‘’Dünyada savaşlar kadar vebalar da meydana gelmiştir. Vebalar da savaşlar da insanları hazırlıksız yakalar. Ancak başınıza geldiğinde inanmakta güçlük çekilir. Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir.’’
Tüm bu güncenin anlatıcısı olan Dr Rieux’un, veba süresince kentlileri gördüğü ve duygularını paylaştığı akıcı, derin ve çarpıcı bir dille anlattığı mükemmel bir hikâyeden oluşur.
Bu güncenin konusunu oluşturan olaylar Oran kentinde meydana gelir. İlk bakışta sıradan olan bir kent Fransız ilinden başka bir şey değildi.
Her şey bir nisan sabahı ölü bir fareyle karşılaşılması ile başlar. Çok geçmeden Doktor Rieux, orada oturan herkesin fareleri konuştuğunu saptar. Tavan aralarında, merdivenlerde, komşu evlerin çöp tenekelerinde fare ölüleri kulaktan kulağa yayılmaya başlar. Hatta fabrikalarda yüzlerce fare ölüsü toplanıldığı öğrenilir. Kentliler işte bu dönemde kaygılanmaya başlar.
Gazetelerin akşam baskısından sonra olaya el konulsada bu iğrenç istiladan kentlileri korumak için hangi acil önlemler alınacağını kestiremiyorlardı. Ancak sonraki günlerde durum ciddileşir. Fareler kentlilerin gözleri önünde öbek öbek ölüyorlardı. Kentte endişe doruğa ulaşmış, kökten önlemler istiyorlar, yetkilileri suçluyorlardı. Bu vahim durum artık insanlarda kendisini belli etmeye başlamıştı. Boyunlarında koltuk altlarında, kasıklarında şiddetli ağrılarla hastalar artıyordu.
‘’Veba’’ sözcüğü ilk kez ağza alınıyordu. Dr. Rieux kapıcısını kaybettikten sonra bu hastalıkla ilgili bildiklerini kafasında toparlamaya çalışıyordu. Bunun veba olmadığını kabul etmek istiyordu. Ancak hastalığın yayılmasına bakıldığınca iki ay dolmadan kentin yarısını öldürebileceğini göz ardı edemiyordu. Tüm doktorlar ve valilikle görüşmelerinde başlangıçta isim koyamasalar bile bu hastalığa vebaymış gibi davranıp gerekli sorumluluk ve önlemleri alma kararı verirler. Yine de bir süre önlemler çok ciddi değildir ve kamuoyunu telaşlandırmaktan kaçınırlar. Bu işkenceli hastalık ve ölümler öyle hızlı artmaya başlar ki beklenilen serumlar kente ulaşmakta gecikir, yollanılanlar ise yetersiz kalır. Castel bir serum geliştirmek için çalışmalara başlar. Ve artık tamamen karar verilir veba ilan edilir, bildirge ile tüm kente yayın yapılır: ‘’Kenti kapatın!’’
Karar yürürlüğe konduktan sonra kimse kentten çıkamaz. Kentliler bir taraftan birden bire gelen sürgünle baş etmeye çalışırken, kapılara nöbetçiler dikilirken Oran’a hareket eden kara ve deniz yolundaki tüm araçlar geri döndürülüyordu. Tüm kent karantinaya alınmıştı. Trafik yok denecek kadar azalmışken, dükkânlarda ‘’tükendi,’’ ya da ‘’bulunmaz,’’ yazıları artıyordu.
Rieux’un yükü artmıştı. Çalıştığı hastane dışında sorumluluğuna ek açılan üç hastane daha verilmişti. İlk zamanlarda telefon etmek, ambulansı beklemeden başka hastalara koşmak gibi kendini sınırlamaya çalışsa da aileler vebanın sonucunu bildiğinden zorluk çıkarmaya başlamış ve kapılarını örtmüşlerdi. Çığlıklar, buyruklar, polis müdahalesi, silah zoruyla hasta götürülmeye kadar dayanmıştı iş. Rieux anca bir hastadan diğerine koşabiliyordu ama zamanla kendisine yardım eden isimler olmuştu; Grand, Castel, Cottard, Tarrou, Rambert.
Kentin katedrali tüm hafta boyunca dindarla doluyordu. Rahip Paneloux, Dr. Rieux’unda içinde bulunduğu çokta inançlı olmayan bu kentin insanlarına seslenirken ‘’bu felaketi hak ettiniz ‘’ diyerek vaaz veriyordu. Bir süre sonra yardımlar için rahipte dr.un yardım ekibinde yer almaya karar vermişti.
Halkın durumu kötüleşiyordu; sıcağın ve vebanın etkisiyle akıllarını yitirerek, işi şiddete vardıran, kentin dışına kaçmak için nöbetçilerle uğraşanlar oluyordu. Bir taraftan gazeteci olan Rambert’ta rehin kaldığı bu kentten çıkmak ve sevdiğine kavuşmak için her türlü izni ayarlamaya çalışıyordu ancak bunun yasal yollardan olmayacağını anlamıştı yine de ayrılmanın yollarını bulana kadar bu ekiple çalışmak istiyordu.
Hoşnutsuzluk durmadan artıyor, yöneticiler halkın isyana kalkışmasından korkuyordu. Sıcaklar arttıkça vebanın etkileri de artıyordu.
Rieux’un önderliğinde aslında Tarrou’nun kararlı desteği ile gönüllü sağlık hizmeti organizasyonu başlatılmıştı. Castel ise tüm iyi niyeti ve enerjisi ile elindeki malzemelerle serum üretme çabasındaydı.
Karantinadan çıkan ya ve mutsuzlukla çılgına dönen kişiler, vebayı kurutma hayali ile evlerini ateşe vermeye başlamıştı. Mahallelerde artan bu eylemlerle baş etmek güçleşiyordu. Yetkililer veba durumunu sıkıyönetime çevirmeye karar verdiler ve belli bir saate kadar sokağa çıkma yasağı başlatılmıştı.
Kuşkusuz kitabın en çarpıcı bölümü ölüler için gerçekleştirilen olaylardı. Tabutlar azalmış, kefen bezi, mezarlıklar yetmez olmuştu. Kadın erkek, derin çukurlarda, kireçlerde üst üste gömülüyor ya da fırınlarda yakılıyordu yahut denizlere atılıyordu. Veba sevme gücünü ve dostluk duygusunu bile herkesin elinden almıştı. Sağlık kollarında çalışanlar başta Rieux ve ekibi artık bu yorgunluğu kaldıramıyordu.
Aylar sonra Ekim ayında Castel’in serumu küçük bir çocukta denenmeye başlamıştı. Rieux’un son umudu buydu. Gözlerini ayırmadan etkilerini izlediler. Durumunda hafifleme olmasa da normalden çok daha uzun bir süre dayanmıştı ancak çocuğu kaybettiler. Denemeler sonucu Castel’in serumunun katkısı olduğuna inanmaya başladılar.
Karantinaya dönüştürülmemiş kamu binası kalmamıştı, hastalık boyut değiştirmiş hastalar artık kan tükürerek hızla ölüyorlardı ama hıyarcıklı veba vakası azalıyordu. Belediye stadına da bir karantina kampı kurulmuştu.
Bu süreçte Rambert çıkış için futbolcu Gonzales diye biriyle tanışmıştı, bu stadın gözetim görevlilerinden biri olarakta onu atamışlardı fakat Rambert gitmekten vazgeçmiş Rieux’un yanında yer almaya devam etmeye karar vermişti. Toplum dışına itilmiş bu korkulu yerde vatandaşların moralinin iyice bozulması ile çatışmalar artmıştı.
Ta ki Noel’e kadar süren bu olayların ardından sokaklarda yeniden fareler gözükmeye başlamıştı. Hastalıkta da sayıca bir gerileme söz konusuydu. Bu umulmadık bir şey olsa da Castel’in serumu birden biri bir dizi başarı kazanıyordu. Kentte pek bir şey değişmese de yüzlerde rahatlama en azından gülümseyen yüzler yer almaya başlamıştı. Önleyici kurallarla bir süre daha takip edildikten sonra vebanın uzaklaştığına karar verildi. Ama Doktor Rieux için büyük iki kayıp gerçekleşti ilki vebadan Tarrou’yu ikincisi de başka bir ilde aylardır göremediği tedavi altında olan karısını kaybetmişti.
Bir Şubat sabahı artık kentin kapıları sonuna kadar açıldı. Kentte bayram havası esiyordu. Her ne kadar vebanın izleri silinmeyecek olsa da kent hayata yeniden başlamıştı.
Yazan: Pınar Çağlayan
Veba Soruları ve Cevapları
Veba kimin eseri?
Albert Camus
Veba türü nedir?
Yabancı Romanlar
Veba kaç sayfa?
303
Veba Yorumları
okurken için daraldı kitabın konusu güzel ama çok iş karartıcı
17-10-2016 06:47
veba albert camus un en güzel romanlarından bir tanesi mükemmel bir konusu var biraz iç karartıcı ama anlatımı mükemmel
08-11-2016 21:23
okurken veba oldum resmen o derece bir kitap
17-11-2016 20:03
kusursuz bir roman mükemmel ötesi
20-11-2016 00:59
süperdi bir kerede okudum ve bayıldım
22-11-2016 21:00
tekrar okurum diyebilecegim bir roman degil ama guzeldi
29-12-2016 10:09
bana sadece veba kitap özeti gerekiyor lütfen paylaşın
22-02-2017 19:32
albert camusu tanımayan kalmamıştır mükemmel bir yazar veba kitabı da onun klasklerinden bir tanesi mükemmel bir kurgusu vardır tavsiye ederim
24-03-2017 18:40
birisini kitabın ana fikrini söyleyebilir mi
31-05-2017 21:01
sıkıcı bir kitap beklerken kitabı elimden bırakmakta zorlandım imkan olsa bir kerede okurdum mükemmel yazılmış konusu çok etkileyici
29-08-2017 18:49
kusursuz yazılmış bir klask konusu derin anlamlar içeriyor anlamak için dikkatli okumak gerek albert camusu tanımayan yok zaten mükemmel bir yazar
27-11-2018 18:24
albert camusu çok severim veba roman olarak okunması geken bir eser zaten adamın tüm kitapları o şekilde kıymetinin bilinmesi gereken yazarlardan
16-05-2019 17:32
kitap bir kasabada geçiyor.kasabada önce fareler ölüyor fakat ölen fareleri kimse umursamıyor çünkü insanlar sürekli işle meşguller.insanların beklentilerini ve umutlarını hiçbir zaman yitip tükenmeyeceğini varolan duruma karşı gösterdikleri umut mücadelesini anlatan romandır.