Ernest Hemingway’in Kadınsız Erkekler adlı eseri, on dört öyküden oluşan bir kitaptır. Bu eserde yer alan karakterler daha çok yalnız, umutsuz, hüzünlü kimselerdir. Yine de hayatla cesur bir şekilde mücadele etmeye devam etmektedirler. Kitabın başlığına bakarak içinde “Kadınsız Erkekler” adlı bir öykü bulacağını umanlar hayal kırıklığına uğrayacaktır; çünkü eserde böyle bir öykü yoktur.
“Yenilmeyen” adlı öykü, yaşlı bir boğa güreşçisi olan Manuel hakkındadır. Manuel, bir zamanların ünlü, çok beğenilen ve alkışlanan bir matadoruyken ilerleyen yaşlarında arenada bir kaza geçirir ve yaralanır. Bir süre hastanede kaldıktan sonra tekrar boğa güreşlerinde yer almak üzere Retana adlı adama gider. Ancak Retana, Manuel’in artık eskisi gibi başarılı olmadığını düşünür ve ona gece güreşini önerir. Geçinmek için yalnızca boğa güreşiyle uğraşmış Manuel bu teklifi kabul etmek zorunda kalır; ancak bu gece güreşinde kendini gösterecek, insanları kendisine hayran bırakacak, böylece eski güzel günlerine kavuşacaktır. Ne yazık ki güreş oldukça zorlu geçer. Manuel, bir kez daha, oldukça ağır bir biçimde yaralanır. Yine de güreşe devam eder; çünkü yenilmeyi kendisine bir türlü yediremiyordur.
“Bir Başka Ülkede” adlı hikaye, Amerikalı bir savaş gazisi hakkındadır ve yer İtalya’dır. Başkahramanın hastanede tanıdığı bir binbaşı yakın zamanda eşini kaybetmiştir ve bunun üzüntüsü içinde bazen aşırı tepkiler vermektedir. “Beyaz Fillere Benzeyen Tepeler” adlı hikayede ise tren bekleyen iki sevgili arasında geçen bir sohbete tanık oluruz. Erkek, kadını istemediği bir ameliyata zorlamaktadır. Bu ameliyatın ne olduğundan bahsedilmese de estetik bir ameliyat olduğu besbellidir. “Katiller” adlı hikaye, her akşam saat 18:00 – 19:00 sıralarında George’un lokantasında yemek yeme alışkanlığına sahip olan Ole Anderson’u öldürmek isteyen iki kişi hakkındadır. Bu katiller lokantayı ele geçirirler. Aşçıyı ve garsonu mutfağa bağlarlar. George ise, aşçının bugün hasta olduğunu, bu nedenle yemeğin bulunmadığını söylemeye zorlanır. Böylece lokantaya kimse gelmeyecektir ve katiller, kapıdan giren Ole Anderson’u rahatça öldürebileceklerdir. Ole Anderson, o gün yemeğe gelmez. Katiller lokantayı terk ederler. George, garsonu Ole Anderson’un kaldığı otele, durumu anlatması ve Ole Anderson’u uyarması için gönderir. Garson otele varır, içeri girer ve Ole Anderson’u yatağa öylece uzanmış, umursamaz bir vaziyette görür. Durumu anlatır. Ole Anerson meseleyi bildiğini ve elinden bir şey gelmediğini söyler. Dışarı çıkmak ile otelde kalmak arasında kararsız kalmıştır. Katillerin kendisini aradığını bilen Ole Anderson, onlardan kurtulamayacağını biliyor gibidir. Bu yüzden yorgun, yılgın ve bezgin bir haldedir. Bu durum, garsonu çok üzer. Çünkü gördüğü şey, apaçık bir çaresizliktir.
“Che Ti Dice La Patria” adlı hikaye, İtalya’da Mussolini döneminde seyahat eden bir grup Alman hakkındadır. Almanların bu seyahati öyle kısadır ki ülkenin durumu hakkında pek bir şey öğrenemezler ve İtalyan insanlarını tanıyamazlar. Yalnızca, otostop çeken bir faşistle seyahat etmişler ve Spezia’da yemek yiyecekleri ucuz lokantada kendilerine sırnaşan fahişelerle mücadele etmişlerdir. “Elli Bin Papel” adlı öykü ise, sonucu önceden bilinen bir boks müsabakası hakkındadır. Boksör Jack, yaptığı bu son maçı rakibi Walcott’a satmış; ancak on iki raund boyunca nakavt olmayacağına elli bin papele bahse girmiştir. “Basit Bir Soruşturma”, bir subayın emir subayını hayatında hiç âşık olup olmadığı hususunda sorgulaması hakkındadır. Bu sorgulamanın sebebi açıklanmasa da, subayın emir subayına cinsel açıdan yakınlaşmak istediği anlaşılmaktadır. “On Kızılderili” hikayesi ise, Amerkalı Nick’in bir Kızılderili olan Prudie’ye karşı olan aşkı konu alınmaktadır. Nick ve Prudie iki arkadaştır ve birlikte zaman geçirirler. Ne var ki Prudie, Nick’in aşkına karşılık vermez. Nick’in babası bir akşam Prudie’yi başka bir erkekle görür ve bunu oğluna anlatır. Nick, bu olay karşısında tarifsiz acılar çeker. “Birine Bir Kanarya” adlı hikaye ise Avrupa’daki bir tren seyahati esnasında üç Amerikalı arasında geçmektedir. Sağır olan Amerikalı kadın, bir Amerikalının yalnızca bir Amerikalıyla evlenmesi gerektiği konusunda ısrar eder. “Bir Alp Şiiri” adlı hikaye ise, eşi ölen; ancak eşinin gömülmesi için aylarca karların erimesini bekleyen bir köylü hakkındadır. Köylü, bu süre zarfında eşinin bedenine uygunsuz şekilde davranmıştır. “Bir Kovalamaca Yarışı” ise, bisiklet yarışında yenilip umutsuzluğa kapılan William Campbell hakkındadır. “Bugün Cuma” adlı hikaye, piyes şeklinde yazılmıştır. Bir meyhanede geçen hikaye, üç sarhoş Romalı askerin İsa hakkında konuşmasıyla devam eder. Meyhaneci bir Yahudidir. “Kötü Hikaye” ise durum hikayesine güzel bir örnektir. “Uzanmış Yatarken”, kitabın son hikayesini oluşturmaktadır.
Bu kitaptaki hikayelerde yer alan karakterler birbirine benzese de hikayelerin kalitesi birbirinden farklıdır. Okuyucuya tarifsiz estetik hazlar aldıran hikayelerin yanında “Yazar bunu neden yazmış ki?” denilebilecek hikayeler de mevcuttur. Hem durum hem de olay hikayesini barındıran bu eserde “Bugün Cuma” adlı öykü piyes şeklinde yazılmıştır. Eserde 39 sayfa uzunluğunda hikayeler bulunduğu gibi 3 sayfa uzunluğunda kısa hikayeler de mevcuttur.