Nur

Nur
Kitabın Yazarı:Mustafa Kutlu Kitap Türü:Yerli Romanlar Yayınevi:Dergah Yayınları Yayınlandığı Yıl:2016 Sayfa Sayısı:207 ISBN:9789759954499 Kitap Puanı:8.1 / 10 | Yorum: 1

Fiyat Listesi / Satın Al

YazarOkur:bedava al e-kitap,pdf,epub: *

8.1
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Güzel
Giriş Yap Üye Ol

Nur - Mustafa Kutlu

Kitap Türü:Yerli Romanlar

Puan Tablosu

Arka Kapak Bilgisi

Nur Özet

Sinan, bir gün Şeyh Vefa Camisinde genç ve güzel bir kadınla tanışır. Genç kadının ismi Nur’dur ve o da mimardır. Babası İskender Bey’in şirketinde çalışmaktadır. İskender Bey ise mimarlar arasında oldukça meşhur bir şahsiyettir. Nur, Şeyh Vefa’nın soyundan geldiğini düşünmekte ve bu bağın izlerini tespit etmeye çalışmaktadır. Hatta tasavvufa meraklı olan bu genç kadın, eğer hâlâ aktifse Şeyh Vefa’nın tarikatına bağlanmak istemektedir. Sinan bu tarikatın aktif olmadığını söyler, ona Şeyh Vefa ile arasındaki bağa dair istihareye yatmasını tavsiye eder ve Nur’u camiye gönderir. Bu tanışma, iki genç arasında uzun süreli bir dostluğun ilk adımı olacaktır. Sinan, Nur’a âşık olmaya başlamıştır. İlk karşılaşmadan sonra uzun bir süre boyunca onu görmemesine rağmen Sinan, daima Nur’dan bahsetmeye başlamıştır. Nur ise Sinan’ı daha çok arkadaşça sevmektedir çünkü onun asıl ilgi duyduğu şey manevi yolculuktur yani hakikate ulaşmaktır. Nur’un tasavvufa ilgi duymasındaki temel sebeplerden biri hayatı boyunca yaşadığı yalnızlıktır. Bu yalnızlığın kökleri ise kadının ailesindedir. Nur’un babası İskender, evlilik yoluyla büyük bir servete konmuş olan bir taşralıdır. Nur’un annesi Dilber ise İskender’le sırf babası Raci mutlu olsun diye evlenmiştir. Evlilikten sonra ise İskender’le pek vakit geçirmemiş, daha çok Avrupa’da ikamet etmiş ve buradaki âşıklarıyla ilgilenmeyi tercih etmiştir. Kızını bile çok nadir gören Dilber, neredeyse Türkiye’ye hiç uğramamaktadır. Annesinden ilgi görmeyen, babasının ise iş adamı olması dolayısıyla boş zamanı bulunmayan Nur, böylece yalnızlığa mahkum olmuştur. Bu olumsuz durum ise onun içsel bir yolculuğa çıkmasına yol açmıştır. İskender, kızının tasavvuf eğilimini fark etmiş, ama tehlikeli tarikatlara girmemesi konusunda onu uyarmıştır. Nur ise kendisine bir mürşit aramaya başlamıştır bile. Arayışına ilk olarak İstanbul’dan başlayan Nur Bursa ve Konya’ya dek gitmiştir. Ne yazık ki bir türlü aradığı mürşidi bulamamıştır. Bir yandan da Sinan ile arkadaşlığını devam ettirmektedir. Sinan ile Nur daha çok dinî hakikatlere dair konuşmakta, seviyeli bir ilişki yürütmektedir. Sinan Nur’u çok sevse de ona bir türlü açılamamış, içinde bulunduğu güzel dostluğun bitmesinden çekinmiştir. Sinan’ın böbreğe ihtiyacı olan bir kız kardeşi vardır. Abisi ise bir kavgaya karıştığı için hapis cezası almıştır. Nur ve Sinan hapishaneye gidip Cemil Abi’yi ziyaret dahi etmişlerdir. Bir gün Nur, Sinan’ın anne evine ziyarette bulunur. Bu fakir, mütevazi ve temiz evi çok beğenir. Ayrıca aynı gün Yunan kökenli Eleni Hanım’ın üç katlı eski ahşap evini satacağını öğrenir. Bu evi görmek isteyen Nur, böylesine güzel bir mimariye sahip evin ziyan olmasını istemez. Sinan’a bu evi satın almasını, mimari yapısını değiştirmeden evi yeniden inşa ettirmesini ve ailesinin bu evde oturmasını söyler. Sinan kabul etmez ama Nur, ona borç para vereceğini söyleyince kabul eder. İnşaat başlar ama Nur ortadan kaybolur. İnşaat sürerken Cemil hapisten çıkar. Cemil’in eşi ve çocukları, Sinan’ın annesi ve kardeşleri yeni eve taşınırlar. Bu sırada Nur, Karaman’da şeyhini bulmuştur. Burada bir tekkede hücre sahibi olan Nur, adeta bir derviş hayatına başlamıştır. Tekkede her işe koşturmuş, herkese yardımcı olmaya çalışmıştır. Bir vakit sonra şeyhine gidip tekkeden ayrılmak istediğini çünkü yapılacak işleri olduğunu belirtir. Şeyh na izin verir. Nur, Sinan’ın kız kardeşi Çiçek’e böbreğini bağışlamak ister. İskender Bey, Nur’un bu kararına saygı duyar. Sinan’ın ailesi ise Nur’dan gelen bu müjde karşısında havalara uçar. Ameliyat gerçekleştirilir, böbrek nakli yapılır. Ne yazık ki ameliyattan sonra Nur, elleri Sinan’ın ellerindeyken vefat eder.

Nur’un hikâyesi bir hakikat yolculuğudur. Bir camide hakikati arayan Nur, tasavvufa merakı peşinde hayatı boyunca koşmuş ve nihayet aradığı şeyhe ulaşmıştır. Ne var ki onun içindeki insan sevgisi toplumdan soyutlanmış bir şekilde yaşamaya razı olmamıştır. Böylece tekkeyi de terk eden Nur, büyük bir fedakarlık ve cesaret gösterip bir organını Çiçek’e bağışlamaya karar vermiştir. Bu karar, adeta Nur’u melekleştirmiştir. Ameliyattan sonra Nur’un vefat etmesi ise onun hikâyesinin zirvedeyken bitmesiyle sonuçlanmıştır. Bu hakikat yolculuğu sürerken Sinan için de başka bir yolculuk söz konusudur. İlk görüşte beğendiği ve zamanla bağlandığı Nur, onun için gelecekteki eş konumudadır. Arkadaş çevresi, ailesi ve diğer yakınları tarafından Sinan, Nur ile evlenmesi hususunda sürekli teşvik edilir ama Sinan daima uygun zamanı kollamayı tercih etmektedir. Onu durduran bir diğer husus ise Nur’un bu meseleyi öğrenmesi sonrasında arkadaşlığını bitireceği korkusudur. Bu korku dolayısıyla Sinan, konfor alanından çıkmamaya çalışır. Nihayetinde Nur’a hiç açılamaz. Bundan dolayı Nur’un vefatı, Sinan için oldukça acı verici bir olaydır çünkü Sinan, âşık olduğu kişiye hiçbir zaman bu gerçeği söyleyememiştir. Hikâyeci, vefatın Sinan’daki izlerine dair hiçbir şey söylemez ama Sinan’ın bu durum sonucunda büyük bir bunalıma girdiğini tahmin etmek mümkündür. Hikâye bir bütün olarak düşünülünce iki farklı kişiye ait iki hayat çizgisinin zaman zaman kesiştiğini ama hiçbir zaman birleşmediğini söylemek mümkündür. “Eğer Nur yaşasaydı Sinan ile evlenir miydi?” sorusu okuyucunun aklını kurcalamaktadır ama bunun işaretleri zaten hikâye boyunca okuyucunun karşısına çıkmaktadır. Nur’un Sinan’a olan düşkünlüğü, onu babasıyla tanıştırması, Sinan’ın ailesi için ev alması, Cemil Abi’yi hapishanede ziyaret etmesi, Çiçek’e böbreğini bağışlaması aslında ikisi arasında mükemmel bir bağın oluştuğunu, bu bağın arkadaşlık sınırını aştığını ve aşka doğru evrildiğini gözler önüne sermektedir. Elbette ameliyattan kısa bir süre sonra Nur’un Sinan ile hayatını birleştirmesi oldukça yüksek bir ihtimaldir.

Bence bu hikâyeden çıkarılacak iki temel ders vardır. Bunların birincisi, daima bireysel bir yolculuk olan hakikate ulaşma çabası, günlük hayatın akışı içerisinde gerçekleşir. Bundan dolayı her ikisini de bir dengede tutup yaşamak gerekir. Hikâyede aşk olgusu ile hakikat çabasının birbirine engel olduğu görülmektedir. İkisi arasındaki denge, böyle bir çatışmayı ortadan kaldıracaktır. İkinci ders, ölüm vaktinin gizli olması dolayısıyla gönül sırlarının ebediyen saklanmaması, uygun zamanda ilgili kişilerle bu sırların paylaşılması gerektiğidir. Aksi hâlde, hikâyede olduğu gibi, açıklanmayan sevgi, bir süre sonra vicdan azabına dönüşebilir.

Editör: Murat ASLAN

Nur Soruları ve Cevapları

Nur kimin eseri?

Mustafa Kutlu

Nur türü nedir?

Yerli Romanlar

Nur kaç sayfa?

207

Nur Yorumları