Bilgin Adalı'nın yazdığı Kaledibi Sokağı, 9-14 yaş arasındaki okurlara hitap eden bir çocuk kitabı. Yazar Bilgin Adalı'nın çocukluk döneminin küçük bir kısmını anlattığı eser, adını yazarın dedesinin Antalya'daki evinin bulunduğu sokaktan alıyor. 134 sayfadan oluşan çocuk kitabı, kısa kısa 25 bölüme ayrılıyor. İlk kez 2006 yılında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan kitap, 2020 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından yeniden basılıyor. Eser her ne kadar bir çocuk kitabı olsa da akıcı dili ve merak uyandıran içeriğiyle yetişkinlerin de keyifle okuyabileceği nitelikte. Tamamen gerçek kişi ve olayların anlatıldığı kitap, özellikle yazarın nasıl bir ortamda büyüdüğünü öğrenmek ve 40'lı, 50'li yılların Türkiye'sindeki günlük yaşamı bir çocuğun gözünden görmek isteyenler için güzel bir kaynak.
Yazıldığı dönemde o günle kitapta anlatılan yıllar arasındaki farkların çok fazla olmaması nedeniyle çocukların ilgiyle okuyabileceği eserin 40'lı, 50'li yıllarla arasında uçurum bulunan bugünün çocuklarının pek çoğuna hitap etmeme ihtimali ebeveynler ve eğitimciler tarafından gözden kaçırılmaması gereken bir gerçek. Yine de hem yazarın hayatına hem eski dönemlere ilgi duyan çocukların bu sıcacık hikâyeyi sevmeleri ve keyifle okumaları mümkün.
1944 yılında doğan Bilgin Adalı, bu kitabında çocukluğunun 1949-1950 yılları arasına denk gelen kısmını anlatıyor. Kaledibi Sokağı karakterleri arasında Bilgin Adalı'nın babası, annesi, dedesi, babaannesi, anneannesi, dayısı, Tevhide halası, Şerife halası, Saadet halası, Şerife halasının oğlu olan Kutlu ağabeyi, Şerife halasının kızları olan Güner ve Güler ablaları gibi pek çok akrabası bulunuyor. Yazarın akrabalarının yanı sıra arkadaşları Ayşe Hanım ve Nedret, Nedret'in annesi Süreyya Hanım teyze ve Kutlu abisinin arkadaşı Dursun gibi konu komşudan kişiler de karakterler arasında yer alıyor. Yazar, tamamen gerçek kişilerden ve olaylardan oluşan kitabında oldukça sıcak ve samimi bir dil kullanıyor.
Kaledibi Sokağı Özeti
Kaledibi Sokağı, yazarın annesiyle birlikte Adana'dan babasının yanına Antalya'ya gelmesiyle başlıyor. Böylece yazar artık dedesi, ninesi, halaları ve kuzenleriyle aynı evde yaşıyor. Evin en küçüğü olan yazar, herkes tarafından çok seviliyor. Ancak kendisine "âlim çocuk" diye hitap eden ve özel ilgi gösteren Kutlu abisiyle arasındaki iletişim diğer aile fertleriyle arasındaki ilişkiden çok daha fazla öne çıkıyor. Yazar, kendisine pek çok kitap okuyan Kutlu abisi sayesinde okula gitmeden önce okuma ve yazmayı öğreniyor.
Bugünün çocuklarının aksine yazarın çocukluğu -tıpkı pek çok akranı gibi- sokakta oynayarak geçiyor. Yazar ile arkadaşlarının en çok oyun oynadıkları yer ise eskiden üzerinde bir hastane bulunan ama daha sonra hastane yanarak yok olduğu için adı Yanık Hastane olan ve kısaca Yanıklık denen bir arazi. Yazar ve arkadaşları Yanıklık'ta define aramaktan uçurtma uçurmaya kadar pek çok oyun oynuyorlar. Ayrıca birbirlerinin evlerine rahatça gidip geliyorlar ve meyve ağaçlarıyla dolu bahçelerde doyasıya meyve yiyorlar.
Yazar, kitapta sadece çocukluğunun gülümseten yanlarını anlatmıyor. Aynı zamanda arkadaşlarıyla oynarken yaşadıkları -ağaçtan düşme gibi- kısmen kötü anılarını ve bunlar sonucunda oynadıkları bazı oyunların tek tek yasaklandığını da anlatıyor. Ayrıca babasıyla yaptığı Finike gezisine ve annesiyle yaptığı Serik ziyaretine de kitabında yer veriyor. Bunların yanı sıra ilk kardeşinin doğumuyla abi oluşuna, o günlerin en büyük teknolojik aletlerinden biri olan radyoyla tanışmasına ve gaz lambalarıyla aydınlanan evler için çok büyük bir değişiklik olan elektriğin evlerine gelişine kadar pek çok şeye değiniyor. Birbirinden eğlenceli çocukluk anılarıyla dolu kitap, yazarın 50 yıl sonra Kaledibi Sokağı'na yaptığı hüzünlü ziyaretle sona eriyor.