Bir çavuş ve dört amele şahmerdan isimli makineyi yerleştirildiği yerden denizin içine doğru sabitlemekle görevlidirler. Bu makine o kadar ağır ki çok çaba harcamaları gerekir. İçlerinde zayıf, güçsüz iki kişi vardır. Çok zorlanarak makineyi fırlatıp sabitlemeye çalışırlar. Sonunda makine bin beş yüz kilo olarak yere düşer. Amelelerden Abdurrahman hızla bir yarım sağ döndü. Arkadaşı Salih’i müthiş bir tekmeyle denize yuvarladı. Salih yüzme bilmediği için bir on dakika içinde boğulmuştu. Abdurrahman’ı hastaneye kaldırdılar. Şahmerdan’ı akşam karanlığında öteki iki amele, sessiz sedasız bir son vapurdan sonra söktüler.
Çelme
Yoksulluğun hat safhada olduğu bir köyde, Şube reisinin hanımı ve arkadaşları ellerinde yemek ve içeceklerle gezintiye çıkarlar. Yanlarına da bir tane asker görevlendirilir, onları korumak ve yönlendirmek için. Gezinirlerken kalabalığın olduğu bir mahalleden geçiyorlardır. O sırada kadının biri askerin önüne çıktı. Asker çekil önümden kadın diyerek itti. Kadın da gülerek askere bir çelme atarak yere düşürdü. Bir dakika geçtikten sonra kadınların ellerinden bulunan sepetleri ve paketleri diğer köy ahalisi kadınlar alıp kaçmaya başladı.
Kaşık Adası’nda
Burgazada'da yaşayan dört arkadaş Kaşıkadasın’a gezmeye giderler. Amaçları macera yaşamaktır. Eskiden anlatılan denizci hikâyelerindeki olayları gezerken birbirlerine anlatarak sanki kendileri yaşıyormuş gibi hissederler. Bir gece kaldıktan sonra sabah evlerine dönerler. Bu onların her sene yaz aylarında yaptıkları vazgeçilmez bir etkinlik olmuştur.
Mahpus
Ahmet isminde bir delikanlı Ayşe adında bir kızı seviyordur ama kız başka birini seviyordur. Ayşe’yi kaçırmaya karar verir, o sırada kız bağırır tüm ahali sesi duyar, dışarı toplanır. Kızın sevdiği oğlan da bu duruma şahit olur, bağırır ama ailesi duruma müdahale ettirmez engeller. Ayşe Ahmet’e beni bırak ben başkasını seviyorum der. Ahmet de daha fazla dayanamaz kıza dokunmadan evine götürür. Kızı sevdiği oğlan almak istemez, evde kimse ona iyi davranmaz. Kız kasabaya kaçar, birinin evinde çalışır. Bunu duyan Ahmet onu evden kaçırır, bir eve yerleştirir. Kendi de gidip kızın sevdiği oğlanı vurur ve mahpusa düşer.
Bir Define Arayıcısı
Fındık Ali adında bir balıkçı vardır. Eskiden birçok iş yapmıştır. Bir gün bir yerde define olduğunu duyar, aramaya başlar. Belli bir süre gözlerden uzak olunca defineyi bulduğunu duyan birkaç haydut bunun bulunduğu yere giderler. Onu güzel bir döver, işkence ederler. Bilmiyorum, bulamadım gibi yeminler eder. En sonunda kalbinden bıçaklayarak öldürülmüştür.
Projektörcü
Sisli bir havada yol alan vapurda, görevli bir projektörcü kaptana bu havada dışarıyı gözleyerek bilgiler veriyordu. O sırada yanına yolculardan biri gelir, sohbete dalarlar yol boyu. Projektörcü, çocuğunu maddi durumundan dolayı okutamadığından bahseder, oğlu kitap okumayı seviyordur, ona her eve gittiğinde hikâye anlatırmış. Sürekli kitap alacak parası olmadığı için bu şekilde idare edermiş. Bunu duyan yolcu ise yanında bulunan kitaplarından birkaçını çocuğuna hediye ettiğini söyler. Projektörcü çok mutlu olmuştur. Bu konuşma sırasında yolculuğun nasıl geçtiğini anlamamışlardır, vapur iskeleye varmıştır.
Francala mı? Ekmek Mi?
Recai Efendi adında biri piyango dükkânı işletiyordu. Ahali tarafından sevilen biridir, yardımseverdir, fakire fukaraya sahip çıkar. Recai Efendi’nin oğlu Hamdi’de bu dükkânda boş olduğu zamanlarda ilgilenirdi. Onun dışında arkadaşı Çarpık Ahmet ile gezer tozardı. Çarpık Ahmet’in ailesi yoktur, dışarıda yatar kalkardı. Hayali zengin olup güzel bir hayat yaşamaktır. Bir de zengin olunca francala mı, ekmek mi alayım, diye düşünürdü. Ahmet piyango kazanma hayali kurardı fakat kazanamazdı. Bir gün bütün düşüncesini piyango kazanma hayali sarar. Piyango çıkarsa francala alacağını hayal ederdi. Hamdi sayesinde piyango bileti aldı. Olan oldu piyango Ahmet'e çıktı. Ondan sonra Ahmet francala mı ekmek mi diye? Düşünmekten kafayı yedi. Hastaneye yatırıldı. Oradan çıkınca parasını nereye koyduğumu bir türlü hatırlayamadı. Ahmet bazı akşamlar piyangocunun elinden franca yerdi. Yemeseydi hali fenaydı.
Paşazade
Bay Recai adında bir genç vardır. Annesi sürekli paşanın geliniyim diye övünürmüş. Oğlu bu durumdan rahatsızlığını içinden dile getirirmiş. Bir gün Recai memur olmuştur. Annesi artık banka memuru anasıyım diye övünmeye başlamıştır. Recai biraz bu durumdan memnun kalarak içinden övünmüştür.
Krallık
Ali Rıza adında bir balıkçı vardır. Kaşıkadasın’a balık tutmaya gider. Düşüncelere dalar, bir anda bağırır, alırım çocukları burada yaşayabilirim, kim ne diyebilir der. Evine doğru yol alır. Evinden tüm eşyaları toplar, çocuklarını alır, Kaşıkadasın’a doğru yol alır. Kaşıkadasın’a yerleşir. Burada mutlu bir hayat sürmeye başlar.
Çöpçü Ahmet
Köyden çalışmaya gelen Çöpçü Ahmet, şehirde her şeye dikkatlice bakar, incelerdi. Çöpçü onbaşı onun bu haline kızardı, dikkatli ol temizlediğin yer tehlikeli bir anda düşersin falan kimse seni kurtaramaz der. Ahmet bir gün çok yorulmuş yere yığılmıştır. Başına toplanan ahali ona yardım eder, dinlendirmişlerdir. Bir de toparlanıp ayağa kalkar, ben buralarda bu pis zanaatta yapamayacağım der…
Köye Gönderilen Eşek
Köyünden çalışmak için gelen Ramo, bir gün kahvede otururken birileri yanına gelir. Bunun saf olduğunu anlarlar ve ne iş verirsek yapar derler. Ramo, hamal olarak işe başlar. En ağır iş neyse verirler. Yine de ses etmez. Bir zaman sonra hamallık yasaklanır. Ramo da eşek alır, onunla işlerini yürüttü. Bir gün köyden mektup gelir, ondan bir eşek alacak para istiyorlardır. Kendine aldığı eşeği köye giden arkadaşı Memo ile göndermiştir.
Zemberek
Celil adında bir genç vardır. Mektepte okurken, sınıfında sadece onun kol saati vardır. Bu yüzden dersin bitimine kaç dakika kaldığını arkadaşları hep ona sorarlardı. Bir gün saati yine sorar arkadaşları, bakar ki saati çalışmıyor. Saatin zembereği bozulmuştur. Buna rağmen sınıftakiler ısrarla sorarlar. Celile yine aynısını tekrarlar. Sınıf arkadaşları bağırarak dalga geçmeye başlarlar. Celil’in adı zemberek olarak kalmıştır.
Alt Kamara
Vapurun alt kamarasında oturan iki adam vardır. Aralarında geçmişe, geleceğe dair konuşmalar geçer. Daha sonra vapur iskeleye varınca Allah’a ısmarladık deyip ayrılırlar.
Satılık Dünya
Emin adında genç bir adam vardır. Eşini kaybetmiştir. Halası ve çocuğu ile yaşamaktır. İçinde hep bir hırsızlık yapmaya meyilli bir ruhu vardır. Fakat bunu dizginlemeye çalışır yine de olmaz. Çocuğu hastadır, para lazımdır. Hırsızlık için bir bahane bulmuştur. Ama çocuğu kısa zaman içinde ölür. Artık hırsızlık yapmaya gerek kalmadı diye içinden düşünür. Biraz zaman geçince halası da vefat eder. İyice buhrana düşünür. Biraz zaman geçince halası da vefat eder. İyice buhrana düşer. En sonunda anlamsızca hırsızlık yapmaya karar veri ve yapar. Yakalanır ama akıl dengesi sağlam bulunmadığı için serbest bırakılır. Tıbbi Adli doktora, Doktor Bey ben bu parayla dünyayı satın alacaktım diye söyler. Bu saçı başı birbirine karışmış olan insan dünyayı satın almak isteyen adamdır.
Köy Hocası İle Sığırtmaç
Köyde öğretmenlik yapan bir kişi, yetim olan bir öğrencisine sahip çıkmıştır. Ona bilgiler vererek gelişmesini sağlamıştır. Bazen de çocuğa verdiği bilgiler onu şaşırttığı için tüm köye bunları yayardı. Köy ahalisi de inanmakta zorlanır, dalga geçerlerdi.
Şeytan Minaresi
Mehmet adında biri vardır. İş için şehre göç etmiştir. Kazandıkça ailesine gönderiyordur. Bir süre sonra o da karar verir köye döner.
Bekâr
Bir adam, seneler önce ayrıldığı memleketine gider. Orada biraz anıları tazeler ve tekrar şehre döner. Şehre dönünce meyhaneye gider orada içkinin etkisiyle duygulara, hayallere dalar. Sonra dikkatini bir adam çeker. Yanına bir kadın zorla getirilir, onunla içki içer, sarhoş olurlar. Otel odasına giderler.
Beyaz Pantolon
Zehra adında çingene bir kız vardır. Yazın hasat zamanı çingenelerle beraber tarlada çalışır. Sevdiği biri vardır. Adı Rüstem’dir. Bir gün kız gölde yıkanırken onu izler, tam o sırada karşı tarafta başka erkeklerde izliyordur. Onu kıskanmaz. Tam tersi onun üzerinden pis planlar kurar. Zehra üzerini giyip yola çıkınca aniden Rüstem’i görür, korkar. Rüstem direk konuyu açar. Kız Zehra erkeklerin sana baktığını biliyorsun, cilve yapıyordun der. O da yok be der. Rüstem pis teklifini kıza söyler. Yapmadığın şeyler değil diye söyler. Kız da kabul eder. Gece için plan yapar ve uygularlar. Sabah olunca Rüstem kızdan aldığı parayla beyaz pantolon alır. Sonra şehre çeker gider.
Bir Kadın
Soğuk bir kış günü bir adam trenden iner. Bir adam onu lokantaya götürür. Orada bir kadınla tanışır, yemek yerler ve kadın onu evine götürür. Orada kadının bir yazısını gözüne ilişir, onu okur. Eskiden sevdiği insana dair hatıralar yazılıdır. Bu kim diye sorar kadına, önce geçiştirir daha sonra onun şiirlerini okur. Daha sonra adam ben şanssızım, neden tüm kadınlar bana kapılarını kilitliyorlar diye düşünür.
DEĞERLENDİRME
Sait Faik Abasıyanık 18 Kasım 1906'da Adapazarı'nda dünyaya gelir. Hikâye türüne yaptığı katkıları ile tanınır. Önce olay hikayesi yazarak başlar daha sonra durum hikayesiyle devam etmiştir. Benim bu kitapta dikkatimi çeken durum hikâyesinin özellikleri okurun iliklerine kadar hissedilerek ele alınmıştır. Tasvirler ve durumlar ön plandadır, olay yok denecek kadar azdır. Kitabın içerisinde ilgimi Satılık Dünya ve Bir Kadın hikayelerini beğendim. Sait Faik Abasıyanık öykülerini okumayanlara bu kitabı öneririm.
Yazan: Fatma Özdemir
Şahmerdan Soruları ve Cevapları
Şahmerdan kimin eseri?
Sait Faik Abasıyanık
Şahmerdan türü nedir?
Öykü/Hikaye
Şahmerdan kaç sayfa?
142
Şahmerdan Yorumları
özet harika emeğinize sağlık ❤️
08-09-2020 11:14
güzel bir özet olmuş emeğinize sağlık
11-09-2020 20:36
öyküler çok güzel özellikle sarnıç ve durum hikayesi favorilerimden mutlaka okuyun