Yazar bu kısımda çok fazla yasak olduğundan dolayı insanın artık kendi düşüncelerinden bile koktuğunu anlatmaya çalışıyor. Devletin insan için olduğunu, insanları korkutmak, düşüncelerine set çekmek için var olmadığını, ilerlemenin ise baş kaldırıp yasakları yok ederek gerçekleşeceği anlatılıyor.
Bir Heykelin Başına Gelenler
Bir üniversiteye İranlı bir heykeltıraş olan bir öğrenci bir heykel hediye etmek ister. Heykel de yaşlı bir adam üstünde füzeler uçan bir dünyaya bakmaktadır. Ancak her yönetim değiştikçe heykelin başına bir şey gelmekte ya Karl Marx'a ya Humeyni'ye benzetilmektedir. Heykeli korumak isteyen fakülte yöneticileri dünyanın üzerine " Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" yazarak heykeli kurtarmayı başarır.
Metrodaki Çocuk
Paris'te her metro da bazı insanlar farklı enstrümanlar çalarlar ve insanlar bundan zevk duyar. Hem çalan kişi dinleyicinin ilgisinden memnundur hem dinleyen kişi çalan kişiden memnundur. Aynı metro da Türkiye de yan flüt çalınırken yeni kuşaktan bir genç küfrediyor tüm metroya. Bu olayı anlatarak kültür eksikliğine bir kez daha değinen yazarımız her şeyi açıklıyor aslında.
Görgü
Rus romanlarını okurken sonradan zengin olan burjuvaların aristokrasi sınıfında saygınlık görebilmek için kız çocuklarına piyano, erkek çocuklarına eskrim dersi aldırır, tüm aydınları bir araya getirecek etkinlikler düzenlerlerdi. Ancak Türkiye de sonradan zengin olan kişiler eski durumunu üstünden atamayarak hala eski alışkanlıklarına devam ederek, çocuklarını en iyi okullarda da okutsa kendini geliştiremiyor. Ne Anadolu soyluluğunu taşıyarak o kültürü yaşatabiliyor ne de batı kültürüne ilerleyerek gelişebiliyor.
Ah İstanbul
Bu kısımda 17. Yüzyıl şairlerinden olan Mehmed Halife'nin o dönemde İstanbul'un çürümeye nasıl başladığını, güzelliğini, masumluğunu nasıl yitirdiğini anlatıyor. Yazarımız da bu sözlerin şimdiyi ne kadar yansıttığını anlatıyor. İstanbul'da dönen mafyacılık işlerini, kara parayı, depreme karşı dayanıksız yapılan binaları, kalabalığını, kirlenen boğazı, Haliç'i, kapkaç ve hırsızlık olaylarını gittikçe daha kötü bir duruma gelen İstanbul anlatılıyor.
Değerlendirme: Orta zekalılar cenneti, tam bir sistem ve günümüz Türkiye'sinin eleştirisidir. Sanata, düşünmeye ne kadar da karşı bir toplum olduğumuzu okurken daha da iyi anlıyoruz. Televizyon biz de henüz kitap okuma alışkanlığı olmadan ortaya çıktığı için öyle bir alışkanlığımız olmadı mesela. Kitapların yerini çok güzel verdik televizyonlara, telefonlara. Okumak için zaman yok en güzel bahanemiz. Hadi biz düşünmedik, okumadık. Okuyanı, düşüneni, yazanı, uyandırmak isteyen aydını da bu ülkede çok zor barındırdık. Taa en eski zamanlardan beri çoğu şairimiz ölemedi eceliyle. Sırf düşündü, sırf yazdı, sırf sisteme karşı çıktı, halkı uyandırmaya çalıştı diye öldürdük canice.
Bir kültürümüz olmadı. Batı’ya mı gitsek doğuya mı? Diye düşünürken ortada kaldık büsbütün. Ne batıya gidebildik ne doğuya. Kendi dilimizi kullanmamayı, her cümlenin arasına İngilizce kelime sıkıştırmayı batılı olmak sandık. Kendi kültürümüzü yok ettik kendi elimizle. Eskilerden hiçbir şey kalmadı geriye. Şimdi öylece bekliyoruz bir yok oluş içinde kimi rahatsız bu düzenden elinden bir şey gelmiyor. Kimi de sadece kendi keyfini düşündüğü için toplumun halini umursamadan daha zengin olmanın yoluna bakıyor.
Bu kitabı ne zaman okursak okuyalım yazar için hep çok haklı diyeceğiz. Zülfü Livaneli'nin muhteşem uyandırma eserinden tüm okurlara selamlar. Orta zekalılar cenneti, küçük bölümlerden oluşan bir eser. Tam bir roman değil ama konu bütünlüğü hakim. Her yazısında farklı bir konudan değil tek bir konudan bahsediyor ve kitap çok fazla bölümden meydana geliyor. Yukarıdaki özette bölümlerin bir kısmını anlatabildim. Ancak kitap her haliyle her kitaplıkta bulunması gereken harika eserlerden.
Yazan: Senanur KARAKUZULU
Orta Zekalılar Cenneti Konusu
Zülfü Livaneli’nin ilk olarak 1991 yılında yayınlanan ve büyük beğeni toplayan Türkiye Orta Zekalılar Cenneti romanının yeniden ele alınarak 2010 yılında yayınlanan Sanat Uzun Hayat Kısa kitabının ortak değerlendirmesi olan Orta Zekalılar Cenneti yeni hali ile okurları ile buluşuyor.
Zülfü Livaneli yaptığı açıklamada ilk olarak 1991 yılında aldığı ve o zamanın Türkiye’sinde Orta Zekalıların hikayesini anlattığı kitabın günümüze kadar güncelliğini koruduğunu ve hatta günümüzde orta zekalıların iktidar alanının genişlemesi sonrası kitabını yeniden değerlendirip yayınlatma kararı aldığını belirtiyor.
Yeni Orta Zekalılar Cenneti kitabında Zülfü Livaneli’nin 1991 yılında yayınlanan kitabı ile Sanat Uzun Hayat Kısa kitabı günümüze göre yeniden derlenerek oluşturuldu.
Orta Zekalılar Cenneti Soruları ve Cevapları
Orta Zekalılar Cenneti kimin eseri?
Zülfü Livaneli
Orta Zekalılar Cenneti türü nedir?
Yerli Romanlar
Orta Zekalılar Cenneti kaç sayfa?
464
Orta Zekalılar Cenneti Yorumları
çok uzun zaman önce okumuştum pek hatırlamıyorum ama oldukça güzel bir romandı tekrar alıp okuyabilirim
15-12-2015 00:05
kesinlikte türkiyeyi anlatıyor hem de mükemmel anlatıyor hem de adam bunu yıllar önce yazmış ve bu dönemi anlatıyor
18-12-2015 12:44
edebiyatsal estetik ederi yok
11-01-2016 18:16
sanat ve kültür un sadece sanat ve kültür olarak kalmayıp kocaman bir evrenin yapı taşını oluşturduğunu anlatan muhteşem denemeler.
turkiye de ki insan profili bu kadar dogru algilanir ! cok yönlü düşünür livaneli yi mutlaka okumali. hem de her kitabini...
18-02-2016 00:02
orta zekalılar cenneti konusu ile tam bir zülfü livaneli kitabı diyebilirim çok güzel göndermeler ve iğnelemeler var zekice yazılmış herkese tavsiye ederim
20-08-2019 12:31
yorumlar güzel alıp okuyacağım okuduktan sonra düşüncemi yazarım