilin Angela olduğundan neredeyse emindim ve bu beni çok üzmüştü. Çünkü Agatha Christie'nin bu kadar basit bir kurgu yazmasını hiç beklemiyordum. Son sayfalara geldiğimdeyse Elsa'nın katil olduğunu öğrendim ve bu benim için ters köşe oldu. Yanılmaktan insanlar genel olarak hoşlanmaz ama konu Agatha Christie ise yanılmak bir zevke dönüşüyor.