Haldun Taner, on öyküden oluşan kitabı Yaşasın Demokrasi’de toplumun her kesiminden insanını ruhsal değişim ve dönüşüm, vefakarlık, ikiyüzlülük, yalnızlık, kadın-erkek ilişkileri, gösteriş merakı ve beğenilme arzusu, yozlaşma, çıkarcılık, dürüstlük gibi temalar etrafında mizahi bir bakış açısı ile ele alır.
Yağlı Kapı: Yirmi işçi lüks bir sayfiye yerinde yeni yapılacak asfalt yol için taş kırmaktadır. Paydos düdüğü öttüğünde Rıza diğerlerinden ayrılarak tramvay caddesindeki manavın yolunu tutar. Yorgun ve keyifsiz bir halde yürürken taş kırdıkları sokaktaki Sümbüllü Köşk’ün yaşı geçkince olan hanımını at sırtında görür. Kadın tam caddeye çıktığında gelen tramvayın çıkardığı ses atı ürkütür. Hırçınlaşan at, sahibini üstünden atmaya çalışır. Durumun ciddiyetini fark eden Rıza atı sakinleştirir ve baygın kadını kucaklar. Kazayı görüp tramvaydan atlayan bir gençle esnaftan üç kişi yardımına koşar ve kadını eczaneye taşırlar. Gelen genç, kaza geçiren kadının oğludur. Üç gün sonra oğul ve babası Rıza’ya otuz lira aylıkla köşkün bahçıvan yamaklığı görevini teklif ederler. Rıza teklifi önemsememiş gibi görünse de ertesi sabah köşkün kapısında belirir. Bir ay boyunca yediği önünde yemediği arkasında rahat bir yaşam süren Rıza izin günü arkadaşlarını görmeye gider. Dönüşte içinde anlamlandıramadığı bir boşluk hisseder. Bu his bir daha hiç peşini bırakmaz. Artık en mutlu zamanları bakkala, kasaba gittiğinde arkadaşlarını gördüğü anlar olur. Yol yapımı bittiğinden arkadaşlarının gittiğini fark ettiği gün içine çöreklenen gurbet acısı katlanılmaz olur. Bir gece rüyasına giren arkadaşları onu evin hanımının sevgilisi olmakla suçlayınca Rıza sabah erkenden her şeyini bırakarak köşkü terk eder ve arkadaşlarını aramaya koyulur.
Dairede Islahat: Genç bir vekil, düzenini bozuk bulduğu bir kurumun müdüriyetine eski sınıf arkadaşı Bahadır Erdem’i tayin eder ve ona randımanı sağlaması için açık çek verir. Bahadır Erdem eski müdür zamanında rahatlığa alışmış olan odacıyı, Kâtibe Şükran’ı, Şevki Mutlu’yu, Müdür Muavini Hulusi’yi, Hulusi’nin yeğenini ve baldızını tasfiye eder. İşten çıkarmaları gören çalışanlar işlerine sıkı sıkıya tutunur, diğerleri ise öç alacakları zamanı kollar. Günlerden bir gün genç vekil anlaşılmaz bir nedenle istifasını veriverir. Kuruma doluşan müfettişler Bahadır Erdem’in bir açığını bulamasa da bir bahaneyle onu kurumdaki görevinden alıp merkezde başka bir göreve tayin ederler. Yerine gelen müdür emekliliğine iki yıl kaldığından işleri ağırdan alır, hesabı kesilenler geri döner, kurum yeniden eski halini alır.
Heykel: Üryanizade Sıdkı’nın en büyük hayali heykelini diktirmektir ve bu arzusu için tüm imkanlarını seferber eder. Üç heykeltıraşın birlikte çalışıp yüz kırk günde tamamladığı heykel, Sıdkı Beyin apartmanın önündeki kaideye yerleştirilemeden belediye memurları tarafından izin alınmadığı gerekçesiyle engellenir. Tüccarın dört ay boyunca başvurularından netice alamaması nedeniyle evinde tutmak zorunda kaldığı bu dev tunç yontu, kaza sonucu boyundan aşağısı çatlayınca izne gerek olmadan büst olarak dikilebilir hale gelir.
Beatris Mavyan: Beatris Mavyan varsıl bir ailenin geç yaşta sahip olunan tek çocuğudur. Bu sebeple de itinayla yetiştirilmiştir. Ancak aldığı yüksek eğitim çirkinliğini kamufle etmeye yetmediği için evlenememektedir. 28 yaşındaki Beatris bir gün Şişli Ermeni Yetimhanesi yararına verilen bir etkinlikte karşılaştığı Adonis Jirayir’e âşık olur. Jirayir, Beatris’i görmeye bile tahammül edemese de Varlık Vergisi Kanunun çıkmasıyla 75.000 lira karşılığında genç kadının kocası oluverir.
Yaşasın Demokrasi: Bir genel seçim günü kasaba meydanında Demokrat Parti taraftarları hoparlörlü bir kamyonla halkı kendi partilerine oy vermeye çağırır. Nahiye Müdürü ve Halk Partisi Başkanı ahalinin ilgisini kendilerine çekmek için ne yapacaklarını kara kara düşünürken iki Halk Partili elinde sazıyla Aşık Mehmet’i kahveye getirir. Aşık Mehmet duyanı mest eden sesiyle altı oku temsil eden ilkeleri halk türküsü haline getirerek okur. Onu hayranlıkla dinleyen seçmenlerin artık kime oy vereceği belli olmuştur.
Aşık Mehmet gittiği her yerde aynı yöntemi kullanarak seçimin Halk Partisi lehine sonuçlanmasını sağlamaktadır. Durumun vahametini farkına varan Demokrat Parti ileri gelenlerinden biri Aşık Mehmet’in bu iş için partiden iki yüz elli lira aldığını öğrenince ona kendi partisinin propagandasını yapması için üç yüz elli lira önerir. Öneriyi kabul eden Aşık Mehmet bu sefer de Demokrat Parti lehine türküler söylemeye başlar. Halk Partisi ona bir iki yüz elli lira daha teklif etse de kabul etmez ancak sonrasında çok pişman olur. Neden rekabeti kızıştırarak daha fazla kazanmamıştır ki? Bir sonraki sene yapılan ara seçimlerde düşüncesini uygulamaya koyar ve bol kazanç elde eder. Artık sırada Millet Partisinin de katılacağı seçimler vardır.
Geçmiş Zaman Olur Ki: Gazetede, bir zamanlar âşık olduğu güzeller güzeli Mahinur’un büyüdüğü köşkün kiralık olduğunu okuyan adam eski anılarını yad etmek için ilandaki adrese gider. Karşısına Mahinur çıkınca da küçük dilini yutar. İlk aşkı 18 yılda o kadar değişmiş, itici olmuştur ki adam oradan ayrıldığında bir zamanlar kin beslediği koca Müteahhit Arif Beye de iki aşığı bir araya getirmeyen hayata da minnet duyar.
Necmiye’nin Hatırı: Bir Zafer Bayramı gecesi Emrullah’ın kahvesinde toplanan müşteriler getirilen saz takımını beğenmemişler, ille de Klarnetçi Cemal Efendi’nin çalmasında ısrarcı olmuşlardır. Cemal Efendi tövbe etmiş, yıllardır klarneti ağzına götürmemiştir. İşvebaz Necmiye’nin karşısında büyülenen yaşlı klarnetçi yeminini bozup bir taksim icra ederken tıkanıp iki büklüm yere düşer. Durumu haber alan karısı hemen adamı kargatulumba oradan çıkarır. Cemal Efendi’nin Necmiye’yi bırakmamak için direnmesi fayda etmez.
Sebati Bey’in İstanbul Seferi: Karantina katipliğinden emekli Sebati Bey çiçeklere olan aşırı düşkünlüğüyle bilinmektedir. Huyunu bilen süt eniştesi ona eline geçen Japon gülü tohumundan ayırmıştır. Sebati Bey ha bugün ha yarın derken tam da İstanbul’un kurtuluş günü Maltepe’den Saraçhane’ye tohumlarını almaya gider. Dönüşte Haydarpaşa Garında bir gençle çarpışır. Dökülen tohumlar insan selinin ayakları altında ezilir gider.
İşgüzar Bir Polis: Mülkiye Müfettişi Asım Kutay ve genç karısı Cavidan Hanım yeni villalarına taşındıkları ilk gece soyulurlar. Komşularından bu duruma çok sık rastlandığını öğrenen Asım Bey, masrafın mahallenin zenginlerince karşılanacağı bir polis noktası kurulması isteğini ilgili kurumlara iletir. Bir hafta sonra Necmi Uyanık adlı genç polis memuru henüz betonu bile kurumamış kulübede görevine başlar. Varlığı sayesinde mahallede hırsızlık olayları bittiğinden Uyanık, baş tacı edildiği mahallede tüm dedikoduların hâkimi olur. Sadece Kutay ailesi hakkında kulağına hiçbir gıybet çalınmamıştır. Genç memur bir akşam gizlice gittiği düğünden dönüşte Cavidan Hanımı yanında genç bir erkekle sarmaş dolaş öpüşürken görür ve gördüklerini Asım Beye anlatır. Cavidan arkadaşı Ferhunde’yi ve eroinman kardeşi Nail’i şahit göstererek olayı yalanlar. Asım Kutay tarafından yalancılıkla itham edilen Uyanık işin peşini bırakmaz. Nail’den ablasının lehine para karşılığı şahitlik yaptığını öğrenince doğrudan müfettişe koşar. Cavidan da aşığı Nazım’ı sevdiğini kocasına itiraf eder. Asım Kutay evi terk ederek ablasının yanına gider. Zamanla karısına duyduğu özlemle baş edemez ve karı koca yeniden bir araya gelirler. Uyanık da müfettişin talebi üzerine başka yere tayin edilir. Mahallede hırsızlık yeniden başlasa da Asım Bey başka bir polisin gelmemesinde ısrarcıdır.
Harikliya: Harikliya dört kız kardeşi, ihtiyar babası ve sağır annesiyle kıt kanaat yaşayan, cana yakın tabiatlı bir genç kızdır. Nişanlısı Andon Vasilyadis’le evleneceği günü beklemektedir. Ancak Missouri Zırhlısının İstanbul’a gelmesiyle genç kadının huyu suyu değişir. Andon’la olan nişanını atıp bir Amerikan bahriyelisi olan Jimmy’le nişanlanır. On beş gün sonra ülkeden ayrılan zırhlının hemen ardından Harikliya da Amerika’ya gidip terhis olan sevgilisiyle evlenir ve bir çocukları olur. Andon da hayatına devam eder ve gül gibi geçinip gittiği zengin bir garaj sahibinin kızıyla evlenir. Harikliya ise ardında hala kendisi için sararıp solan bir nişanlı bıraktığını zannetmektedir.