Olağan İşler kitabı Reşat Nuri Güntekin tarafından 1990 yılında yazılmıştır. Kitap iki kısımdan oluşur. Birinci kısmında Reşat Nuri Güntekin'in kendi yazdığı on iki öyküden, ikinci kısım ise batılı yazarlardan tercüme ettiği on öyküden oluşmaktadır. Yazarın kendi yazdığı öyküler genel olarak sıradan hayat öykülerini, ders çıkarılacak hikayeleri , insanların duygu ve düşüncelerini, toplumsal sorunları anlatır.
İkinci kısımdaki çeviri öyküler de aynı şekilde hayatın içindeki konulardan oluşur. Guy de Maupassant, Stefan Zweig , Oscar Wilde gibi yazarların öyküleri bulunmaktadır. Reşat Nuri'nin yazdığı hikayaler genel olarak mizahi bir şekilde yazılmış, okurken düşündüren, nasihat veren, dönemin insanlarının sahtekarlıklarını, saflıklarını anlatan yazılardır. İkinci kısımdaki öyküler de genel olarak felaket senaryoları olan yazılardır. Yazarın kendi yazdığı hikayalerden en çok Ahret Dönüşü adlı hikayeyi beğendim. Bir arkadaş meclisinde intihardan bahsediliyor, hikayeler ve hatıralar anlatılırken grubun en yaşlısı olan Abdullah Şevki Bey bu münasebetsizliği bir keresinde kendisinin de yaptığını söyler, ama grupta ki hiçkimse bu neşeli, kalenderliği ile meşhur adamı o durumda düşünemez ve inanmazlar. Arkadaşlarının gülmesine ve sözünün alaya alınmasına kızan Şevki Bey hikayeyi anlatmaya başlar. Bir kadın meselesi yüzünden on altı, on yedi sene evvel kendini öldürmeye karar vermiş, yakın akrabalarından birinin zevcesini seviyormuş. Kadınla aralarında gizli bir aşk başlamış fakat birgün akrabası uzak bir vilâyette memuriyet almış ve gitmelere gerekmiş. Şevki Bey kadın gittikten sonra aşkını bir türlü unutamaz ve intihar fikrinde tamamen emin olur. Hazırlıklara başlamış, alacaklarını almış, borçlarını vermiş, işlerini yoluna koymuş. Sevdiği insanlara kitaplarını ve eşyalarını hediye etmek için ayırmış ve arkadaşlarına veda mektupları yazmış. Büyük bir karar vermenin huzuruyla dostlarını ziyaret ederken bir dostu telâş içinde sen kendini öldürecekmişsin der, daha bu kararı kimseye söylemeyen Şevki Bey şok olur , kahkahalar ile gülmeye başlar ve inkar eder. Biraz sonra başka bir arkadaşı ile daha rastlaşır. Bu arkadaşı da aynı şekilde kendini öldüreceğini biliyor ve halini hatırını soruyordur. Bu işe anlam veremeyen Şevki Bey, arkadaşına meseleyi nereden duyduğunu sorar. İşin aslı elli yaşınlarında eski bir paşanın dul karısı olan Nazenin Hanım'ın uydurduğu bir hikayedir. Kocasından epeyce yüklü bir para kalan bu kadının bir hastalığı vardır, herkesi kendine âşık zanneder, "filan benim için karısını boşamaya kalktı, falan beni istedi de varmadım!" diye önüne gelene övünürmüş. Şevki Bey bir dost evinde ona rastlamış ve kadın ona cilve yapmaya başlayınca onunla şakalaşmış. Kadın nikahım var haftaya diyince Şevki Bey, vahlanırmış gibi evlendiğiniz gün kendimi öldürmeli diyerek oradan kaçmış. Eğer Şevki Bey kendini öldürmüş olmakta acele etseydi herkes onun Nazenin Hanım için kendini öldürdüğünü düşünecek, bütün İstanbul durumuna şaşacak, ölümüne gülecekti. Kimseye gerçek sebebi söylemedi ve o dakika intihardan vazgeçti çünkü Nazenin Hanım için ölmüş bir adam olmaya tahammül edemezdi. Zamanla Şevki Bey'in aşk acısı azalmış ve en sonunda unutmuş. Son olarak arkadaşlarına intiharların, bazı buhran saatlerinde olduğunu, insan bir parça dişini sıkınca zamanın yaraları tedavi ettiğini söyleyerek bir ders çıkarmıştır.
Kitap kısa öykülerden oluştuğu için okunması kolay. Yazarın kendi yazdığı hikayelerin şiirsel bir dili olduğu için okuması keyifli. Kitapta olan olaylar herkesin başına gelebilecek, olağan olaylar olduğundan okuyan kişi birçok ders çıkarabilir.