İçinde Napoli Kralı Alonso, oğlu Ferdinand, kardeşi Sebastian, Milano Dükü Antonio, Meclis Üyesi Gonzalo ve maiyetindeki diğer kişilerin olduğu gemi Alonso’nun kızı Claribel’le Tunus Kralının düğün töreninden dönerken büyük bir fırtınaya yakalanır. Gemi ve yolcuları ıssız gibi görünen bir adanın farklı köşelerine dağılmışlardır. Bu büyük fırtınanın yaratıcısı adada yaşayan Prospero’dur.
Prospero 12 yıl önce Milano düküyken kardeşi Antonio’nun ihanetine uğrar. Prospero’nun kendini bilimi ve sanata adayarak devlet işlerinden uzaklaşması Antonio’nun dük olma hırsını gün geçtikçe körükler. Sonunda hain kardeş Napoli Kralıyla anlaşarak her yıl haraç verme karşılığında Milano Dukalığının yönetimini eline alır. Halkı tarafından çok sevilen Prospero ve üç yaşındaki kızı Miranda bir gece yarısı enkaza dönmüş çürük bir tekneye bırakılıp kendi kaderlerine terk edilir. Baba ve kız ellerindeki az miktar yiyecek, içecek ve Gonzalo’nun merhametiyle verilen giysiler, çarşaflar, çamaşırlar ve en önemlisi Prospero’nun bağlı olduğu kitaplarla bu adaya yerleşirler. Adada daha önce yaptığı korkunç büyüler nedeniyle Cezayir’den sürülen Cadı Sycorax vardır. Oğlu Caliban ile yaşayan Sycorax cinlerinden biri olan Ariel’i emirlerine uymadığı için bir çam ağacı kavuğuna hapsetmiş, cadının ölümünden sonra Ariel, Prospero tarafından kurtarılana kadar acı içinde kıvranmıştır. Prospero, Ariel’i kurtarıp onu baş yardımcısı konumuna getirmesinin yanı sıra Caliban’a da büyüklük yapmış ancak Caliban bu iyiliklere nankörlükle karşılık vermiş ve Miranda’ya tecavüz etmeye yeltenmiştir. Bu girişim neticesinde Caliban güçlü büyülerle denetlenerek günlük hayatın zorlu işlerini yapmakla cezalandırılır. Caliban her ne kadar boyun eğiyor gibi gözükse de Prospero’yu öldürüp adaya hâkim olmak için fırsat kollamaktadır.
Prospero’nun büyüsüyle adanın bir köşesinde yalnız kalan Ferdinand babasının öldüğünü ve yalnız kaldığını düşünürken Miranda’yı görür ve ona âşık olur. Prospero’nun planları tıkır tıkır işlemektedir. Ferdinand’ın aşkını sınava tabi tuttuktan sonra kızının geleceğin kraliçesi olacağına emin olur.
Bu esnada adanın diğer tarafında Alonso, Sebastian, Antonio ve Gonzalo içine düştükleri zor durumdan kurtulmak ve Ferdinand’ı aramak için yol ararlar. Ariel’in büyüsüyle aniden uykuya dalan Alonso ve Gonzalo’yu savunmasız gören Antonio, Sebastian’ı Kralı öldürüp yerine geçmesi hususunda ikna eder. Tam düşüncelerini eyleme geçirmek üzerelerken Ariel’in kulağına fısıldamasıyla Kral uyanır ve planları suya düşer.
Caliban, Prospero’nun emriyle odun toplarken diğer kazazedeler Kâhya Stephano ve Soytarı Trincula’yı görür. Stephano’nun gösterdiği ilgi ve verdiği şarap Caliban’ı etkiler. Caliban yeni sahibini bulmuştur artık. Stepheno’nun Prospero’yu öldürerek Miranda’yla evlenmesini ve adanın kralı olmasını istediği için onları Prospero’nun ikindi uykusunda olacağı saatte mağarasına götürür. Ariel’in sayesinde durumdan haberi olan Prospero onlara bir tuzak hazırlar.
Tüm bunlar olurken Ariel bitap düşmüş Alonso, Sebastian, Antonio ve Gonzalo’yu harikulade bir sofra ve müzik ile kandırır. Etkilenen lordlar tam yemeğe başlayacakken Ariel büyük bir yaratığa dönüşerek tüm yemekleri ortadan kaldırır ve lordları Prospero'ya ihanet etmekle suçlayıp azarlar. Alonso, Sebastian ve Antonio’nun akılları başlarından gider, pişmanlığın yarattığı ağırlıkla ne yapacaklarını bilemez hale gelirler.
Prospero’nun artık herkesi affetme zamanı gelmiştir. Tüm büyüleri bozar ve herkesi serbest bırakır. Milano dükü kostümünü giyer, yapılanları mazur görmeye ve unutmaya söz verir, Ariel ve diğer cinleri azat eder, büyücü asasını kırar, kitaplarını denizin derinliklerine fırlatır. Artık Miranda ve Ferdinand’ı evlendirip Milano’da inzivaya çekilmek istediği tek şeydir.
Fırtına, Shakespeare’nin romances olarak nitelendirilen son dönem oyunlarındandır. Kimi eleştirmenlerce yazarın vedası olarak değerlendirilen oyun 1611 yılında yazılmış ve ilk defa Kral I. James’in huzurunda oynanmıştır. Beş perde süren oyun güç savaşı temelinde kurulmuş olmasına rağmen çok farklı biçimlerde okunup yorumlanabilir. Oyun farklı bestekarlara ilham olmuş, 1905’ten bu yana çeşitli yorumlarla televizyona ve sinemaya uyarlanmıştır. Son uyarlama Julie Taymor’un yönetmenliğinde 2010 yılında vizyona giren The Tempest’tir. Filmi Helen Mirren’in canlandırdığı Prospero karakteri üzerinden feminizm temelinde değerlendirebilmenin yanı sıra fantastik öğeleri yansıtan efektleri, diyaloglarda kullanılan orijinal metinleriyle Shakespeare’nin dünyasının ne kadar geniş olduğunu da fark edebilmeye imkan sağlamaktadır.