Yirmi beş, yirmi altı yaşlarında, yüz elli altı buçuk kuruşluk maaşına rağmen süse, modaya, gösterişe ve alafrangalığa ifrat bir züppe olan Şâtırzâde Şöhret Bey; otuz beşini geçkin, en bayağı randevu evlerinden bile kovulmuş, namlı Beyoğlu kokotlarından Madam Potiş’le geçirdiği birkaç günlük sefahat hayatını özler ve metresiyle yeniden buluşmanın yollarını arar. Annesinin elmas küpesini bin kuruşa Kuyumcular Çarşısındaki Bedros Ağa’ya satarak soluğu Madam Potiş’in evinde alan Şâtırzâde’nin, mükellef bir akşam geçirmek için Fransız aşüftenin varlığının yanında modaya uygun olarak cins bir köpeğe de ihtiyacı vardır. Madam Potiş bu sorunu, bazı akşamlar ekmekle beslediği bodur bir sokak köpeğini Balear Adalarına mahsus endemik bir türmüş gibi tanıtarak çözer. Şâtırzâde, yanında Paris modasının gülünç bir taklidiyle Madam Potiş ve kırmızı ipek başlığına rağmen cinsine özgü tavırları saklayamayan köpek Drol ile Pangaltı Caddesi üzerinde salına salına yürürken Drol, mahallenin köpeklerinin saldırısına uğrar. Çıkan arbededen, yoldan geçen boş faytona atlayarak kurtulan bu tuhaf üçlü, dinlenmek ve yemek yemek için, Madam Potiş’e her getirdiği müşteri için komisyon veren Baba Perdriks’in lokantasına girerler. Sahiplerinin içtikleri her kadeh mastikayla birbirlerine daha fazla yaklaştığını fark eden köpek, bu fırsattan yararlanarak mutfağı talan eder. Müşterilerin şikâyeti ve Aşçı Todori’nin feryadıyla yaşananları anlamak için kendilerine ayrılan özel kabinden çıkan âşıklardan Madam Potiş, eski belalılarından Hristo tarafından mekândan uzaklaştırılır. Şâtırzâde ise hem Aşçı Todori tarafından iyice hırpalanmış hem de köpeğin verdiği zararı tazmin için tüm serveti olan on lirayı Baba Perdriks’e kaptırmıştır. Üstü başı yırtık ve beş parasız şekilde metresinin evine gittiğinde ise onu bulmaz; üstüne üstlük ev sahibesi tarafından başından aşağı kömür tozu dökülmek suretiyle cezalandırılır. Ne yapacağını bilemez halde Taksim’de yarı bakkal, yarı meyhane olan bir dükkâna oturan Şöhret Bey, misafirleri için konyak almaya gelen, halasının mahallesinden tanıdığı akranı Maşuk Bey’in teklifiyle Ağa Hamamı taraflarındaki evine gider. Maşuk Bey’in evinde sevgilisi Matmazel Adel dışında Râzi Efendi, Selami Efendi, adeta Şöhret Bey’in kapağı gibi olan Râik Bey’le geçirdiği akşam Drol’un bitmek bilmeyen havlamalarının misafirleri rahatsız etmesi nedeniyle kapı dışarı edilmekle biter. Ancak giderken yanında götürdüğü on üç lira, dokuz mecidiye, gümüş tabaka ve baston ile altın saat kordonunu ertesi akşam Tepebaşı Bahçesi’nde Madam Potiş ve dans hocası Mösyö Tirel rolüne bürünen Hristo’yla birlikte harcamaya kalkan Şâtırzâde’nin eğlencesi, Drol’un ızgara üzerindeki külbastıyı kaçırması üzerine yaşanan kargaşada öldürülmesiyle polisler tarafından bozulur. Köpeğin sahibini arayan polisleri, yaptığı hırsızlıklar yüzünden karşısında gördüğünü zanneden Şöhret Bey de tüm suçlarını itiraf eder. Kovuşturma ve yargılamanın ardından da hapse mahkûm edilir.
Gürpınar’ın edebiyat dünyasına attığı ilk adım olan Şık, yazarın üstadı olarak gördüğü Ahmet Mithat Efendi’nin Felâtun Bey ile Râkım Efendi’si gibi 19. yüzyılda Türk toplumunda yaşanan yanlış, sathi Batılılaşmanın karikatürize edildiği önemli bir eserdir. Aynı zamanda bu eseri sayesinde Gürpınar, Ahmet Mithat Efendi’nin manevi oğlu sıfatıyla Tercümanı Hakikat gazetesinde yazın hayatına atılmış, o günden ölümüne değin yazdıkları halkı, halka, halkın diliyle aktardığından sevilerek okunagelmiştir.