Saf ve Düşünceli Romancı kitabı Orhan Pamuk’un 2009 yılında Harvard Üniversitesi’nin ünlü Sanders Tiyatrosu’nda Charles Norton Konferansları (Norton Dersleri) kapsamında verdiği konuşma ve notlarından oluşuyor.
İlk önce kitabın ismi nereden geliyor ona bakalım. Saf kavramı için roman yazmanın yapay bir yanı olmasını hiç mesele etmeyen duyarlığa sahip roman okuruna ve yazarına “saf” demiştir. Bunun tam tersi duyarlığa sahip yani roman okurken ve yazarken metnin yapaylığına ve gerçekliğe ulaşamamasına takılan ve roman yazılırken kullanılan yöntemlere ve okurken kafamızın işlemlerine özel bir şekilde dikkat eden okurlara ve yazarlara da “düşünceli” demiştir. Pamuk’a göre romancılık aynı anda hem saf hem de düşünceli olma işidir. “Roman okurken beynimizde ne olur?” kısmında dokuz noktaya değinmiştir. İlk olarak genel manzarayı seyreder, hikayeyi takip ederiz. Kelimeleri kafamızda resimlere çeviririz. Aklımızın başka bir yanıyla, yazar anlattığı şeyleri ne kadar yaşamıştır, ne kadar hayal etmiştir, merak ederiz. Bir başka aklımızdan geçen de “Gerçeklik böyle midir? Romanın anlattığı, gördüğü, tasvir ettiği şeyler, kendi hayatımızdan bildiğimiz gerçeğe uygun mudur?” sorularıdır. “Üslup sorunları ve zevkleri roman sanatının kalbinde değil, ama kalbine çok yakın bir yerdedir.” Demektedir. Kahramanları dolaylı olarak da roman yazarını ahlaki süzgeçten geçiririz. Bir yandan da ulaştığımız bilgi ve derinlik için kendimizi tebrik ederiz. Hafızamız da bir yandan hiç durmadan yoğun bir şekilde çalışır. Romanın gizli merkezini aramak ise en çok yaptığımız işlemdir. Bir romanın değeri, merkezinin dünyanın merkezini, anlamını ima edebilme gücünde yatar ve bir romanın gerçek değeri, bizde hayatın tam böyle bir şey olduğu duygusunu uyandırmasıyla ölçülmelidir.
“Orhan Bey, Siz Bunları Gerçekten Yaşadınız Mı?” bölümünde Masumiyet Müzesi isimli eserindeki Kemal isimli kahramanın kendisi sanıldığını ifade etmektedir. Pamuk, okuru inandırmak için çok fazla çaba göstermediğini de belirtmiştir çünkü roman etkileme gücünü okur ile yazar arasındaki ortak bir kurmaca olmamasından almaktadır. Roman yazarken okuyucunun beklentisini tahmin edip deneyimi ve hayal gücünü bilgece karıştırmak önemlidir. “Gerçekten yaşadınız mı?” sorusu yazara göre roman sanatını yıllardır ayakta tutmaktadır. Akıllı bir okur romanlarda Pamuk’un deneyimlerini ve hislerini sezgisel olarak yakalandığında utandığını ve mahremiyetini ortaya dökmüş gibi hissettiğini ifade etmektedir.
“Edebi Karakterler, Olay Örgüsü, Zaman” isimli bölümde roman ortaya çıkarken temel yapı taşlarından bahsedilmektedir. Pamuk, kuvvetli ilk dürtüsünün bildiğim bazı konuları kelimelerle “görmek”, yeni bir yere gitmek, hayatın hiç ifade edilmemiş bölgesini araştırmak, kendisiyle aynı şeyleri yaşayan insanların yaşadığı durumları, duyguları, şeyleri ilk defa kelimelere geçirmektir. Roman yazarken karakter oluşturmakta önemli olan şey kahramanın bütün duyumlarıyla “hissettiği” anladığı gibi göstermektir. Romanda olay örgüsü ve zaman oluştururken kafamızın saf yanını bir kenara bırakıp karakterin yapay yanını “düşünceli” bir şekilde ortaya çıkarmak gerekiyor.
Yazara göre romanlar temel olarak görsel edebi kurmacalardır. Bir roman en çok görsel zekamıza ve canlandırma yetimize seslenerek üzerimizde etkisini kurar. Kahramana duyulan şefkat eşyaları tasviri sağlar. Roman kişisinin karakterini, tıpkı hayattaki gibi içinde yaşadığı ve yaşayacağı hikaye ve durumlar belirler
Hem doğru şekilde okumak hem de yazmak isteyenlerin elinin altında bulunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Orhan Pamuk öyle bir açıyor ki bavulunu ne var ne yoksa döküyor adeta. Hatta kendisi de “Belki burada çok meslek sırrı veriyorum, belki beni loncadan atarlar.!” diye espri bile yapıyor.
Anna Karenina, kitabın merkezinde yer almakta ve bol bol değinilmektedir. Hatta kitap Anna Karenina’ya teşekkürlerle son bulmaktadır. “Anna elindeki romanı okuyamadığı için biz okurlar Anna Karenina adlı bir romanı okuyabiliyoruz.” demektedir.
Bizler okur olarak romanın bir yüzünü görüyor ve bir tarafından bakıyoruz. Bu eser sayesinde romanın diğer tarafından bakabiliyoruz. Hele bakmamıza yardımcı olan göz Orhan Pamuk ise elinizden bırakmadan birkaç saatte bitirebiliyorsunuz eseri.