Clarissa, Birinci Dünya Savaşı'nın kadın gözünden anlatıldığı bir kitaptır. Stefan Zweig, bu kitabın taslağını hayatının son dönemlerinde oluşturmuştur. Yayıncısı tarafından ortaya çıkarılan bu eser Clarissa'nın kronolojik hayatı olarak düşünülebilir. Tüm cümleler Zweig'a ait olmasa da yine de çok güzel bir eser olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Şimdi fazla ayrıntıya girmeden kitabın özetini sunacağım size:
Clarissa, çocukluk dönemi hakkında çok az şey hatırlıyordu. Hiçbir zaman aile sıcaklığını tam olarak hissedememişti, "yuva" diye tanımlayabileceği ait olduğu bir yer olmamıştı. Sekiz yaşına kadar kendinden iki yaş büyük abisiyle çeşitli yerlede kalmıştı. Sekiz yaşına gelince de manastır okuluna yerleştirilmişti.
Manastır yıllarına ait çok az anısı vardı. Sebebinin babasının onu kontrol etmek için kullandığı yöntem olduğunu düşünüyordu. Babası gün boyunca yaptığı her şeyi rapor hâline getirip ona yazmasını istemişti. Bu da Clarissa'nın anı yaşamasına engel olmuştu. Çünkü günün sonunda babasının hoşuna gidecek şeyler yazmak istiyordu.
Clarissa'nın düzgünce hatırlayabildiği anılar pazar günlerine ait olurdu. Çünkü o gün babası veya abisi onu ziyarete gelirdi. Babası askerdi ve her zaman buna uygun giyinirdi. Manastıra geldiğindeyse tüm gözler ona dönerdi. Abisi geldiğinde de aynısı olurdu. İkisi arasındaki farksa babası herkesle arasındaki mesafeyi korurken abisi kızların etrafında dört dönmesini sağlardı.
Clarissa'nın okulunun bitmesine az bir zaman kalmışken babası okulu bırakıp yanına gelmesini istedi. Clarissa, buna anlam veremese de babasının bir bildiği olduğunu düşündü. Tren garından onu abisi aldı ve birlikte eve geçtiler. Babası çok gergin görünüyordu. Askerlikten istifasını vermesini istemiştiler. Bu yüzden savaş hakkındaki araştırmalarını sivil olarak yapmak için başka bir yere gidecekti. Kızı ve oğlu içinse geride yüklü bir miktar para bırakmıştı. Buna ek olarak da evin kirası her ay ödenecekti. Yani eğer isterlerse gelip kalabilecekleri bir evleri olacaktı.
Abisi askerî okula devam ederken Clarissa ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Acele etmek istemiyordu. Bu yüzden bir yıl boyunca eğitimlere, konferanslara katılıp kendini geliştirdi. İşini de katıldığı bir seminerde buldu. Profesör Silberstein'ın asistanı olarak çalışacaktı. Bu iş hoşuna gitmişti. Ayrıca Silberstein ile iyi anlaşıyorlardı. Hayatının aşkını da onun sayesinde bulacaktı. Gitmesi gereken iki davet vardı ama tarihleri çakıştığı için birine gidemeyecekti. Clarissa'dan Luzern'deki kongreye katılmasını rica etti. Clarissa bunu büyük bir mutlulukla kabul etti.
Clarissa başta zorlandı. Bu, kendi başına yaptığı ilk yolculuktu. Luzern'e vardığında kongre sekreterliğine gidip nerede kalacağını öğrenmesi gerekiyordu. Oraya gittiğinde Léonard ile tanıştı. Kendisi kongre sekreteriydi ve oldukça tatlı bir adamdı. Kongre sırasında da aynı masaya oturacaklardı. Aralarında yavaş yavaş bir sıcaklık oluşmaya başladı. Kongre bittikten sonra bile ayrılmadılar ve birlikte olmaya devam ettiler. Birlikte çok eğleniyorlardı. Kimsenin gitmediği yerlere gidiyor, dış dünyayla iletişimleri kesik yaşıyorlardı.
Her şey çok güzel giderken Clarissa'nın babasından gelen bir mektup bu mutluluğu bozdu. Göreve tekrar çağrıldığını yazmıştı. Bu, bir savaşın başlamak üzere olduğunun kanıtıydı. İkisinin de kendi ülkelerine dönmeleri gerekiyordu. Yani biri Almanya'ya diğeri de Fransa'ya gidecekti. Bir daha ne zaman görüşecekleri belli değildi ya da görüşüp görüşmeyecekleri bile belli değildi.
Hüzünlü bir ayrılığın ardından savaş başladı. Abisi cepheye giderken Clarissa da cephede sıhhiye hizmetine başladı. Savaş düşünülenden daha sertti. Clarissa ise sürekli çalışıyordu. Her şey onun için yeterince zorken abisinin öldüğünü ve hamile olduğunu öğrendi. Profesör Silberstein'ın yanına gidip yardım istedi. Amacı bebeği aldırmaktı ama konuşmanın sonunda onu doğurmaya karar vermişti. Karnında taşıdığı bir düşman çocuğuydu ama yine de onu doğurmak istiyordu. Çocuğu için sevmediği biriyle evlendi ama onunlayken asla mutlu olamadı. Leonard yaşıyor mu yoksa çoktan öldü mü öğrenmeyi de başaramadı.