Nuri Pakyürek isminde bir adam vardır. Bu adam ailesi ile birlikte bir apartman dairesinde yaşıyorlardır. Ev sahibi Nuri Pakyürek’in ailesinden memnun olmadığı için evden çıkarmak ister. Ama kiracı çıkmaz istemez. Bu durumda ev sahibi bunları mahkemeye verir. Mahkeme kiracıyı haklı bulur. Ev sahibi buraya başvurmaktan da sonuç çıkmadığını anlayınca kendince planlar kurup kiracısını çıkarmayı düşünür. Kiracısının oturduğu dairenin alt ve üst katına birkaç kişi yerleştirir, Nuri Pakyürek’in ailesine rahatsızlık verip evinden çıkartmak için uğraşır. Bu alt ve üst kattakiler ne kadar kötülükler yapıp onları bezdirmeye çalışsa da bunlar çıkmazlar. Ama bir gün iş dayanılmaz hale gelince Nuri Bey ailesinin zoru ile karakola gider. Karakola girene kadar epey çekingenlik yaşar ama sonunda girer. Nuri Bey’i gören nöbetçi polis çekmeceden bir fotoğraf çıkarıp bakar bir de Nuri Bey’e bakar. Bu kişi aradıkları Toros Canavarı ünüyle meşhur katildir. Hemen tutuklayıp hapse atarlar. Nuri Bey'in ailesine bu durumdan sonra kimse ses çıkaramaz çünkü evin reisi azılı katildir. Gel zaman git zaman gerçek Toros Canavarı adında olan kişi ortaya çıkar, suçunu itiraf eder. Nuri Bey serbest kalır. Nuri Bey bu durumdan sonra aklını yitirir bambaşka biri haline gelir.
Hepsi Hepsi İyi
Bu öyküde yazar-anlatıcının gözlemlediği bir olay anlatılır. En son durağı İçerenköy’e giden halk otobüsüne gözlüklü zengin giyinmiş biri biner. Onun ardından birkaç durak sonra lastik ayakkabı ve yamalı kıyafeti olan biri biner. Bu yoksul görünümlü adam gözlüklü adama soru sormaya başlar. “Cafer Bey nasılsınız?” diye sorar adam isteksiz bir şekilde iyiyim der ama ona sen nasılsın diye sormaz. Buna sinirlenen adam yol boyunca gözlüklü adama tüm çevresinde kim varsa iyiler mi diye sorar. En son gözlüklü adam ineceği sırada adam sorularına devam eder. Be adam herkes herkes iyi der.
Nasıl Yaparlar?
Bir işyeri batmaya yüz tutar. Zengin bir iş adamı bu iş yerine ortak olur, orayı yeniden ayağa kaldırıp ayakta tutmak için uğraşır. Yeni patron Ercan isminde biridir. Her gün işçilere bir şeyler sorar? Bunu nasıl size yaparlar diye söylenip durur. İşçiler de yeni patronun anlayışlı onları düşünen biri olduğu kanaatine varırlar. Önce herkes patrondan memnundur. Daha sonra işler yine kötüye gitmeye başlayınca işçilerden birkaçı da çıkarılmaya başlanınca diğerleri patronun yanına gitmeye karar verirler. Patronun yanına gidip sen eski patronlarımızdan dolayı bunları nasıl yapar diye soruyordun asıl sen şimdi ne yapmaya çalışıyorsun derler. Ercan da onlara ben işe ilk girdiğimde acemiydim, sizlere soru sorarak işin ehli oldum der. Daha sonrada işçiler bu cevap karşısında dona kalıp odadan çıkarlar.
Var mı Bana Yanbakan?
Galata’da Yandım Ali kahvesinde hep azılı katillerin olduğu bir ortam varmış. Bir gün kahvenin önünden bir adam, var mı lan bana yan bakan diye nara atarak geçiyormuş. Bunu gören azılı katiller şaşıp kalmışlar, kim bu cesaretli kişi gibisinden. Adam narasını atıp geçmiş, kimseden ses çıkmamış. Bir gün sonra bu nara atan adam yine aynı cümleleri tekrar etmiş. Bunun üzerine Arabacı Rahmi adama sinir olmuş. Sinsice arkasından takip etmeye başlamış. Bir yandan da eski topraktır diye korkuyormuş da. Takip ettiği adam hamama girmiş kendisi de onun arkasından girmiş. Adamı kendi üstüne saldırtmak için her türlü yolu denemiş fakat adam hep tamam abi gibisinden onaylayıp dediklerini yerine getirmiş. Sonunda Rahmi dayanamayıp adama hani seni dövecek adam yoktu demiş. Adam da hani dövebildin mi benim bu yumuşaklığımla bana kimse dokunamaz demiştir.
Kumbara Hırsızı
Altı aydır İstanbul'un sokaklarında telefon kulübelerinin kumbara kısmı sürekli çalınıyormuş. Bu duruma çareler arandıkça bulunun çözümlerde işe yaramıyormuş yine hırsızlık oluyormuş. Bir gün polisin birinin dikkatini telefon kulübesinden çıkan bir adam çeker. Gözüne kestirip onu yakalar. Ceketinin altında bir şey saklıyordur. Polis ceketinin altında ne sakladığını sorup o şeyi çıkarttırır. Bakar ki telefon kumbarası ile birlikte. Adamı sorguya çeker. Adam da ben ne zaman telefonla konuşsam kumbara paramın üzerini vermiyor bu yüzden bende çareyi telefonla birlikte kumbarayı da götürmeye karar verdim der. Polis bunun üzerine adamın evine gider, orada da üç tane telefon bulunur. Adamı tutuklarlar.
Parmak Sporu
Bir gün iki adam Beyoğlu’nda gezerlerken aralarında sohbet koyulaşır. Biri diğerinden yaşça büyüktür, o adam diğerine gel seninle parmak sporu yapalım der. Diğer adam ona ayıp hocam, ben öyle şeylerle uğraşmam der. Hoca ise adama şimdi kadınlar dahi bu sporu yapıyor der. Bunun üzerine yola koyulurlar. Bir salon gibi bir yere gelirler. Kadın erkek bir sürü insan buradadır. Parmak sporu aslında kumardır, adam buraya gelince kafasında her şey oturur. Oynamaya başlar, baya alışır, uzun süre oynar. Adam buradan çıktıktan sonra artık iyice bu parmak sporuna alışır. Her iş çıkışında parmak sporu yapar.
İş Adamı
Salih Küpoğlu isminde bir iş adamı vardır. Bu adam çok zengindir ama işleri yolunda gitmeyince iflas etme durumuna gelir. Bir gün gazetede Amerikalı bir iş adamının Türkiye'de iş yapmak istediğini anlatan yazısını görür. Bunun üzerine kâtibine bu adama mektup yazmasını söyler. Mektup yazılıp gönderilir. Çok zaman geçmeden olumlu cevap gelir. Amerikalı iş adamı Türkiye'ye gelir, Salih Bey’in yanına görüşmeye gider. Salih Bey’in birçok iş yeri gezilir, hiçbiri Amerikalı iş adamını tatmin etmez. Ama dönüş yolunda Amerikalı iş adamının dikkatini bir depo çeker. Salih Bey orayı göstermek istemese de iş adamı ısrarla burayı görmek ister. Bu depoda çürümüş ürünler vardır. İş adamı burayı temizlemeyi teklif edip bunun karşılığında para vereceğini söyler. Salih Bey bunu kabul eder. İş adamı bu çürük ürünleri Amerika’ya götürür. Bunlardan güzellik ürünleri yapar. Bu ürünler sayesinde ünlü olur. Bu ürünlerin mümessili olarak da Salih Küpoğlunun ismini verir. Salih Bey bundan sonra paraya para demez…
Orkestra Adam
Vücut uzuvlarını kullanarak zurna, dümbelek, davul gibi müzik aletlerinin seslerini çıkaran bir adam varmış. Bu adam bir gün tiyatro oyununda oynarken izleyiciler zurna sesi çıkarması için hepsi birden bağırmışlar. Bunu gören patron sinirlenip onu işten kovmuştur. İşten kovulan adam yolda giderken karşısına bir iş adamı çıkmıştır. Ona iş teklifinde bulunur. Fabrikasındaki işçilerin motivasyonunu artırmak için orkestra görevini üstlenmesini istemiştir. Elli lira karşılığında bunu seve seve yapacağını söyler ve anlaşırlar.
Zarif Hatıralar
Doğan isminde bir adam vardır. Bunun bir de işteyken çalıştığı arkadaşı vardır. Bu arkadaşı Doğan işten çıkınca çalışmadan nasıl para kazandığını merak edip ona sorar. Doğan da ona her banka şubesine yüz lira yatırınca zarif ve naif hediyeler veriyorlar, bende onları satıp kazancımı alıyorum demiş.
Gemiyi İstila Eden Salyangozlar
Türkiye’den Marsilya’ya gemiyle salyangoz taşıyan bir gemi varmış. Bu gemi yol aldıktan bir süre sonra geminin tamamını salyangozlar istila etmiş. Bu durum üzerine geminin telsizcisi hemen acil durum bilgisi verir. Baya yol aldıkları için Marsilya'ya zorluklarla varırlar. Orada bir otelde üzerlerini değiştirip yemeğe inerler. Çok acıktıkları için önlerine ne koydularsa yerler. Sonrasında yediklerinin ne olduğunu sorunca hepsinin salyangozdan yapıldığını öğrenirler.
Şenlendi Ne Zaman Doğdu?
Bu öyküde bir yazarın doğum tarihinin dört mayıs mı yoksa üç mayıs mı olduğu konusundaki tartışmanın cilt cilt kitap yazılmasına neden olduğu anlatılıyor.
Büyük İkramiye
Bu öyküde bir adamın milli piyango biletinin satıldığı dükkânının önünde bir milyonluk ikramiyeyi kazanınca başına neler geleceğine dair hayal kurması anlatılıyor.
Sakın Alma
Ahmet Çavuş adında bir adam vardır. Bu adam bir hastanenin satın alma bölümüne marmelat satılacağını duyunca oranın telefonunu arar, kâtibi ile konuşmaya başlar. Ahmet Çavuş yöresel konuştuğu için konuşmasını bir türlü istediği şekilde anlatamaz. Telefonla iki saat derdini dile getirmeye çalışır. Karşı taraf dediklerinin tam tersi şeyler anlar. İhale günü satın alma bölümüne gittiğinde katip ile konuşur, dediklerinin tam tersinin anlaşıldığını duyunca çok üzülür.
Sular Neden Kesildi?
Bu öyküde bir bölgede suyun kesilmesi üzerine halkın şikâyeti valiye ulaşır. Bunun üzerine Vali bunun sebebini ilgili kişilere sordurur. Bu sorgulama sürecinde yaşanan yanlış anlaşılmalar anlatılır.
Bizim Hemşeri
Bu öyküde yazar ülkemize dair yöresel konuşmaların hoşuna gittiğini diyaloglardan bahsetmiş.
İnek Doğuran Sinek
Yazar bu öyküde kendisinin köşe yazarlığı yaparken yaşadığı anısını anlatır. İnsanların üç kuruş veriyor diye her gün yeni yazılar, ataklar beklediğinin serzenişini dile getiriyor.
Hortlak
Emineanım isminde bir kadın gece mahalle halkını mezarda hortlak gördüm diye ayağa kaldırır. Mahalleli kafasında bir sürü senaryo oluşturur. Mezarlığa gittiklerinde hortlak olmadığını iki kişinin işi pişirdiğine şahit olurlar. Bunu anlayan mahalleli evine döner.
İstanbul'un Havası Kalleştir
Kadıköy vapur iskelesinde hareket saatini bekleyen bir adam orada telefon kulübesinde konuşan kişilerin sohbetlerini dinleyip beğendiklerini defterine not ettiği anlatılıyor.
Masanın Yeri
Bir işyerinde altı kadın ve bir müdür çalışır. Bu çalışan kadınlar iş dışında her şeyi yaparlar. Bu durumdan rahatsız olan müdür hademeye masaların birinin yerini değiştirmesini söyler. Bu durumu sabah fark eden kadın sinirlenir, masanın eski haline gelmesini ister. Uzun süre boyunca bu masanın yeri müdür ve kadın çalışan arasında büyük sorunlara yol açar. İkisi de tanıdıklarına gidip durumu kendi lehine çevirmeye çalıştıkça işler sarpa sarar. Sonunda ikisi de işe gelmezler. Sadece aylık zamanı işyerine gelirler.
Hamamcı Mehmet Ağa
Bir yatılı okulun öğrencileri tarafından hamam saati uyanıklık yapmak için belli planlar yapılırmış. Uyanık olan hamam sırasını kaparmış. Bir gün hamamla ilgilenin Hamamcı Mehmet Ağa’yı öğrenciler ben Dâhiliye Müdürü Recep diye kandırıp hamamın kapısını erkenden açtırırlar. Bunu birkaç kere yaptıktan sonra bu şakayı Hamamcı Mehmet Ağa yemez. Bir gün gerçekten Dahiliye Müdürü Recep gelir ne kadar bağırıp çağırsa da Hamamcı Mehmet Ağa kapıyı açmaz. Bu durumu izleyen öğrenciler gülüşüp dururlar.
Çıh Ulan Tışarı
Bu öyküde bir Doğu kasabasında kahvehanede yaşanan oyun oynama sırasında çıkan kabadayıların tartışması anlatılır.
Deftere Yazılanlar
Bir Karadeniz kasabasında Durmuş Gümüş isminde suç dosyası kabarık bir adam varmış. Bu Durmuş'un Yunus isminde yargıç akrabası bu kasabaya atanır. Yunus Bey’in karşısına Dursun sürekli suçlu şahsında çıkar dururmuş. Bir gün yine Dursun, Yargıç Yunus Bey’in karşısına çıkmış. Kendisine iftira attıklarını söyler. Kim olay anını anlatırsa anlatsın Dursun hepsi için onun avradını, kızını, nişanlısını deftere yazdım diye ifade eder. Bu duruma sinirlenen yargıç son tanığı dinlerken ona karısı, kızı, anası yaşıyor mu diye sorar. O adam da kırk yıldır yalnız yaşadığını söyler. Tanıklar dinlendikten sonra Durmuş ceza alıp hapse yollanır.
DEĞERLENDİRME
Aziz Nesin Türk Edebiyatında mizah ve hiciv ustası olarak bilinir. Bu eserinde halkın sorunlarına gülünç bir anlatımla ışık tutmuştur. Ben her öyküyü okurken yüzümde bir gülümseme oluştu. Dilini, anlatımını çok beğendim. Okumanızı tavsiye ederim.
Yazan: Fatma Özdemir
Toros Canavarı Soruları ve Cevapları
Toros Canavarı kimin eseri?
Aziz Nesin
Toros Canavarı türü nedir?
Öykü/Hikaye
Toros Canavarı kaç sayfa?
160
Toros Canavarı Yorumları
aziz nesinin en bilinen öykülerinden biri yanlış hatırlamıyorsam filmi de yapıldı çok güzel ders niteliğinde bir hikayesi var aziz nesini aziz nesin yapan öykülerden biridir
18-01-2022 15:22
aziz nesinin en güzel eseridir tam bir türkiye fotoğrafı halen de olur usta isimdi
12-12-2022 14:21
adam yıllar önce yazmış okurken hala her hikayedeki karakterleri günümüzde görmek mümkün
15-08-2023 23:14
ibretlik bir hikaye türkiye gerçekleri aziz nesinden sorulur