Yeme Bozuklukları

Günümüzde güzellik kavramı sosyal medyanın da etkisiyle bir norm haline gelmiş ve özellikle kadınların belli ölçülere, sayılara sahip olması gerektiği konusunda bir baskı söz konusudur. Söz konusu baskının etkisiyle kişiler yeme alışkanlıklarını gözden geçirir, kendi bedenine uygun olmayan diyet listeleri edinip dener, çeşitli uzmanlardan yardım alır ya da çeşitli operasyonlara başvurabilir. Sonu gelmeyecek bir döngü yavaş yavaş kişinin hayatının merkezine oturuverir. Her birey için durum tabi ki yeme bozukluklarına evrilmez. Özellikle psikolojik ve genetik yatkınlığı olan bireyler ya da gelişme çağındaki genç kızlarda daha yaygın olarak görülmektedir. Beden ve ruh arasında önemli bir bağlantı mevcuttur. Kişi kelimelere dökemediği şeyleri bedenselleştirerek ifade eder. Kimi zaman bulimiada olduğu gibi fazlaca baskıya maruz kaldığında bir başkaldırı olarak çokça yer ve ardından söyleyemediklerini kusar. Kimi zaman da tıpkı anoreksiyada olduğu gibi yaşananlar yüzünden kendini suçlar ve yemek yemeyi bırakarak kendini cezalandırır. Obezite ise belirgin bir psikolojik temeli olmadığı sürece daha çok klinik bir bozukluk olarak ele alınmaktadır.

Anoreksiya, iştah kaybı anlamına gelirken; nervoza terimi kaybın duygusal nedenlerden olduğunu belirtmektedir. Anoreksik kişiler sanılanın aksine yemekten tiksiniyor değillerdir. Belki de kendilerini denemenin sınırlarını arttırmak için sık sık yemek kitapları okur ve sevdiklerine güzel yemekler yaparlar. Anoreksiyanın belirtileri üç özelliği kapsamaktadır: sağlıklı beden ağırlığını sağlayan davranışların kısıtlanması, kilo almaktan ve şişmanlamaktan korkmak, kişinin bedenini algılayışı ile ilgili bozukluğun mevcudiyeti. Anoreksiya genellikle erken ve orta ergenlik yıllarında, sıklıkla diyet yapma ve bir yaşam stresinin olmasının ardından başlamaktadır. Kadınlarda anoreksiya görülme olasılığı erkeklere oranla 10 kat fazladır. Anoreksiyanın fiziksel sonuçları mevcuttur. Böbrek ve sindirim sistemi bozuklukları, kap atımının yavaşlaması, hormon seviyesinin düşmesi, kansızlık, saç dökülmesi, yorgunluk vb. sonuçlarla birlikte ani ölüm bile gözlenebilmektedir. Bu olumsuz tablo ile birlikte anoreksik bireylerin %70’i zamanla iyileşmektedir. Ancak iyileşme süreci altı ya da yedi yıl sürebilmektedir. Anoreksiya bireyi ideal olduğunu algıladığı beden ölçülerine yaklaştırmakla birlikte ölüme doğru da sürükleyebilmektedir. Hafife alınmaması ve acilen tedavi edilmesi gerekilen bir rahatsızlıktır.

Bulimiya nervoza ise seyir olarak biraz daha farklıdır. Bulimiya, Yunanca’da öküz eti açlığı anlamına gelmektedir. Bu rahatsızlık çok miktarda yiyeceğin birden alınması ardından da telafi edici kusma, aşırı egzersiz yapma vb. davranışların gerçekleştirildiği bir rahatsızlıktır. Normal bir insanın yiyebileceği orandaki yiyeceği daha kısa sürede yeme ve yemek yeme sırasında kontrolün kaybedildiği hissi, yani kişinin yerken duramayacağını hissetmesidir. Hastalığın seyrinde kilo kaybı söz konusu ise kişiye anoreksiya tanısı verilir. Çünkü bulimiyada belirgin kilo kaybı söz konusu değildir. Bulimiyada tıkınmalar gizli gizli olur ve stres nedeniyle tetiklenebilir. Ayrıca çok istenen bir yiyecekten kaçınılmasının ardından ertesi sabah tıkanırcasına yeme atağı görülmesi mümkündür. Çıkarma davranışı atak bittikten sonra gelen iğrenme duygusu ve utanç ile birlikte kalorileri telafi etmek amacıyla yapılır. Haftada bir kez bu döngünün görülmesi DSM-5 için yeterli bir tanı ölçütüdür. Bulimiya genellikle geç ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde başlar. Bulimiya yanında depresyon, kişilik bozukluğu, kaygı bozukluğu, madde kullanımı vb. birçok başka tanı ile beraber görülebilir. Tıpkı anoreksiya gibi bulimiya da birçok tehlikeli fiziksel sonuca yol açmaktadır. Potasyum azalması, kalp atımında düzensizlik, karın ve boğazda doku yırtılmaları, mide asitlerinin dişleri yıpratması ve zamanla dişlerin kaybı, tükürük bezi şişmesi gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bulimiya, erken teşhis edilirse tedaviye daha çabuk yanıt verilmekte ve genelin %75’i iyileşebilmektedir.

Tıkınırcasına yeme bozukluğu ise tekrarlayan tıkınma dönemleri ve kontrolün kaybedilmesi ve tıkınma nedeni ile yaşanan stres, aynı zamanda yalnız ve hızlı yeme özelliklerini içerir. Aneroksiyadan farkı kilo kaybının olmaması iken bulimiyadan farkı telafi davranışlarının görülmemesidir. Çoğu kez tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip kişiler obezdir fakat obez kişi tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip değildir. Ayrıca bu bozukluk bozulmuş mesleki ve sosyal işlevsellik, depresyon, düşük özsaygı , madde kullanımı davranışlarını da beraberinde taşıyabilmektedir. Ortaya çıkmasına sebep durumlar, bozukluğun aile hikayesinde mevcudiyeti, çocukluk obezitesi, kilo üzerine eleştirel yorum ve kilo vermek üzerine baskılar ve çocukluk dönemi cinsel, fiziksel istismar da söz konusudur. Eşlik eden fiziksel sorunlar ise obezitenin ilerlemesi, diyabet tip 2’nin artışı, kalp ve damar sorunları, solunum sorunları, eklem ağrı ve sorunları, uykusuzluk olarak belirtilebilir. İyileşme süreci diğer iki bozukluğa göre çok daha uzundur.

Bilişsel davranışçı kuramlara göre mükemmelliyetçi ve kişisel yetersizlik algısı olan bireyler bir kişinin görüntüsüne kafayı takmasına neden olabilir ve böylece kişi diyet yapmayı potansiyel bir pekiştireç olarak kullanabilir. Çıkarma geçici rahatlama sağlasa da kişinin özsaygısının düşürür böylece yeme ataklarını güçlendirerek döngüyü tekrarlatır.

Sosyokültürel etmenler şüphesiz ki yeme bozukluklarının ortaya çıkmasında en etkili faktörlerden biridir. Örneğin geçmiş yüzyıllarda yapılan tablolara bakıldığında kadınların daha kilolu resmedildiği gözlenmektedir. Hatta tanrıça heykelleri bile kiloludur. Günümüze yaklaştıkça idealleştirilen kadın bedeni incelmeye başlamıştır. Zayıflıkla ilgili sosyokültürel idealler insanın şişman olma hatta şişman hissetme korkusunu öğrenmesini sağlayan bir araç gibidir. Ürünler tanıtılırken, web sitelerde zayıf modellerden yararlanılması ise her gün bu siteleri ziyaret eden kadınların bilinçaltına ideal beden ile ilgili salıkların verilmesine neden olmaktadır.

Kişisel faktörler arasında öne çıkan en önemli özellik mükemmeliyetçiliktir. Aneroksiyaya sahip birçok kişide mükemmeliyetçi kişilik örüntülerine rastlanmıştır. Ailenin tutumu ise diğer önemli faktörler arasındadır. Aile içi iletişimin zayıf olması, ailenin mükemmeliyetçi tutumu, baskısı, kıyas ve şiddet bireyin yeme bozukluğunun temelinde yatabilmektedir.

Aneroksiyada tedavi iki aşamalıdır. İlk ve acil amaç kişiye ölüm tehlikesi ve tıbbi sorunlardan kaçınması için kilo aldırılmasıdır. İkinci aşamada ise kilo alımının uzun süreli devamının sağlanmasıdır. Bir önemli nokta da aile terapisiyle ailenin sürece dahil edilmesidir. En yaygın olan terapistin aile ile öğle yemeğine katılmasıdır. Ailenin iletişim şekli, anoreksik kişinin hasta rolünü değiştirmek, kişilerarası sorunu yeniden tanımlamak temel amaçlardandır.

Bilişsel davranışçı terapide ise bireyler takıntı haline getirdikleri kalıpları sorgulamaları için teşvik edilirler. Kendilerini aç bırakmalarına neden olan temel inançlarını ortaya çıkarırlar. Bu inançların değiştirilmesiyle birlikte kişiler yavaş yavaş normal beslenme düzenine dönebilmektedir.

Psikoeğitsel yaklaşımlar çocuk ve gençlerin yeme bozuklukları konusunda bilgilendirerek yeme bozukluğunu geliştirmelerine engel olmaktır. Sosyokültürel etkenlerin önemi azaltılarak bireylerin bu dayatmalara direnç göstermeleri ve kendi doğrularını kendileri belirlemeleri sağlanır. Risk etmeni yaklaşımına göre risk faktörlerini barındıran bireylerin takip edilmesi ve gerekli müdahalelerin zamanında yapılması sağlanmaktadır.

İLGİLİ KİTAPLAR



Yeme Bozuklukları: Yaşanmış Örnekler, Pratik Öneriler, Uygulamalar Gillian Todd

Yeme bozukluğu oldukça sinsi ilerleyen bir bozukluktur. Kişinin fazla kilolarından yakınmasıyla başlar ve giderek kişinin yaşamının merkezine yerleşiverir. Yazar Gillian, bu alanda çalışmalar yürütmekte ve eserinde yeme bozukluğuna sahip yetişkinlere bilişsel davranışçı terapiler yoluyla çözüm sağlayacak liste ve alıştırmalar sunuyor.

Anoreksiya ve Bulimiya: Çocuğunuzu Nasıl Anlar ve Ona Nasıl Yardımcı Olursunuz?, G. Tixier, C. Tourte

Yeme bozukluğu neden özellikle gençler arasında yaygın ve temelinde neler yatıyor olabilir? Kitapta temel olarak bu sorulara yanıt aranıyor. Ebeveynlerin bu rahatsızlığın tespitindeki rolünü ve sürece dahil olmalarının yararlarını vurgulayan yazar keyifli bir okuma serüveni yaratıyor.

Yemek ya da Yememek, Feyza Bayraktar

Bu bir diyet kitabı değil! Çünkü, itiraf edin, sizin bir diyet kitabından daha fazlasına ihtiyacınız var… Her pazartesi diyete başlayıp salı günü bozmaktan sıkıldınız değil mi? Kilo santim hesapları yapmaktan… Yediğiniz her lezzetli yemeğin ardından suçluluk duymaktan… Ya da kimi günler sanki mideniz dipsiz bir kuyuya dönmüş gibi televizyon karşısında sürekli bir şeyler atıştırmaktan… Dergilerde, reklamlarda gördüğünüz “ideal” vücuda asla ulaşamayacağınızı düşünerek mutsuz olmaktan… Öyleyse bu kitap tam size göre! Yemek ya da Yememek masum diyetlerle başlayıp anoreksiya ve bulimiya gibi yeme bozukluklarıyla son bulan; şişman olma korkusuyla ortaya çıkıp diyet bağımlılığına dönüşen bozuk yeme davranışlarını; gece yeme, sıkılınca yeme gibi yeme ataklarıyla duygusal bir kaçış noktasına dönüşen yemekle ilişkimizi masaya yatıran eşsiz bir kaynak.

Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu ve Bulimia için Diyalektik Davranış Terapisi, D. Safer, Christy Telch, Eunice Chen

Dokuz bölümden oluşan bu kitapta tedavi kapsamlı olarak ele alınmıştır. Genel çerçevede, olumsuz duygularla başa çıkmanın daha uyumsal yollarını öğreten becerilerin kazanımı ile tıkanırcasına yeme ve boşaltmayı durdurma hedefine ulaşma yolu adım adım çizilmiştir. Blumia nervoza ve tıkanırcasına yeme bozukluğuna sahip insanların karılaştığı sorunlar ve mevcut tedavi yöntemleri ele alınarak okuyucuya genel bir bakış açısı kazandırılır. Standart terapinin detaylı bir şekilde tanıtımından sonra bunun adaptasyonunun neden gerekli olduğu, adapte etmenin mantığı mevcut kanıtlar ile sunulur. Daha sonra, tedavi öncesi ve başlangıç oturumlarından tedaviyi sonlandırmaya kadar olan süreç aşama aşama ele alınır. Nüksetmeyi önleme kısmına değinilir. Son olarak kapsamlı vaka örnekleri ile anlatılanların sağlam temeller üzerine oturması sağlanır.

Yeme Bozuklukları Terapisi, İrvin D. Yalom

Yeme Bozuklukları Terapisi, bu alandaki en seçkin klinisyenlerin, geniş çeşitlikteki çağdaş terapileri; anoreksia nervoza, bulimia nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu olan hastaları başarıyla tedavi etmek için nasıl kombine ve entegre ettiklerini detayları ile anlatmaktadır. Konu bireysel vakaların etraflıca sunumu aracılığıyla her yazarıngörüş açısı bağlamında dikkatlice tartışılmaktadır, kitap, yeme bozukluğu olan hastaların değerlendirilmesi ve tedavisi konusunda önemli yaklaşımlar ve güncel bilgiler sunmaktadır.

Yeme Bozuklukları ve Bilişsel Davranışçı Terapi, Dr. Christopher, G. Fairburn

Bu kitap, yeme bozukluğu ile ilgili olarak hastalara nasıl yardım edileceği ve nasıl fark yaratılacağını ele alıyor. Deneysel olarak desteklenmiş önde gelen yeme bozuklukları tedavisinin en yeni versiyonu olan “Geliştirilmiş” Bilişsel Davranışçı Terapi’nin (G-BDT) nasıl uygulanacağını kapsıyor; farklı profesyonel geçmişlere ve farklı düzeylerde klinik deneyimlere sahip bilim insanlarının katkısına yer veriliyor.

Annem ve Hayatın AnlamıAnnem ve Hayatın Anlamı, İrvin D. Yalom

Yalom kitabının Güneyli Rahatlığı kısmında anoreksik olan bir hastasının grup terapisindeki etkileşimlerine değinmiştir. Rosa ve diğerlerinin terapideki alışverişi oldukça etkileyici.

İLGİLİ FİLMLER



To The Bone (Kemiklerine Kadar)

Ellen, yeme bozukluğu için şimdiye kadar 4 farklı tedavi merkezine gitmiş anoreksik bir genç kadındır. Ellen’ın ailesi onun gözlerinin önünde öldüğünü düşünmektedirler. Yetenekli bir sanatçı olan Ellen, yaptığı çizimin kendisi gibi anoreksik birine korkunç bir etkiye neden olunca çizmemeye başlamıştır. Kötü bir dönem geçiren, yaşamayı isteyip istemediğine karar veremeyen Ellen, sonunda 5. ve son kez tedavi olmaya karar verir.

Kötü Alışkanlıklar (Malos Hábitos)

Film küçük bir aileye odaklanır ve bu ailedeki farklı yeme bozukluklarını konu eder. Film boyunca, mevcut güzellik standartlarına yapılan çok sert eleştirilere tanık oluruz. Örneğin, bunlardan biri kızının fazla kilolarından utanan bir anne karakteridir.

Girl, İnterrupted (Aklım Karıştı)

Filmin ana konusu yeme bozuklukları olmasa da film genel olarak ergenlik sorunları üzerine odaklanmaktadır. Filmdeki Daisy karakteri istismara uğramış bir genç kızdır ve yeme bozukluğuna sahiptir.

Primo Amore (İlk Aşk)

Vittirio, zayıf kadın takıntısına sahip bir adamdır. Çevresinde hiçbir kadın yeterinde zayıf değildir. Daha sonra Sonia isimli kadınla tanışır. Sonia, aşık olduğu için kilo vermeye çalışır ve anoreksiyanın pençesine düşmeye başlar.

Thin (İnce)

Anoreksiya ve toplumumuzun dış görünüş ile ilgili takıntısı konusunda çok derinlere iniyor. Bu film, bizlerin nasıl bu genelleştirilmiş güzellik standartlarına katkıda bulunduğumuzu düşünmemizi sağlıyor.

Kaynakça

Davison, A. Johnson, S. Kring, A. Neale, J. (2019). Anormal psikoloji. M. Şahin (Ed.). Yeme bozuklukları içinde (s. 331-358). Ankara: Nobel Yayınları.

Giriş Yap Üye Ol

Yorumlar

Ceren Kozalıoğlu
Ceren Kozalıoğlu
Psikolojik Danışman
@cerenkozalioglu
Annem ve Hayatın Anlamı Irvin D. Yalom Alzheimer Sınırda Kişilik Bozukluğu (Borderline) İnternet Kullanımı ve Bağımlılık Stres ve Stres Yönetimi Çocukluk Çağı Travmaları Kayıp ve Yas Resim ve Psikoloji Yeme Bozuklukları Çocuklukta Oyun Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Obsesif Kompulsif Bozukluk Çatışma Psikolojik Sağlamlık Ölüm ve Ölüm Kaygısı Üzerine Benim Zürafam Uçabilir Hazan Gün Olur Asra Bedel Tutunamayanlar Sofie'nin Dünyası Oz Büyücüsü Antikacı Başka Bir Şey Pia Mater Aşkımız Eski Bir Roman Bir Ömür Nasıl Yaşanır Camdaki Kız Abartma Tozu Seninle Başlamadı Üç Kız Kardeş 1984 Hayvan Çiftliği Kırlangıç Çığlığı Momo Nutuk Huzursuzluk Kraliçeyi Kurtarmak İçimdeki Müzik Olağanüstü Bir Gece Ölüme Fısıldayan Adam Çalıkuşu Genç Werther'in Acıları Bülbülü Öldürmek Beyaz Zambaklar Ülkesinde Sineklerin Tanrısı Satranç İçimizdeki Şeytan Küçük Ağa Kırmızı Pazartesi Fi Beyaz Gemi Yüzyıllık Yalnızlık Yaban Anayurt Oteli İnsan Ne İle Yaşar Küçük Prens Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Martı Jonathan Livingston Beyaz Diş Fareler ve İnsanlar Sol Ayağım Suç ve Ceza Sefiller Yüreğim Seni Çok Sevdi Serenad Böğürtlen Kışı Senden Önce Ben Simyacı Uçurtma Avcısı Şeker Portakalı Kürk Mantolu Madonna Ahmet Ümit Ahmet Batman Ayşe Kulin İskender Pala Canan Tan Dostoyevski Elif Şafak Jojo Moyes Kahraman Tazeoğlu Memduh Şevket Esendal Orhan Kemal Peyami Safa Sabahattin Ali Sarah Jio Tarık Buğra Victor Hugo Zülfü Livaneli Erotik Kitaplar Çocuk Kitapları Romantik Aşk Kitapları Tarihi Kitaplar Yabancı Romanlar Öykü Hikaye Kitapları Yerli Romanlar Komik Kitaplar Felsefe Kitapları Macera Kitapları Polisiye Kitaplar Korku Kitapları Fantastik Kitaplar Din / Tasavvuf Kitapları Kadın Erkek İlişkisi Tiyatro & Oyun Kitapları Gizem Kitapları Kişisel Gelişim Kitapları Biyografi Kitapları Psikoloji Kitapları Şiir Kitapları Politik Kitaplar Deneme Kitapları Günlük Anı Kitapları Beslenme Diyet Kitapları Gerilim Kitapları Bilim Kurgu Kitapları