Ahmet Ümit birçok hikâyeyi tek kitap halinde bizlere sunarak büyük haz ve heyecanı bir arada yakalama fırsatı vermektedir. On ayrı aşk öyküsü, yalansız realiteden uzaklaşmadan, birbiri ardına sıralanan birçok hikâyeden oluşmuştur. Hikâyede ki karakterler birbirinden kopmadan sizin zihninizde ki en özel kapının anahtarı olabilecek ve tüm gerçekleri çıplaklığı ile göz önüne sürerek idinizi rahatlatmaya çalışacaktır.
Kitabı elinize aldığınız andan itibaren farklı kişilerin dünyaları sizi kendine çekerek tutkulu aşklarını hissetmenizi sağlamaktadır. Hoş ve etkileyici imgeler dizisi ile sizi kitaba hayran bırakmakta ve sonucunu tahmin etmenize müsaade etmeyerek heyecan duymanızı sağlamaktadır. Kitap on bölümden oluşmaktadır ve her bölümde ayrı konular sizlere sunmaktadır. İlk hikâyede imgesel kelimelerin ağırlıklı olduğu bir bölümdür. Aşkı rüzgâr esintileri ile eşdeğer kılan ilk olarak şarkıların eşlik ettiğim ezgisel notalara benzetmektedir. Farklı bakış acıları ile rüzgârın aslında çiçeklere değil de onlarda oluşan yapraklara tutkulu olduğundan bahsetmektedir. Rüzgârı en üst seviyede ki aşka benzettiği için çiçekleri farklı varlıklar olarak görmektedir. Rüzgâr şarkıya başladığında yapraklar döküleceğine inanılmıştır. Öyle ki onun yüzünden öldüğünü düşündüğü yaprakları canlandırmaya çalışmasından bahseder ve ilk bölümden de anlaşılacağı üzere doğada bulunun yaprak, rüzgâr, güneş, ağaç gibi kavramlara aşkı iliştirmeyi başarmış ve onlar arasında ki döngünün tutkusal bir bağ olduğu güzel bir bölüm yaratmıştır.
İkinci bölüme geldiğimizde farklı mantığı ile hareket etmeyi kendine yaşam ilkesi edinen bir beyefendinin kendini farklı bir aşksal döngü içerisinde bulması ile alakalıdır. Mutlu bir evliliği olan bu beyefendiye genel manada bakıldığında mantığı sayesinde mutlu olduğunu ve duygusal hislere bağımlı kalmadığı görüşü bir kadını görmesi sonucu mantığa bir ihtilal niteliğinde hareket etmeye başlamıştır. Ofisinin önünden geçen bir kadına dikkat etmesi sonucu yıllar önce yani evlenmeden hemen önce rüyasında gördüğünü hatırlar. Kadın her gün aynı saatte ofisinin önünden geçer. Bir gün aynı saatte kadını gören adam koşarak yanına gider ve kadını konuşmak istediği önemli bir konu olduğunu ve ofiste konuşmak istediğini söyler. Kadının bu teklifi kabul etmesi üzerine ofise geçerler ve kadının tutkulu bakışları, duruşu, parfümünün kendine çekmesi ile adamın duyduğu heyecan çok daha fazla artmaya başlar ve artık mantığı adamı terk etmiş bir vaziyet alır. Rüyasından bahsetmeye başlayınca kadının da onu rüyasında gördüğünün anlatması ile bulundukları durum daha ilginç bir hal almıştır. Oda içerisinde bir anda sevişmeye başlayan bu çiftimizin tutkuları bir anda farklı bir boyuta geçer ve tutkulu davranan kadının yerini bir an da kaba ve farklı cümleler kullanan bir kadın almıştı yaşadığı şoktan bir türlü kurtulamıyordu. Bir an da bu fanteziyi anladığını ve artık parasını vermesi gerektiğini söylemeye başlamıştı. Parasını aldıktan sonra çıkıp yürüyen kadının arkasından hayal kırıklığı ile bakıyordu artık. Yaşadığı hayal kırıklı mantığı ile duygusu arasında savaş açmasını sağlamıştı.
İkinci öyküye geldiğiniz de bir otobüs yolculuğu sizi karşılıyor olacak. Yaşlı bir amcamızın genç bir adamın yanına oturması ve sohbet etmeye başlaması ile öykü başlıyor. Aşk konusu açılmıştı aralarında ve dedemiz aşkın bir bela olduğunu ve görücü usulü evliliklerin daha makbul olduğundan bahsetmeye başlamıştır. Lakin çocuk neden böyle merak ettiğini sormuş ve dedemiz anlatmaya başlamış olanı biteni. Musevi bir ailenin kızına âşık olmuştu dede. Din farkı, kültür farkı derken evlilik rüyalarında bile zor görünür olmuş. İshak Amca kızın babasıdır ve işi belli bir zaman sonra kötü gitmeye başlayınca Florisi Yasef adında yaşlı ama zengin bir adama vermişler. Babası ölünce kuyumcu dükkânının başına geçmiş ve kendini işlerine vermiş. Lakin Floris unutmasına izin vermek istemezcesine dükkâna gelip bilezik yaptırmak istediğini ve bitince eve getirmesini söylemiş. Göz alıcı bir bilezik yapıp evine götürmüş ve Floris evine almış bu genç aşığı. Her gün Yasef çıkınca o da soluğu Florisin evinde almaya başlaması mahallenin diline düşmesine sebep olmuş. Yaşlı eşinin kulağına da gidince kimseyi kırmadan kavga çıkarmadan Halepin yolunu tuttular. Genç âşık peşlerinden gitmiş lakin Floris evine başka bir erkeği aldığını görünce hayal kırıklığı yaşamış ve geri dönüp gitmiş. Mola olunca muavin yanına gelip Vakkas dedenin biraz sıkıntılı olduğunu ve âşık olduğu kadını ve eşini öldürdüğünden bahsetmesi ile devam eden etkileyici bir hikâye oluşturmuştur.
Üçüncü öykü ise ellili yaşlarında Numan isimli bir efendinin başından geçen talihsiz olayları anlatmaktadır. Evlenmemiş olan Numan Bey kadınları bir matematik problemi olarak tarif etmekte ve kadınları çözmek için farklı bir yöntem olduğu düşündedir. Numan Beyin Müge adlı bir bayan ile tanışması, onunla evlenmesi kendinden 20 yaş küçük bir bayan ile çatışmaları ve yaşadığı vurgun, onun literatüründe çözemediği bir problemin hayatını nasıl etkilediğinden bahsediliyor. En sonunda ise öyle bir kadın seviyor ve her gün çiçekler götürüyor. Bu durumun adına ise Ahmet Ümit “Aşk Çözümsüz Bir Problemdir” olarak kitaba dökülüveriyor.
Arada geçen tüm hikâyeler de farklı hayatlar, sonu asla olmayan tutkular arasında ilerliyor ve bütün hikâyeler güneş, rüzgâr ve çiçekler arasında ki döngüler gibi ilerliyor.
Hikâyelerin arasında kitaba ismini veren ve son hikâye olan “Aşk Köpekliktir” isimli hikâye yer almaktadır. Ayşe isimli karakter bir bara girdikten ve barmen ile konuşmalarından oluşan bir hikâyedir. Ayşe’nin barmene anlattıklarını, olanı biteni aradığı aşkından bahsediyordu. Sonsuz sürecek aşkı ile bu barda tanışmışlardı. Ayşe’nin sonsuz aşkı Stefandı. Rafo barda bulunan barmendi ve Stefan hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışan iki kişinin karşılıklı konuşmalarının ve kendilerini rahatlatmaya çalışmalarının hikâyesinden oluşmaktadır. Stefan Ayşe’ye beş satırdan oluşan bir mektup ile veda etmişti. Stefan o barda şarkı söyleyen biri idi ve bir kadın için buraya gelmişti. Aradığı kadın Ayşe’ye çok benziyordu ve Ayşe ile ilişkileri bu doğrultuda başlamıştı. Stefanın aslında oldukça farklı bir aşka tutulduğu ve bir seri katili araması ile başlamıştı bu durum. Stefan ise hem bir polis hem de müzik ile uğraşan bir adamdı. Kadının küçük yaştan itibaren hayatı çok zor olmuş ve kötü insanlar seri katil doğurmuştu artık. Tatilde iken babasının öldürülmesi annesinin ve kendisinin tecavüze uğraması sonucu kendini hayattan ve kaderden intikam almaya sürüklemişti. Lakin bu durumu yenip Stefan’a geri dönmesi ile Ayşe’nin kötü günleri başlayıp her geve bu bara gelerek onu aramaya başlatmıştı. Sahibini arayan bir köpek gibi hala bu aşkın peşinden ilk tanıştıkları noktaya geliyordu. Ayşe, Stefanı, Stefan ise başka bir kadının peşinde ki üzüntü dolu bir aşk hikâyesini sizlere sunmaktadır.
Ahmet Ümit’ in hoş anlatımı, insanların kendilerine uygun yaşantılar bulması ile alakalı bir kitap yaratmıştır. Bütün hikâyeler aslında ön sözde yer alan rüzgâr, çiçek ve yaprak arasında ki döngü ile alakalıdır. Her zaman başa dönüş ve mutluluk için yaşanılan acılar, sonunda o aşkı yani yaprağı yeniden diriltmek için söylenen şarkılar sonucu yorgunluktan susmak bütün aşk döngülerini açıklamaktadır.
Yazan: Eda Yılmaz
Aşk Köpekliktir Soruları ve Cevapları
Aşk Köpekliktir kimin eseri?
Ahmet Ümit
Aşk Köpekliktir türü nedir?
Öykü/Hikaye
Aşk Köpekliktir kaç sayfa?
344
Aşk Köpekliktir Yorumları
birbirinden güzel hikayeleri olan bir kitap hele de en sonuncu hikaye süper ötesiydi