İnsanın Konumundan bahsetmektedir. Batı dünyası ve İslam dünyasında insanı nasıl ele aldığından söz etmektedir. Bugün çoğu Müslüman kendi tarihini, hatta dinini bile Batı’nın tuttuğu aynadan seyrediyor. Halbuki kendi kültürümüze olan güzellikler o kadar fazladır ki. Bunların kıymetini bilemiyoruz. Kitapta söz edildiği gibi beyaz insanların Kızıl derileri katlettikleri yurtlarından attıkları buna karşın bu toplumun hala direnç gösterdiğini biliyoruz. Özellikle köle ticareti de vardı. Batı’nın daha çok ırkçılık yapması. İslam toplumu ise daha hümanisttir. Peki Batı’nın iyi ve kötü yanı nedir? Batının iyi yanlarını mı almalıyız. Bu ayrımı da ülkeler kendi kültürel değerlerine göre yapmaktadırlar.
b) İkinci Bölüm
Batı’ya bakışlar bu bölümde özel hayat, kapitalizm ,Batı’da bilim ve din karşıtlığı gibi temel kavramlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Özel hayata müdahale eden sistemlere ,Batı terminolojisinde totaliter rejimler denmektedir. Peki totaliter rejim olmadan ,özel hayata tam gerektiği ölçüde müdahale söz konusu olabilir mi? Kişi özdenetimini kendi elinde bulundurmakta özgür bırakılmıştır; özgürlük uçurtmanın ipine benzer: ip koparsa orada özgürlüğün anlamı da boşa çıkar. Russell’in verdiği örnekte gibi kilisedeki rahiplerin yıkanırken peştamal giymesi. Kilisede başka evde başka sokakta başka davranılmasını eleştirmektedir.
c) Üçüncü Bölüm
Hukuk kavramı üzerinde yoğunlaşmaktadır. Batı usulü boşanma, suç ve ceza ,aydınlar ve suç gibi. İstatistikler Avrupa’da olsun Amerika’da olsun boşanma olaylarının hızla arttığını hatta otuzar kişilik kümeler halinde iki saatte çoğu kişinin boşandığını eleştirmektedir. Günümüzde ise Batı toplumuna özenen biz Müslüman ülkelerde de boşanmalar artmıştır.
d) Dördüncü Bölüm
Türkiye’de Batılılaşma yüzlerine değinmektedir. Özellikle Ziya Gökalp, Peyami Safa ,Mümtaz Turhan eleştirilerine yer vermektedir.
e) Beşinci Bölüm
Avrupa’ya özentiliğinin örneklerini ve bu özentiliğin altında yatan bir takım gerçekleri yine alıntılar yaparak eleştirilmektedir. Örneğin hayvanat bahçesi, Batı uygarlığının göstergelerinden biri olarak kabul edilirken, bizim gözümüzde vahşeti simgelemektedir. Batı adamı için Afrika’da maymun avlamakla, adam avcılığı yapmak arasında fazlaca bir fark olmasa gerek. Derisi siyah olanlar Amerika’da bu gün bile insan sayılmamaktadır.
f) Altıncı Bölüm
Dostoyevski, Rousseau, Malthus, Kafka, Lawrence, Camus gibi değerli bilgelerden alıntılar yaparak Batı toplumunu eleştirmektedir.
Değerlendirme
Bu kitabın ilk baskısı 1987 yılında yapılmıştır. O tarihten bu yana tam 20 yıl geçti. Dünya Sovyetler Birliği ve Komünist Çin’in temsil ettiği Doğu bloku ile Avrupa ve ABD’nin temsil ettiği Batı bloku diye ayrıldığı zamanda yani soğuk savaş döneminde yazılmış deneme türünde bir kitaptır. Kitap altı bölümden oluşmaktadır. Konusu ise batı ve İslam… Bu iki kültür arasındaki farklar nelerdir? Batı bizim gibi gelişmekte veya az gelişmiş olan toplumlara ne gibi mesajlar vermektedir? Bilimsellik ve çağdaşlaşma kavramından biz ne anlıyoruz? Gibi soruları Anekdotlar sunarak eleştirmektedir. Türkçeyi doğru ve ustaca kullanmıştır. Dönemi düşünerek okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum çünkü yazarın hangi mesajı vermek istediğini daha iyi anlarız. Herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. İyi okumalar…