Samed Behrengi, Püsküllü Deve ile okurlarına yoksul bir çocuğun hayatından küçük bir kesit sunuyor. Kitabın genelinde hüzün ve yoksulluk hakim olsa da, kitapta kimi zaman küçük mutluluklar da yer alıyor. Basit bir dile sahip olan kitap dokuz yaş ve üzeri okurlara hitap ediyor. Çeşitli konularda mesajlar içerdiği için yetişkinlerin de sıkılmadan okuyabileceği bir nitelik taşıyor. Yaşadıkları kötü koşullara rağmen mutlu olmaya çalışan küçük kahramanlarıyla Püsküllü Deve, hem küçüklere hem de büyüklere ders veriyor.
Latif, köyde işsiz kalan babasıyla birlikte Tahran’a giden bir çocuktur. Babası Tahran’da el arabasıyla çeşitli sebzeler satarken Latif de ona eşlik eder. Latif kimi zaman ufak tefek şeyler satar kimi zamansa arkadaşlarıyla sokaklarda dolanır. Bir gün Latif arkadaşlarıyla sokakta otururken yanlarına iki çocuk gelir. İki çocuğun da üstü başı perişan haldedir ama bu çocuklardan Mahmut adındakinin ayakları simsiyah, gıcır gıcırdır. Latif ve arkadaşları çocukların fakir olduklarını üstlerinden anlarlar. Bu yüzden de Mahmut’un ayakkabı çaldığını düşünürler. Böylece birbirleriyle laf dalaşı yaparken Mahmut, Ahmet Hüseyin’e ayakkabılarını ayaklarından çıkarıp almasını söyler. Ahmet Hüseyin de ayakkabıları almak üzere kalkıp çocuğun ayaklarına asılır. Ama bunun sonucunda Ahmet Hüseyin’in elleri boş kaldığı gibi kapkara boya olur. Böylece tüm çocuklar Mahmut’un ayaklarını sanki ayakkabıymış gibi boyatıp cilalattığını anlarlar ve katıla katıla gülerler.
Biraz sonra aralarında arkadaşlık oluşan çocuklar kalkıp kağıt oynamaya giderler. Parası olmayan Ahmet Hüseyin dilenerek oyuna katılacak kadar para sahibi olur. Ama o oyuna katılana kadar oyunda para kaybeden Latif duvar dibi oyununa geçmek ister. Böylece çocuklar yeni bir oyuna geçecekken polisler gelir. Arkadaşlarıyla beraber kaçan Latif bir süre sonra tek başına kaldığını fark eder. Babasının yanına dönmeye karar vererek yürümeye devam eder. Yürürken bir yandan da oyuncakçıda gördüğü püsküllü deveyi düşünen Latif’e bir araba çarpar. Ayağı incinen Latif bir ayakkabı dükkanının önünde oturup pahalı ayakkabıları izler. Daha sonra yine yürümeye devam eder ve oyuncakçının önünden geçerken püsküllü devesiyle diğer oyuncakları izler. Kendisini şehirde gezdireceğine söz veren püsküllü deveye sesini duyurmak için camı tekmelediği bir sırada ise polis tarafından hırpalanır. Böylece el arabasının üstünde uyuyan babasının yanına giderek yere kıvrılır.
“Püsküllü deve Latif’in yanına gelerek hörgücüne binmesini söyler. Latif sevinçle püsküllü devenin hörgücüne binince yola koyulurlar. Güzel bir yalının bahçesine gelince Latif, püsküllü devenin hörgücünden iner. Çeşit çeşit yiyecek içecekle dolu masalardan birine kurulur ve tıka basa yiyip içmeye başlar. Diğer masalar da oyuncakçıdaki diğer oyuncaklarla doludur. Latif oyuncakların sevgisini hissederek çok mutlu olur. Yemeye sürekli devam eden Latif bir türlü doymak bilmeyince bu durumu çok garipseyerek kalkıp dolaşmaya başlar.”
Toz içinde kalan Latif gözlerini açınca karşısında çöpçüyü görür. Az sonra da kalkıp babasının yanına gider ve gördüğü rüyanın etkisinde kalarak babasıyla konuşur. Daha sonra baba-oğul kalkıp dünden kalan patatesleri satmak için yola koyulurlar. Öncesinde ise çorbacıda birer kase çorbayla karınlarını doyururlar. Bu sırada Latif piyango bileti satan arkadaşını görerek ona katılır. Bir süre bu arkadaşıyla dolaştıktan sonra Ahmet Hüseyin’i bulmaya karar verir. Böylece yürürken bir vitrinin önünde durur ve bu sırada hem zengin çocuklarından hem de dükkan sahibinden kötü laflar duyar. Bu laflardan duyduğu öfke yüzünden de eline geçirdiği bir çini parçasıyla dükkanın camını aşağı indirip son hızla kaçar. Bu sırada karşılaştığı Ahmet Hüseyin’le oyuncakçıya giderler. Oyuncakçıya püsküllü devenin fiyatını sorarlar ama öğrenemezler. Çünkü oyuncakçı onları başından savmak için devenin satılık olmadığını söyler. Böylece oradan ayrılıp parktaki su arkında yıkanmaya giderler. Az sonra parkın bekçisi gelince oradan da kaçmak zorunda kalırlar. Bu sırada Latif babasını görür ve annesini ne kadar özlediğini fark eder. Latif’in durgunluğunu gören babası da artık köye döneceklerini söyler. Latif annesine kavuşacağı için sevinse de devesinden ayrılacağı için üzülür. Bu duygular içinde babasıyla otobüs biletlerini alıp otobüs saatine kadar ayrılırlar. Latif son bir kez devesini görmek için oyuncakçıya gider. Bu sırada küçük bir kız ve babası Latif’in gözleri önünde püsküllü deveyi alıp götürürler.