Uykuların Doğusu, Hasan Ali Toptaş’ın 2005’te Orhan Kemal Roman Armağanı ile ödüllendirilen eseridir. Son dönem Türk romanının en başarılı isimlerinden birisi olan Toptaş, bu eserinde roman sanatının tanımını yeniden yazma teşebbüsündedir adeta. İç içe geçen sarmal hikâyeler okuyucunun başını döndürecek niteliktedir. Aynı zamanda okurken insanda sonsuz bir boşlukta dönüp durduğunu hissi uyanmaktadır.
Roman birçok küçük hikâyeyi de barındırmakla birlikte ön planda olan şu hikâyeleri içermektedir: Radyo evindeki adam, anlatıcının dedesi Cebrail ve anlatıcının dayısının hikâyesi. Yukarıda da belirtildiği üzere bunların yanında küçük küçük bazı hikâyeler de bulunur. Ancak romanın iskeleti adı verilen üç hikâye üzerine kurulmuştur. Olayların anlatıcısı Hasan Ali’dir.
İlk hikâye bir radyo evi çalışanına aittir. Bu kişi aynı zamanda anlatıcı rolünde olan Hasan Ali’nin annesinin babasıdır. Bu hikâye şu şekildedir: Ankara’da başarısı ile adından söz ettiren radyo evindeki adam, başka bir yere tayin edilir. Tayin edildiği yer bir taşra kentidir. Burada çok sevdiği radyo işinde çalışma imkanı bulamaz bir türlü. Kağıt üstünde çalışıyor gösterilse de fiili olarak hiçbir zaman yer bulamaz kendine radyo evinde. Büyük umutlarla geldiği bu yer onun için eziyete dönüşmeye başlar. Neredeyse her gün radyo binasına gidip bana yapacak bir iş verin der ancak kapılar hep yüzüne kapanır. Böyle olunca meczup bir halde dolaşmaya başlar ve sessizliğe gömülür. Bir süre sonra kimse ile konuşmamaya başlar. Ne kadar büyücü, ne kadar hoca getirilip baktırılsa da kâr etmez ve susmaya devam eder. Bir gün o güne dek görülmemiş, Nuh tufanını andıran derecede bir yağmur yağar. O sırada radyo evinde olan talihsiz adama radyonun yöneticileri tarafından bir fırsat tanınır. Aslında bu fırsatın temelinde yöneticilerin korkusu yatar. Can havli ile kaçışan yöneticiler radyonun mikrofonunu yıllardır yüz vermedikleri talihsiz adama verirler. Hemen kaynakları tarayan adam yüz küsur yıl önce benzer bir felaketle ilgili yazılmış bir kitabı bulur ve okumaya başlar. Arada vatandaşları da uyarır. Yağmur öyle bir hal alır ki birçok insan hayatını kaybeder. Coşkuya gelen adam ara sıra kitaptan okunmaması gereken, vatandaşları paniğe sevk eden şeyler de okuduğu için işinden olur. Dışarı çıktığında evine gitmek üzere bulduğu bir tekne ile yola koyulur. Mahsur kalmış bir otobüsün yanına sürüklenir tekne. O sırada batmak üzere olan bir adamı kurtarır ve tekneye alır. Yanına aldığı bu adam anlatıcının dedesi Cebrail’dir.
Cebrail dede, bu felaketten sonra bir dükkanda çalışmaya başlar. Bir süre sonra odasında bir kuş gördüğünü ve onu yakalamak istediğini belirtir. Anlatıcının babaannesi ve babası da evdedirler ancak bahsedilen kuşu görmezler. Dede, sürekli bu kuşu gördüğünü söylemeye başlar. Bunun üzerine kuşu bulmak için saatlerce yol yürüdüğü, başka kentlere gittiği, bir çingene tarafından kuşu bulacağı vaadiyle kandırıldığı bile olmuştur. Ancak kuş sevdasından vazgeçmez Cebrail dede. Sürekli oğluna kalk kuş geldi onu yakala der. Talihsiz eşi de oğlunu kurtarmak için bundan sonra işe git ve geç saate kadar gelme der. Ne yapacağını bilemeyen genç adam sırf eve geç gelmek için bazen evden oldukça uzak yerlere kadar yürür. Bu yürümelerin birinde çok uzakta bulduğu bir kahveye sık sık gitmeye başlar. Bu gitmelerin birinde kahvecinin kızını görür ve ona aşık olur. Bir süre böyle gidip gelme olur ve sonra kız istemeye gidilir. İstenilen kızın babası radyo evinde çalışan aynı zamanda anlatıcının dedesi Cebrail’in hayatını kurtaran adamdır. İki adam birbirlerini tanır ve uzun uzun sohbet ederler. Sonrasında düğün olur tabii. Bir süre sonra Cebrail dede vefat eder.
Üçüncü ana hikâyede anlatıcı Hasan Ali ve dayısı konu edilir. Çok şen şakrak bir adam olan dayı, Hasan Ali üzerinde çok etkili olmuştur. Bu şen şakrak adam Hasan Ali’nin örnek aldığı, neşesiyle etrafa güller saçan, sürekli kitap okuyan, sürekli hikâye anlatan ve çok sevilen birisidir. Bir süre sonra sürekli serçe parmağına bakmaya başlar. Gitgide parmak kararır ve kesilir. Derken bir süre sonra kolları bir süre sonra da iki bacağı kesilir dayının. Hasan Ali eski dayısının yerini şimdi kafası olan bir silindirin aldığını söyler. Onu hayata bağlı tutmak için sürekli ziyaretine gider. Bir gün mahalle çocuklarının onunla bir top gibi yerde sürüye sürüye oynadıklarını görür. Hasan Ali çok kızar ancak dayısı karışma der çocuklara. Hasan Ali bir daha atılır ama dayısı yine karışma diye uyarır onu. Dayanamayan Hasan Ali ağlayarak eve koşar ve çok sevdiği dayısının hikâyesini yazmaya karar verir ancak nerden başlayacağını bilmez ve kitap burada sona erer.
Hayatları hüsran ile süren ve biten insanların dairesel bir anlatımla konu edildiği Hasan Ali Toptaş’ın Uykuların Doğusu isimli eseri keyifle okunabilecek bir kitaptır.
Yazan: Şahin Yıldız
Uykuların Doğusu Soruları ve Cevapları
Uykuların Doğusu kimin eseri?
Hasan Ali Toptaş
Uykuların Doğusu türü nedir?
Yerli Romanlar
Uykuların Doğusu kaç sayfa?
243
Uykuların Doğusu Yorumları
kitap çok pahalı özet çok uzun mecbur özeti okuyup kısa özet çıkartacağız yine de sağolun
03-11-2021 12:50
hasan ali toptaş harika bir yazar ya her kitabı okumaya değer