Kitap Türü:Öykü/Hikaye, Çocuk KitaplarıOrjinal Adı:Die Zauberschule und andere GeschichtenÇeviren:Dr. Saffet Günersel
Puan Tablosu
Arka Kapak Bilgisi
Büyü Okulu Özet
Çocuk edebiyatı alanında neredeyse her eseri bir dünya klasiği olan Michael Ende, “Büyü Okulu” adlı kitapta öykülerini bir araya getirmiştir. Momo ve Dilek Şurubu gibi çocuk romanlarının yazarı Ende, hikayelerinde de okurlarını sıradan dünyadan alıp büyülü ve fantastik dünyalara götürmektedir.
“Santa Cruz’a Giden Yol”, anne ve babasından sürekli baskı gören, bu sebeple kendi renkli hayal dünyasında yaşayan küçük Hermann’ın hikayesidir. Okulu hiç sevmeyen Hermann, her zamanki gibi okul servisini kaçırmıştır ve şimdi okula dek yürümek zorundadır. Yol boyunca okulu nasıl asacağı, ne tür bahaneler üretmesi gerektiği üzerine düşünen Hermann, nihayet okula gitmekten vazgeçer ve türlü kahramanlık hikayeleri üretmeye başlar. Bu sayede o, belki de, bilinçaltı düzeyinde, anne ve babasının kendisiyle gurur duymasını istemektedir.
“Filemon Derisikatlı”, yaşlı bir filin hikayesidir. Çok ama çok akıllı olan bu fil, kendi cüssesi gibi, büyük fikirlerden hoşlanır. Onun için en büyük fikir ise aydır. Ayın suya yansıması, bu doğa dostu fili çok mutlu eder. Ne var ki bir gün bir sinek kolonisi, gölün kenarına yerleşir ve en önemli hayvanların kendileri olduğunu düşünürler. Böylece, ormanın en güçlü hayvanıyla futbol turnuvası düzenlemeye karar verirler. Pek çok hayvana gitseler de hiçbiri onlarla maç yapmayı kabul etmez. Sonra Filemon Derisikatlı’ya giderler. Fil, üzerine konan sineklerin farkına bile varmasa da onun kulaklarını oynatması, sineklerce teklifin kabul edilmesi olarak anlaşılır. Maç başlar. Oysa Filemon Derisikatlı sanki orada bile değildir. Büyük bir farkla yenilen fil, yenildiğinin farkında değildir. Maçın galibi sinekler olmuştur. Ancak; tam şampiyonluklarını kutladıkları sırada büyük bir yağmur yağışı meydana gelir. Sinek kolonisi dağılır. File ise hiçbir şey olmaz.
“Rüyayiyen”, uykusunda kötü rüyalar gören, bu nedenle de uyumaktan korkan bir prensesin öyküsüdür. Kral, ülkenin tüm doktorlarını ve profesörlerini kızının hastalığına çare bulmak için çağırır. Onlar aralarında her ne kadar Latince pek çok şey konuşsalar da prensesin kötü rüyalarını engelleyecek bir çare bulmaktan aciz kalırlar. Nihayet kral, bizzat kendisi bir çare bulmak üzere yolculuğa çıkar. Bu yolculuğunda kral, önüne gelen herkese kötü rüyaların çaresini sorar. Taksicilere, eskimolara, öğretmenlere… Hiçbiri kötü rüyaları engellemek için ne yapılacağını söyleyemez. Karın yağdığı ve kışın bastırdığı bir zamanda kral, parlak bir varlık görür. Bir o yana bir bu yana sıçrayan dikenli ve ay ışığı gibi parlak olan bu küçük yaratık, “Beni yemeğe davet edecek biri yok mu? Aksi halde en son kendimi yiyeceğim.” diyerek çırpınıp durmaktadır. Kral ise yolunu kaybetmiştir. Bu yaratığa kaybolduğunu söyler ve ona nereye girmesi konusunda fikir danışır. Yaratık ise eğer kendisini doyurursa bu bataklıktan nasıl çıkılacağını söyleyeceğini ifade eder. Kralın çantasında ise neredeyse hiç yiyecek kalmamıştır. Kendisine “Peki buralarda ne arıyorsun sen?” diye soran bu cüce yaratığa kral, “Kızımı korkunç rüyalarından kurtaracak olan çareyi arıyorum.” diye yanıt verir kral. Bu küçük parlak yaratık sevinçle coşar. Bir davet şiiri yazar ve bu şiiri kızına ezberletmesini tembihler. Sonra cüce, kralı bir anda mucizevi bir biçimde sarayına gönderir. Kral, küçük parlak yaratığın tembihlediğişeyi yapar ve kızına o şiiri ezberletir. Kız ise o şiiri okuyunca bu yaratık sarayda biter. Prenses uykuya dalınca da onun rüyalarını yemeye başlar. Böylece hem rüyayiyen aç karnını doyurmuş olur hem de prenses kötü rüyalarından kurtulur.
Kitapta, buna benzer, eğlenceli, büyülü, fantastik ve sürükleyici pek çok öykü bulunmaktadır. “Pimpirik ve Sümsük” okunmaya değer bir paradoks öyküsüdür. “Dil Dolaştıran Sözcüğün Öyküsü”, okuyucuyu zorlayacak derecede uzayıp giden bir sözcük hakkındadır. “Ophelia’nın Gölge Tiyatrosu”, “Sakin Tosbağa Ağıraksakgil”, “Küçük Soytarı Kuklası”, “Neden Nasıl Niçinci Willi” ve daha neler neler…
Michael Ende’nin bu öyküleri, yalnızca çocukların değil yetişkinlerin de zevkle okuyacakları eserlerdendir. Büyük bir yeteneğe sahip olan yazar, bu olağanüstü etkileyici ve güzel öykülerine öyle düşünceler sığdırmıştır ki, çocukları bile felsefi meseleler üzerinde düşündürecek niteliktedir yazdıkları. Hem eğlendiren hem de eleştirel düşünce kazandırıp beyin jimnastiği yaptıran bu öyküler, çocukların mutlaka okuması gereken eserlerdendir.