Kayıp ve Yas
Kayıp deneyimi, sıklıkla zorlayıcı ve rahatsız ediciyken genellikle dönüştürücü niteliği olan evrensel bir olgudur. Kayıp yalnızca ölüm anlamına gelmemekle birlikte terk etmek, edilmek, değişmek, iş değiştirmek ya da işten çıkarılmak, mal varlığı kaybı, organ kaybı, fikir veya ideal kaybı vb. suretiyle de kayıplar veririz. Ancak ölüm geri dönülmezliğiyle yaşanmış en somut kayıp olmasıyla ayrılır. Yaşamın her döneminde bireyler bir ayrılık ya da kaybın etkisiyle yas dönemi geçirebilmektedir. Yas, bireyi ve yaşamını pek çok açıdan etkileyen çok boyutlu bir kavramdır. Oldukça da doğal bir süreçtir. Doğal olduğu kadar da biricik bir süreçtir. Her bireyin yas sürecindeki duygu, düşünce, davranış ve fiziksel açıdan tepkileri farklı olabilmektedir. Bireyler yas sürecini tamamlar ve kayıp açısından dengeye ulaşır. Fiziksel yas tepkileri; midede boşluk hissi, nefes alamama, seslere aşırı duyarlılık, enerjisizlik ve çabuk yorulma, iştah artması ya da azalması olarak görülebilirken bilişsel olarak; inanamama, inkâr, ölen kişinin yaşadığı düşüncesi, ölen kişiyi görme ya da duyma, işitsel halüsinasyon, görsel halüsinasyon şeklindedir. Duygusal tepkiler; şaşkınlık, şok, üzüntü, öfke, kendini ve başkalarını suçlama, yalnızlık, umutsuzluk vb. iken davranışsal tepkiler; ağlama, dalgınlık, arama ve çağırma, ölen kişiyi hatırlatan şeylerden kaçınma, sosyal çekilme ve uyku bozukluğu gibi görülebilmektedir.
Yas sürecini etkileyen birtakım faktörler mevcuttur. Ölen kişi, bireyin hayatında merkezi bir konuma sahipse ve birey için önemliyse kişinin yas yoğunluğu artacaktır. Ölen kişiyle kurulan ilişkinin niteliği de mühimdir. Ölen kişi ile çatışmalı bir ilişki mevcutsa suçluluk duyguları ortaya çıkacaktır. Ölen kişi bireyin benlik değerini korumasına yardım eden birisi ise yas tutan birey kendini çaresiz ve kolay incinebilir hissedecektir. Ölümün gerçekleşme şekli doğal yollardan, kaza ya da intihar olması, beklenmedik, ani ve travmatik olması arasında farklar mevcuttur. Geçmişte kaybın olması ve yas sürecinin henüz tamamlanmamış olması patolojik yasa yol açabilir. Mevcut olup sağlıklı atlatılması da uyum sürecini de kolaylaştırabilir. Kişilik özellikleri yani bireyin yaşı, cinsiyeti, güçlüklerle başa çıkma yöntemleri, inanç ve değerleri yas sürecini etkileyen önemli unsurlardandır. Kayıp yaşayan bireyin sosyal destek ağına sahip olması birey için kolaylaştırıcı olabilmektedir. Yas sürecinde ortaya çıkan ani krizler, ekonomik zorluklar, değişimler de yas sürecini zorlaştıracaktır.
Yas sürecinin en bilindik 5 evresi mevcuttur. İlk olarak inkâr görülür. Kaybın reddi ve gerçeklerden kaçınmak. Öfke tepkisi ile de “Neden ben?” sorusuna cevap aranır. Pazarlık-uzlaşma evresinde ise gerek inanılan dinsel otorite gerek çevredeki diğer bireylerle bir takım anlaşma yapılmaya çalışılır. Depresyon evresinde çaresizlik durumu kabul edilir ve kaybın gerçekliği karşısında içe çekilme yaşanır. Kabul evresi ise kaybı yaşama ve kabullenme görülür.
Bebeklerde ölüm kavramı gelişmemiş olsa da bebek bakımverenin yokluğunu elbette fark edecektir. Yeme ve uyku düzeninde değişiklikler görülecek, başkasından bakım almayı reddecektir. Bunlar doğal tepkilerdir. Doğal olmayan ise bebeğin aşırı hassasiyeti, bağlılık durumunun azalması ve kazanılan gelişim özelliklerinin kaybı olacaktır. Çocukluk çağında kayıp yaşama sanılanın aksine çocukta ciddi yıkıcı yaşantılara neden olabilmektedir. Çocuklar yas tutma şekli bakımından yetişkinlerden daha zorlu ve farklı bir süreç geçirirler. 3-6 yaş döneminde geri dönülmezlik gibi soyut kavramlar henüz gelişmemiştir. Çocuk, kaybın geri döneceğine inanır. Hele ki kayıp bakım verenlerden biriyse çocuklar için dünyayı anlama ve güven içinde yaşama kaynaklarından birinin eksilmesi travmatik bir çocukluk yaşantısı olarak gelişecektir. Ebeveyn ile uyuma, parmak emme, altına kaçırma davranışları normal seyirde görülebilmektedir. Yaşıtlarla sorunlu ilişkiler, sinir krizleri, ebeveyne fazla bağlılık vb. davranışlar ise patolojik yasa işaret edebilmektedir. 6-9 yaş aralığında sevdiği birini kaybeden çocuk benmerkezci düşünme yapısından dolayı kendini suçlama eğilimi gösterebilmektedir. “Ben uslu bir çocuk olmadığım için babam öldü.” vb. söylemleri duymak çok da beklenmedik değildir. Çocuk kendini suçlayacak, cezalandıracaktır. Diğer ebeveynin varlığına yönelik endişe duyacak onu kaybetmekten korkacaktır. Kaybettiği ebeveynin davranışlarını da taklit görülebilir. Okul fobisi, ayrılma kaygısı bozukluğu, bedensel belirtiler ise normal olmayan yasa işarettir. 7-8 yaş civarında ise ölümün yaşam kadar doğal olduğu ve herkesin başına gelebildiği fikri çocukta gelişmeye başlar. 9-12 yaş aralığında ölümün farkında olunur. Ölümle ilgili sorgulamalar yapılır. Erkeklerde yas tepkileri; öfke, saldırganlık olarak görülebilirken kızlarda aşırı bağlanma ve içe kapanma olarak gözlenebilir.
Ergenlikte ise ölümün mutlak gerçekliği kabullenilir fakat ergenler bu gerçekliğin kendileri için çok uzakta olduğuna inanırlar. Kişisel efsaneler üreterek “bana bir şey olmaz” düşünceleriyle riskli davranışlarda bulunabilirler. Değer verdiği birini kaybeden ergen, dünyanın adaletsizliğine öfke ve geleceğe yönelik endişe hisseder. Depresyon, içe çekilme, sosyal etkileşimin kesilmesi, sürekli öfke ve saldırganlık, kendi ölümü üzerine fazla düşünme ergen bireylerde görülen patolojik yasın işaretleridir.
Patolojik yas literatürde en az altı ay geçmesine rağmen bireyin sosyal ve mesleki alanlardaki etkinliğinin giderek azalması olarak ifade edilmektedir. Yas süreci ilerleyip tamamlanması yerine kişi adeta saplanır kalır hatta acısı daha da yoğunlaşabilir. Normal yas tepkileri gibi doğallıktan uzak abartılmış bu tepkiler bireye ve çevresine ciddi zararlar verebilmektedir.
Travmatik yas ise kaybedilen kişinin ani ve acı ölümünün ardından gösterilen tepkiler bütünüdür. Bu kayıp şekli insan doğasına aykırılığı gereği bireyler için hem ruhsal hem de bedensel açıdan tehlikede olabilmektedir. Normal yas için bireyin destek alması gerekli değildir. Sosyal destek ve yaşamın sürerliği yeterlidir. Patolojik ve travmatik yas için ise uzmanlardan yardım alınması mühimdir.
Bireylerin kayıp deneyimlerinin ve yaslarının biricik olduğunu bireylere hissettirmeliyiz. Bireyi kaybın gerçekliğini anlaması için desteklemeliyiz. Bireyin duygularını ifade etmesi sağlanmalıdır. Bunun için bireyin illa sözcüklere dökmesi gerekli değildir. Gerçekleştirilebilecek çeşitli ritüeller mevcuttur. Hayatın devamı desteklenmelidir. Kaybedilen kişinin yerinin dolmayacağı fakat onsuz da hayatın devam edebildiğine bireyi hazırlamalıyız. Bireyin gerekli hissettiği takdirde yardım alabileceği kaynaklara ulaşması sağlanabilmelidir.
Çocuklara hayatında nelerin değiştiği açıkça anlatılmalı, geride kalan ebeveyn ile bağ kurması sağlanmalıdır. Eğer çocuk cenaze törenine katılmak isterse, çocuğa engel olunmamalı fakat travmatik olaylara tanık olmamasına dikkat edilmelidir. Kaybedilen kişinin odası, eşyaları vb. şeyler çocuğun haberi olmadan aniden ortadan kaldırılmamalı, çocuğa onu hatırlatacak ve bağı sürdürmesini sağlayacak olağan şeyleri tutması konusunda izin verilmeli, eşyalar gerekirse beraber düzenlenmelidir. Çocuğa yaşı dikkate alınarak ölümle ilgili çok karmaşık ve soyut bilgiler verilmemelidir, bu çocuğun bilinmezliğini ve endişesini arttırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Çocuğa duygularını ifade etmesi için izin verilmeli ve özenle dinlenmelidir. Ayrıca yas sürecinde görülebilecek alt ıslatma, parmak emme, altına kaçırma, yalnız uyuyamam vb. davranış biçimleri yüzünden çocuk zorlanmamalı, baskı ve şiddete maruz kalmamalıdır. Çocuk kendini suçluyorsa kaybettiği ebeveynin ona olan sevgisi ve çocuğun onun kaybında suçu olmadığı çocuğa anlatılmalıdır.
İLGİLİ KİTAPLAR
Kayıp ve Yas İçin Danışmanlık Becerileri, Keren M. Humphrey
Kayıp ve yas önemli yaşam olaylarıdır. Kayıp yaşayan ve yas süreci geçirmekte olan bireylere nasıl yaklaşılması gerektiği çoğu kişi için bir bilinmezliktir. İşte bu kitap bizlere yardım süreci ile ilgili önemli bir haritadır. Kayıp yaşayan kişinin biricikliğini kabul etmek, kaybın çok boyutlu olduğunu ve yaşamın farklı noktalarının kayıptan etkilendiğinin farkında olmak süreç için oldukça önemli kabul edilmektedir. Çizgisel ve değişmez basamakları olan modellerdense yardım sürecinde farklılıklar olabileceğini tüm sürecin bireyden bireye değişebileceğini kabul etmek oldukça önemlidir çünkü yas süreci biriciktir. Geride kalan bağların değerini arttırmak, yas sürecinin bitmediğini kabul edip süreç içerisinde hayata devam etmeyi öğrenmek, danışanların sürece aktif katılımını desteklemek oldukça önemlidir. Kitap, yas sürecinde kullanılabilecek bilişsel stratejilere de yer vermektedir. Çizelge örnekleri ve talimatları ile sürecin yürütülmesi kolaylaştırılmaya çalışılmıştır. Kayıp yaşayan kişilerin yaslarını somutlaştırmaları ve kelimelere dökebilmeleri için de metaforlar kullanılmaktadır. Birçok örnekle zenginleştirilen eser oldukça akıcı bir çalışma olmuştur.
Yas - Kişisel Bir Yolculuk- Meltem İdiğ Çamuroğlu
Bir yakınımızı, sevdiğimizi kaybetmek, önemli bir parçamızı kaybetmek gibidir. Artık inkar mekanizması işe yaramaz, "Ben özelim, ben korunuyorum, bana bir şey olmaz" savunmaları tamamen çöker. Ölüm bu kadar yakına gelebilmişse, büyük bir tehdit var demektir. Ve eğer ben de öleceksem o zaman hayatın anlamı nedir? Kişi bu soruya kendine has yeni bir cevap bulabilmek, kaybına ve hayatına yeni bir yön verebilmek zorundadır. Böylesine zor bir yüzleşmenin bu kadar güçsüz olduğumuz bir dönemde yapılması gerekliliği, hayatın önemli ironilerinden biridir. Bununla beraber, çoğu insan hayatı yolunda giderken böyle konularla uğraşmayı aklından bile geçirmez. Çamuroğlu bu kitabında öncelikle, sevdiği bir yakınını kaybettikten sonra ne yaşadığını anlamak ve kendini daha iyi tanımak isteyen kişiler için bir kaynak oluşturmak istiyor.
Çocuk, Ölüm ve Yas- Dr. Neslihan Kuloğlu Türker, Uzm. Sema Yüce
Bu kitap 0-18 yaş aralığında yer alan tüm çocukların anne-babaları, bakım verenler ve profesyonel olarak çocuklarla çalışan kişiler için yazılmıştır. Ölüm nedenli bir kayıp yaşantısı için hazırlık, başa çıkabilmek ve yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek hedeflenen temel amaçtır. Çocuk ve çevresinde bulunan diğer bireylerle etkileşimleri arasındaki farklılıklar göz önünde bulundurulmuş ve içerik her bir konu ayrı ayrı ele alınarak yazılmıştır.
Yas Psikolojisi- Richard Cross
Yas Psikolojisi, sevdiğimiz bir kişiyi kaybettiğimizde gösterdiğimiz çeşitli tepkileri vurgulayan ve psikologların bu deneyimi nasıl açıklamaya çalıştıklarını araştıran hümanist bir içerik sunuyor. Kitap, Freud’un öncü psikanaliz yaklaşımından; yas sürecinin “aşamalarından” geçmemiz gerektiğini öne sürmektedir.
Kayıptan Sonra Yaşam- Vamık D. Volkan
Neden bazılarımız yasın tamamlanması için gereken acı verici ve zorlu psikolojik uzlaşmaları yapabiliriz de bazılarımız yapamaz? Prof. Dr. Vamık Volkan yasla ilgili soruların yanıtlarını bulabileceğimiz kitabında, ölüm ve diğer kayıplara verdiğimiz psikolojik bir yanıt ve iç dünyamızla gerçeklik arasında uyum sağlayabilmek için yaptığımız bir uzlaşma olan yası ve çözümlenmemiş yasın yaşamımızı nasıl biçimlendirdiğini, kaderimizi nasıl yönlendirdiğini kendi yaşam öyküsünden kesitler ve uzun yıllara dayalı profesyonel deneyimlerinde karşılaştığı vakalardan örneklerle anlatıyor.
İLGİLİ FİLMLER
Sophie’s Choise (Sophie’nin Seçimi)
Sophie, Nazi kamplarından kurtulmuş ve Nathan’ın varlığı ile yaşamak için bir neden bulabilmiş bir kadındır. Onun 1947’de geçen hikayesi, genç yazar Stingo'nun ağzından anlatılıyor. Sophie, kampta Naziler tarafından hayatı boyunca kendisinde derin yaralar bırakacak bir karar almaya zorlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nı Yahudi kampları ve bir annenin çaresizliği üzerinden anlatan Sophie'nin Seçimi, savaş sonrası oluşan ruhsal etkilere de ışık tutuyor.
La Stanza del Figlio (Oğul Odası)
Mutlu bir ailenin biricik oğullarını kaybetmesiyle şekillenen hikayede terapist babanın oğluyla yaptığı planı son anda iptal ederek oğlunun ölümüne neden olacak dalışa gitmesine sebep olmuştur. Baba, hem kendini hem de onu Pazar günü acil olarak çağıran hastasını suçlamaktadır.
Mia Madre (Annem)
Yas tutma temasının ustası olduğunu Altın Palmiye ödüllü ‘Oğul Odası ile kanıtlayan Nanni Moretti, annesinin hastalığı sırasında ve ölümünden sonra yaşadıklarını Mia Madre’de anlatıyor. Ölümün ardından oluşan boşluğun, acı, kayıp ve ölüm temalarının hakkını veren Moretti, yakınının kaybının bir insan hayatındaki en önemli geçiş evrelerini, duygu yüklü bir sinematografi eşliğinde anlatıyor.
Three Colours: Blue (Üç Renk: Mavi)
Julie, ünlü bir besteci olan kocasını ve kızını trafik kazasında kaybeder. Kazadan yaralı kurtulan genç kadın yaşama küser ve geçmişini unutmaya çalışır. Özgürlük, Julie'nin geçmişini ardında bırakması, sorunlulukları olmadan yeni bir yaşam şeklini benimsemesidir.
KAYNAKÇA
Bildik, T. (2013). Ölüm, kayıp, yas ve patolojik yas. Ege Tıp Dergisi. 52(4). 223-229.
Yorumlar