Psikolojik Sağlamlık
Psikolojik sağlamlık kavramı Latince “resilire” kavramından türemiş ve maddenin sıkıştırılıp ya da esnetildikten sonra özüne dönebilecek elastikiyet olarak ifade edilmiştir. Biz insanlarda ise bu durum umut edebilme, geleceğe yönelik olumlu tutum, uyum sağlayabilme ve yeterlilik olarak tanımlanabilir. Çeşitli zor yaşam koşullarında bile kişinin gelişimini istendik yönde gerçekleştirebilmesidir.
Önemli yaşam olayları sırasında (hastalık, salgın, doğal afet, evlenme, boşanma, ölüm, kayıp, taşınma, iş değiştirme vb.) kişinin yaşamındaki birtakım destekleyici ve risk faktörlerinin etkileşimi kişinin bu önemli yaşam olaylarını karşılama biçimini etkilemektedir.
Kişinin psikolojik sağlamlığını değerlendirirken risk faktörlerine ve koruyucu faktörlere yönelik araştırma yapmak oldukça mühimdir. Risk faktörlerini değerlendirirken üç farklı açıdan bakmakta fayda vardır. Bireyin kişilik özellikleri ile ilgili faktörler, ailesel faktörler ve çevresel faktörler. Düşük IQ, geçimsiz ve çabuk sinirlenen mizaç, utangaçlık, yetersiz iletişim becerileri, prematüre doğum, alkol, madde kullanımı, kronik hastalıklar, akademik başarısızlık, etnik gruba mensup olma vb. bireysel risk faktörlerinden söz etmek mümkündür.
Ailesel olarak ise aile bireylerinde mevcut psikolojik rahatsızlıklar, alkol-madde kullanımı, suça karışan ebeveyn, evlat edinilme, çok çocuklu ailede bulunma, ihmal, istismar, ebeveynlerin boşanması, vefatı ya da tek ebeveynle kalma, aile içi şiddet ve geçimsizliğin mevcudiyeti risk faktörleri arasındadır.
Risk faktörlerini çevresel olarak ele aldığımızda ise düşük sosyoekonomik çevre, istismar, yetersiz beslenme, olumsuz akran desteği, mevcut politika ve dönemsel olaylar (terör, afet, salgın vb.) olarak ifade edebiliriz. Risk faktörleri var olmadan psikolojik sağlamlığının değerlendirmesini yapmak mümkün değildir. Ayrıca risk faktörleri ileride ortaya çıkabilecek olan gelişimsel problemlerin iyi birer yordayıcısıdır.
Koruyucu faktörler ise yukarıda belirtilen durumların kişinin yaşamında mevcut olmamasıdır. Ayrıca kişinin esnek, çok boyutlu ve yaratıcı düşünebilmesi, problem çözme yeteneğine sahip olması, mizaha yatkın olma, olumlu ruh hali ve olumlu duygulanımın varlığı, ılımlı mizaç özellikleri, özgüven, sorumluluk duygusu, yüksek IQ, olumlu arkadaş ilişkilerinin varlığı ve bu ilişkileri sürdürebilme yeteneği, sosyal imkan ve fırsatları değerlendirebilme yetisi, iletişim becerileri, hobi, aktivite ve uğraş alanlarından da koruyucu faktörler olarak söz edilebilir.
Hem ülkemizde hem de yurtdışında mevcut yüzlerce çalışma; yaşamlarımızda mevcut olan, içine doğmuş olduğumuz bu faktörlerin birçoğunu kendimiz seçmediğimiz gibi sürdürme ya da değiştirme yetisinin bizlerin içinde olduğunu gözler önüne sermiştir.
Risk faktörlerinin ve koruyucu faktörlerin çocuklukta tespiti oldukça önemlidir. Gerek aile içerisinde gerekse çocuklar için en önemli yaşam alanlarından olan okullarda psikolojik danışmanlar tarafından çocukların sahip oldukları risk etmenlerinin değerlendirilip önlemlerin alınması, giderilmesi ve hem içsel hem de dışsal koruyucu faktörlerin arttırılıp geliştirilmesi oldukça önem taşımaktadır. Çocukların sevildiğini önemsendiğini bilmesi, başarı duygusunu tatması (yalnızca akademik başarıdan söz edilmemektedir), yeterlilik ve özgüven duygularını geliştirebilmeleri, yaşlarına uygun sorumluluklar alabilmeleri, oyun ve arkadaşlık ilişkilerinin desteklenmesi gerekmektedir. İleride çocuklarımızın koşullar ne olursa olsun üretmek, mutlu ve topluma uyumlu yaşamlar sürmeleri hem kendileri hem de dünya için oldukça elzemdir.
Biz yetişkinler içinse geç kalınmış değildir. Hala sorunlarla, içinde yaşadığımız çağın getirileriyle baş edebilmek oldukça mümkündür. Unutulmamalıdır ki gelişim, yaşam boyudur, beşikten mezaradır. İlk olarak kendimizi iyi tanımalı ve değerlendirebilmeliyiz. Bunun için okuyacağımız ve size başka yazılarımda bahsedeceğim öneriler olacaktır. Fakat dediğim gibi sizi en iyi değerlendirecek olan yine kendinizsiniz. Pekâlâ bir uzmandan da yardım alabilirsiniz. Bunun mümkün olmadığı durumlarda yazmanın durumu somutlaştırmak açısından en başarılı yöntemlerden biri olduğunu göz önüne alarak bir liste yapabilirsiniz. Sizi üzen kötü hissettiren ve belki de düşünmekten kaçtığınız her şeyi kâğıdın bir tarafına yazabilir diğer tarafına da size keyif veren iyi hissettiren etkinlikler, kişiler, durumlar ve özelliklerinizi yazabilirsiniz. Şimdi geriye tek bir amacımız kalıyor: İyi hissettirenleri kuvvetlendirmek, hayatımızda daha çok yer vermek ve yenilerini eklemek. Kötü hissettiren kişi, özellik, olay ve durumları düzenlemek gerekirse uzaklaşmak.
Evlerimize kapandığımız şu günler kendimizi geliştirmek için oldukça iyi bir fırsat. Biliyoruz ki her birey süreci farklı zorluklarla atlatmaktadır: kimileri sağlık sorunlarıyla, kimileri de ekonomik sorunlarla mücadele etmektedir. Yine de yaşamaktan nasıl vazgeçmiyorsak kendimizi mutlu etmeye çalışmaktan da vazgeçmemeliyiz. Belki bir mum ve sevdiğimiz müzikler eşliğinde her zamanki yemek masamızı şenlendirmek, belki sevdiklerimizle daha çok iletişimde olmak belki de ne zamandır okumayı beklettiğimiz kitapları, izlemediğimiz filmleri bitirmek. Sokak hayvanlarını beslemek, bitki yetiştirmek, spor yapmak, yeni tarifler denemek, günlük tutmak, resim yapmak, şiirler yazmak, okumak… Belki de tüm bunlar farklı bir yönümüzü keşfetmemize yardımcı olacak ve bize yeni haz kaynakları yaratacaktır. Kendimizi tüm bu deneyimlerden mahrum etmemeliyiz. Kendimize ayıracağımız bir saat belki de bir ömür bize yetecek motivasyon kaynakları sağlayacaktır.
Victor Frankl, İkinci Dünya Savaşı sırasında kaldığı bir toplama kampındaki deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı
İnsanın Anlam Arayışı kitabında şöyle bir açıklamada bulunur: “Toplama kampında fiziksel ve zihinsel yaşamın olabildiğince ilkelliği zorlanmasına karşın, tinsel(manevi) yaşamın derinleşmesi olasıydı. Zengin bir entelektüel yaşama alışmış olan duyarlı insanlar daha çok acı çekmiş olabilirler ancak iç özlerinin maruz kaldığı hasar daha az olmuştur. Bu insanlar, çevrelerindeki dehşet verici dünyadan kopup, içsel zenginlikten ve tinsel özgürlükten oluşan bir dünyaya çekilebilmişlerdir.”
İlgili Kitaplar
Öz Şefkatli Farkındalık, Christopher K. Germer
Acıdan ve travmadan kaçmadan kendimize yönelttiğimiz yıkıcı, kırıcı içsel eleştirilere bir kulak verelim. Tüm bunları kabullensek hayatımız nasıl olurdu?
“Acı kızgın bir boğa gibidir. Onu küçük bir yere kapatırsanız iyice vahşileşir ve kaçmaya çalışır. Ama açık bir alana koyduğunuzda sakinleşir. Farkındalık, acı için duygusal bir açık alan yaratır.” İşte bu açık alanı genişletmek, karanlık alanı daraltmak bizler için oldukça yararlıdır.
İyi Hissetmek, DR. David Burns
İyi Hissetmek kitabı olumlu duygulanım için adeta bir kılavuzdur. Kendi kendinizin terapisti olmak pek mümkündür. Kitabın içerisinde kendinizin uygulayabileceği pek çok etkinlik ve yönerge bulunmaktadır.
İnsanın Anlam Arayışı, Viktor E. Frankl
İkinci Dünya Savaşı sırasında Frankl, Auschwitz’de esir düşmüştür. Fiziksel ve zihinsel olarak şartlar ne kadar zor olsa da duygusal olarak ayakta kalmanın yolunu bulmuş ve acıdan anlam çıkarmanın yollarına vurguda bulunmuştur.
Dört Anlaşma, Don Miguel Ruiz
Mutsuz olmamanın dört kuralı mevcuttur:
1.Kullanılan sözcüklerin özenle seçilmesi, açık ve net konuşmak
2.Hiçbir şeyi kişisel algılama
3.Varsayım yapma
4.Her zaman yapabildiğinin en iyisini yap! Ruiz’e göre mutluluğun anahtarı işte bu dört mottodan geçiyor.
Mutluluk Sanatı, Kutsal Dalai Lama
"Hayatımızın gerçek amacının mutluluğu aramak olduğuna inanıyorum. Bu açık. İster bir dine inanalım ister inanmayalım ya da ister şu dine ister bu dine inanalım, hepimiz hayatta daha iyi bir şeyi arıyoruz. Bu nedenle, hayatımızın gerçek yönü mutluluğa doğrudur..." diyor, Dalai Lama. Dünyanın en büyük ruhsal lideri, ilk kez bir psikiyatr ile bir araya gelerek, o zor kazanılan sakinliğe nasıl ulaştığını ve bizim bu içsel barışı nasıl bulabileceğimizi anlatmaktadır.
Mutluluk Psikolojisi, Nevzat Tarhan
İnsan bedensel ve ruhsal olarak her an dışarıdan gelecek etkilere açıktır. Hatta bazı durumlarda ruhsal halini tümüyle bu uyaranlar belirleyebilir. Çünkü her bir etki ve uyaran, insanın bedensel ve ruhsal dengesini, düzenini, uyumunu etkiler. İnsanın içindeki mekanizma, bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu dengeyi koruyan sistemler, dengeyi ve uyumu sağlamak, sürdürmek için sürekli çaba harcar. Bu çabaların yetersiz kaldığı noktada da stres ortaya çıkar. Stresi nasıl mutluluğa çevirebiliriz? Nevzat Tarhan bu uğurda bizlere yol gösteriyor.
İlgili Filmler
Soul Surfer, 2011
Gerçek bir hikayeden esinlenen film 27 yaşındaki profesyonel sörfçü Hamilton, köpekbalığı saldırısında sol kolunu kaybeder ancak buna rağmen sörf tutkusundan vazgeçmez.
Hidden Figures, 2016
Irkçılık ve köleliğin kol gezdiği Amerika’da soğuk savaş yıllarında Afrikalı kadınların ilham verici başarı öyküsü
My Left Food, 1989
Sadece sol ayağını kullanabileceği bir hastalığa yakalanan bir adamın kendini gerçekleştirme serüveninden bahsedilmektedir.
Something The Lord Made,
Cerrah Alfred Blalock’un hademelikten cerrahlığa uzanan yaşam öyküsü
Freedom Writers, 2007
Etnik kökenin, ekonomik durumun sadece bir etiketten ibaret olduğunun farkında olan bir öğretmenin, öğrencilerinin hayatına dokunuşu işlenmektedir.
The Pursuit of Happyness, 2006
Ekonomik sıkıntılarla mücadele eden bir adamı üstüne bir de eşi terk etmiştir. Oğluyla bir başına sokaklarda kalan babanın mücadeleyi hiç bırakmamasıyla gözleri dolduran film.
Kaynakça
Karaırmak, Ö. (2002). Psikolojik sağlamlık, risk faktörleri ve koruyucu faktörler. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Servisi, 26(3), 130-142.
Bahadır, E. ve Öz, F. (2009). Ruh sağlığının korunmasında önemli bir kavram: psikolojik sağlamlık. Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Dergisi, 82-89.
Yorumlar