Zengin bir aileye damat olan Nefi Bey, onu çok seven güzel eşi ve canından çok sevdiği çocuğuyla görünüşte hiçbir eksiği olmadan yaşayıp gitmektedir. Tüm bunlara rağmen içindeki boşluk evliliğinin dördüncü yılında kendini göstermeye başlar. Ömür boyu birisine bağlı olma korkusu gün geçtikçe kaybolan heyecanıyla birleşerek onu sıradanlıktan kurtaracak yeni bir eğlence arayışına sürükler. Ancak bu pek de kolay değildir. Altmış yaşındaki kayınpederine bile uygulanan kıskançlığa bağlı aşırı kısıtlamadan Nefi Bey de nasibini almaktadır. Konağa alınan hizmetçiler özellikle kırkını geçmiş, yüzüne bakılmayacak denli çirkin ve sevimsizler arasından seçilmekte, tüm bu özelliklerine rağmen ailenin erkeklerine görünmemeleri hususunda da sıkı sıkıya tembihlenmektedirler. Zamanla bu hizmetçilerin huysuzlukları, geçimsizlikleri, tembellikleri evin kadınlarını canından bezdirince anne-kız evi derleyip toparlayacak güçlü, kuvvetli yardımcılara ihtiyaç duyduklarını anlarlar. Bu iş için Saffet, Nedime ve Dilnüvaz isimli üç genç kız seçilir. Aralarından özellikle Saffet’in herkese bir kusur bulan eşini bile memnun ettiğini duyan Nefi Bey büyük bir meraka kapılarak kimsenin evde olmadığı bir gün genç kızı gözetlemeye karar verir. Kızın beyaz teni, çekik kara gözleri ve dudağının sol ucundaki beni görünce kendinden geçerek ona bir işaret gönderir. Saffet’in mahcup olarak kaçtığını görünce yaptığının ne kadar tedbirsizce bir hareket olduğunu kavrar. Hizmetçiler arasında dedikodu malzemesi olacağı ve bu dedikoduların eşinin kulağına gideceği korkusuyla iki hafta boyunca tedirgin bir yaşam sürer. Korktuğunun başına gelmemesi üzerine Saffet’le yeniden karşılaşma yolları arasa da bir daha kızın yüzünü görmeye muvaffak olamaz. Aradığı fırsat kış başında tüm ailenin gribe yakalanmasıyla ayağına gelir. Haremde Saffet’ten başka yatağa düşmeyen kadın olmamasına rağmen Nefi Beyin eşi genç kadının odaya girmesine uzun süre izin vermez. Karı koca ateşler içinde nöbet geçirince ise başka çare kalmaz. Saffet odayı düzenlemek, toplamak, ilaçları vermek, hastaların ihtiyaçları karşılamak için sık sık çiftin odasına gelmek durumunda kalır. Kendini cennette hisseden Nefi Bey bir gece nöbet ateşinin verdiği şiddetle genç kızı öper. Karısı öpüşmenin hemen ardından doğrularak soru ve kuşku dolu gözlerini ikisinin üzerine doğrultur ancak bir sonuca ulaşamaz. Ertesi sabah Saffet’i ilaç saatinde yeniden görmek için yanıp tutuşan Nefi Bey karşısında Hafize Hanımı görünce bozulur. Hafize Hanımdan Saffet’in de hastalık kapıp yataklara düştüğünü öğrenince ise iyileşmesine rağmen yataktan kalkmak istemez. Karısının imalarından Saffet’in hastalığının zatürreye döndüğünü, ateşler içinde yanarken ismini sayıkladığını öğrenince karı-koca arasında bir yüzleşme başlar. Bu yüzleşme ölmek üzere olan Saffet’in hanımından helallik istediğini duymalarıyla kesintiye uğrar. Kocasından intikam alma arzusuyla helallik vermeyi kesin bir dille reddeden karısına öfkelenen Nefi Bey genç kadına nikah kıymak için doğruca odasına yollanır ancak her şey için çok geçtir. Ölümün bile çirkinleştiremediği yüzü gören Nefi Bey âşık olduğu kadının dudaklarını son kez doyasıya öper. Eşi bu sahneyi görünce baygınlık geçirir.
Aradan yirmi yıl geçmiş, karı-koca bu olayın üzerine bir çizgi çekmiş, birbirlerine olan düşkünlükleri ve sadakatleri o olaydan sonra eski halini almıştır. Tüm bunları gözyaşlarının eşlik ettiği derin bir hüzünle anlatan Nefi Bey dinleyicilerine şu öğüdü verir: “Eğer gençlik havailiğiyle birkaç tatlı an için karı kocalık saadetinden sapmış, bundan dolayı bozuşmuş karı ve kocalar varsa bizden ibret alarak barışsınlar, unutsunlar, geçinsinler. Yılların geçişi ve tesellisi, en bereli sinelere şifa ve tahammül veriyor.”
Özellikle cumhuriyet dönemi sonrası yazdığı öykü ve romanlarında sık sık işlediği sadakatsizlik temasıyla sosyal Darwinci dünya görüşünü okuyucuya aktaran Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Katil Buse ve benzer çerçevedeki on bir öyküsü İthaki Yayınları Bizim Hikâye dizisinde bir araya gelmiştir.