Ayla, bir sabah uyandığında hiçbir şey hatırlamaz bir halde bulur kendini. Evinde İngiliz arkadaşı Gerry vardır. Uyandığında yatağında değil, oturma odasındaki kanepededir. Ayla hiçbir şey hatırlamasa da Gerry ona dün gece içkiyi fazla kaçırdığını söyler. Duşa girip kendine gelmeye çalışır. Gerry dün geceyi ona hatırlatır. Aldığı bir telefondan sonra moralinin çok bozulduğunu, hiçbir şey anlatmadan sadece içki içtiğini söyler. Diper arkadaşları Sally ve David de üstüne gitmezler. Ancak iyi durumda olmadığını gördüklerinden Ayla’yı Gerry’e emanet ederler. Gerry o yüzden Ayla’nın evindedir. Ve Ayla hikayesini biz okurlara anlatmaya başlar.
Türkiye’de yaşarken Ayla’nın evine on beş günde bir temizliğe gelen biri vardır. Adı Fatik. Fatik’in kocası her akşam eve sarhoş gelip, onu dövmektedir. Bir de kızı vardır, adı Zehra. Fatik, bu şiddetin kızı Zehra’ya sıçramasından çok korkmaktadır. Zehra henüz on üç yaşındadır. Ancak Ayla, Zehra’yı oğluna bakıcılık etmek üzere işe alır. Yaşı küçük olduğu için Ayla’nın eşi ve annesi bu duruma tepki gösterse de Ayla vazgeçmez. Zehra üçüncü sınıftan beri okula yollanmamıştır. Artık Ayla’nın evinde yatılı kalarak bakıcılık yapıyordur ve Ayla sayesinde bir yandan da yarım kalan eğitimini tamamlar. Ayla’nın destekleriyle Zehra hemşire olur.
Ayla en yakın arkadaşlarından biriyle aldatıldığını öğrenince evliliği sonlanır ve Türkiye’den gider. Bu yüzden Zehra’nın kalacak bir yer bulması gerekir. Zira artık hemşire olmuştur ve gece nöbetlerine kalmaktadır. Ancak babası gece dışarıda olmasını kabul etmeyeceği için başka bir yerde kalması gerekmektedir. Bu sırada Zehra, asistan bir doktorla görüşmektedir. Ayla ülkeyi terk ettiğinde Zehra’dan haber gelir. Doktorla olan ilişkisi sona ermiştir. Zehra’yı mahallede isteyen biri vardır. O her ne kadar istemese de babası ve ağabeyinin ısrarlarıyla evlenmeyi kabul eder. Gelinlikli bir fotoğrafını yollar Ayla’ya. Ancak yanında eşi yoktur. Zehra’nın eşi, fotoğraf çektirmeyi günah olarak gördüğünden onun yanında durmamıştır. Ayla’yı perişan eden telefonda aldığı haber ise şudur: Zehra, eşi tarafından defalarca bıçaklanarak öldürülmüştür.
Dar Zamanlar
Zehra, görüştüğü asistan doktora hayatı hakkında bazı yalanlar söylemiştir. Ayla’nın ablası olduğunu, bakıcılık yaptığı çocuğun yeğeni olduğunu, Maçka’daki o güzel evde yaşadığını söylemiştir. Aslında bu yalan değildir. Çünkü Zehra’nın gerçek evi ve ailesi orasıdır. Ama Ahmet bu durumu kabullenemez ve ondan ayrılır. Bu durum Zehra’yı derinden sarsar. Ailesinin yanına geri döner. Ailesi artık hemşirelik yapamayacağını, bu evde yaşayacaksa bu evin kurallarına göre yaşaması gerektiğini söyler. Onların fikrine göre gece nöbetlerine kalan Zehra’nın adı çıkmıştır. Ailesiyle anlaşamayan Zehra, nasıl olsa mutsuzum, başka bir evde mutsuz olmamın bir önemi yok diye düşünerek uygun gördükleri Aydın ile evlenir.
Aydın kendini dine adamıştır. Ancak görüştüğü hoca onun beynini yıkamış, kadınların şeytan olduğuna inandırmıştır. Adını Hamdullah koydurmuş, karısına değil elini sürmek, onunla aynı odada bile bulunmamaktadır. Evleneli bir seneyi geçince Aydın’ın annesi Zehra’ya çocuk yapmaları için baskı yapar. Aydın’ın annesinden aldığı akılla Zehra, Aydın’ın üzerine giderek onu etkilemeye çalışır. Ancak Aydın onu bir şeytan olarak gördüğü için eline bir bıçak alıp defalarca bıçaklar Zehra’yı.
Son Zamanlar
Aydın’ın annesi Sıdıka oğlunu ite kaka bir hocaya yollar ve sonra çok pişman olur. Çünkü Aydın çok değişmiştir. Annesinin bile saçını görmenin günah olduğuna inanmıştır. Her gün oruç tutmaktadır. Gittiği hoca adını Hamdullah koymuştur, Aydın denmesini kabullenmez. Ailesi Aydın’ı dedesinin yanına yollar. Aydın orada da kendi kuzenlerinden çekinir. Bütün kadınların çarşaf içinde olması gerektiğini düşünür. Dedesiyle de zıtlaşır. Ailesi onu evlendirmeye karar verince kabul eder. Ailesinden uzakta daha mutlu olacaktır. Karısı Zehra’ya yalnızca para vermektedir. Ayrı odalarda yer içerler. Çünkü hocasının anlattığına göre bütün kadınlar şeytandır. Karısı Zehra onun üzerine geldiğinde ise öfkeyle bıçaklar onu ve şeytanı yendiğine inanır.
Eser altı ayrı öyküden oluşmaktadır. İlk üç öykü aynı olayları farklı karakterler üzerinden anlatıyor. Genel olarak öykülerin tamamı, kişilerin kendi görüşlerinin bütün toplumu ne kadar etkilediğini ve toplum baskısı altında ezilen hayatları anlatıyor diyebiliriz. Dili oldukça akıcı bir eser. Ancak yazarın taraflı bakış açısının öykülerde oldukça hakim olduğunu görüyoruz. Bu durum bazı bölümlerde biraz aşırıya kaçmış gibi duruyor.