Tombul Yürek, sekiz yaşındaki çok şişman bir çocuğun, fantastik unsurlar barındıran zayıflama macerasını konu almaktadır. Bazıları üzücü bazıları komik birçok olayla dolu olan kitap sekiz bölümden oluşmaktadır.
Michele, annesiyle babası o üç yaşındayken ayrılmış olan bir çocuktur. Annesiyle beraber yaşamakta ve pazar günlerini de babasıyla birlikte geçirmektedir. Annesi Angelica bir mayo fabrikasında yöneticilik yapmaktadır ve zayıf olmayı aşırı derecede önemsemektedir. Babası Arturo da spor otomobiller satmakta ve zayıf kalmak için çok çaba harcamaktadır. Michele ise, onların bu durumundan son derece rahatsız olmakta ve en iyi arkadaşı Buzz'un da teşvikiyle canı sıkıldıkça bir şeyler yemektedir. Evet, Michele'nin en yakın arkadaşı, hatta tek yakın arkadaşı evlerindeki buzdolabıdır.
Michele her yaz bir ay boyunca anneannesiyle kalmakta ve oradayken hiç kilo almamaktadır. O yaz da anneannesiyle güzel bir ay yaşayıp eve döner. Böylece yine yalnız kalır, yalnız kalınca da soluğu Buzz'un yanında alır. Buzz her akşam Michele'ye çeşit çeşit masallar anlatır. Ve bu akşamlardan birinde de onu şövalye ilan eder ve Tombul Yürek diye adlandırır. Günler ve geceler böyle geçtikçe Michele'nin göbeğindeki katmanlar da artar. Sonunda annesi bu duruma daha fazla dayanamayarak Michele'yi zayıflama merkezine bırakır.
Michele ilk günler zayıflama merkezinde çok zorlanıp üzülür. Ama zamanla koşullara uyum sağlamaya çalışır ve ilk fırsatta oradan kaçmak için planlar yapar. Nitekim bir gün eline bir fırsat geçer ve o gün Michele zayıflama merkezinden kaçar. Ama kaçtığına pişman olacak duruma gelir, çünkü ormanda tek başına kalmak ve tüm çabalarına rağmen ormandan kurtulamamak epey canını sıkar. Birkaç gün ormanda tek başına kaldıktan sonra bir ses duyar. Bu ses bir sansara aittir ve o gün her şey değişir. Sansar Michele'yi ormandan kurtarıp Bay Kakkolen'in evine götürür.
Bay Kakkolen de en az konuşan sansar kadar gariptir. Ama Michele bu garip adama güvenmek ve onunla iş birliği yapmak zorunda kalır. Böylece Bay Kakkolen'in ona verdiği görevi yapmak için bir yarasaya dönüşür. Yarasa olmak pek hoşuna gitmese de bu süreçte anne-babasının onun için ne kadar endişelendiğini görür. Bir an önce eskisi gibi çocuk olmak ister ama görevi bitene kadar bu mümkün görünmemektedir. Böylece Michele kentte kimsenin rüya görmediğini tespit ederek Bay Kakkolen'in evine döner. Daha sonra da Bay Kakkolen'den yeni şeyler öğrenip asıl görevi için yola çıkar.
Bu görev, insanların rüyalarını çalan Bal-gedan'ı yok etmektir. Bunu başarabilmek için de Michele'nin Bal-gedan'ı uyutması gerekir. Uzun bir yolculuktan sonra Bal-gedan'ın yanına varan Michele Bal-gedan'ı uyutmak için bir masal anlatmaya başlar. Anlattığı masal küçük kırmızı bir süs balığı hakkındadır. Ve Bal-gedan'ın uyuması için günlerce masalı uzata uzata anlatmaya devam eder. Bu büyük çabanın sonunda da Bal-gedan'ı uyutmayı başarır.
Uyuyan Bal-gedan devrilir ve o an etrafta çok garip şeyler olmaya başlar. Bal-gedan, Michele ve tüm rüyalar bir kabarcığın içinde gökyüzüne doğru yükselirler. Yükselirler, yükselirler ve yükselirler. Sonunda kabarcık patlar ve Michele büyük bir hızla aşağıya düşmeye başlar. Aşağıya düşerken de yarasa olmaktan çıkıp zayıf bir çocuğa dönüşür. Tam her şey yoluna girecekken yere çakılıp parçalanmaktan çok korkar ve evlerinin bahçesindeki tramboline inmeye çalışır. Bunu başardığında da annesiyle karşılaşır.
Trambolinden inip evlerine girdiklerinde mutfakta müthiş bir sofra Michele'yi beklemektedir. Annesi Michele'ye ne kadar da zayıfladığını, hemen bir şeyler yemesi gerektiğini söyler. Michele mutlulukla sofradaki yiyecekleri süpürürken annesinin sevgisini hissederek mutlu olur.