Kitapta kemikleşmiş bir insan karakteri bulunmaz. Ölüm başlı başına hem karakter hem de konu olarak yer almıştır. Adı verilmeyen bir şehirde ertesi gün kimse ölmez. Hasta yataklarında ölümü bekleyen, intihar eden, trafik kazası geçiren en ölümcül hastalar bile ölmez. Gazeteciler, kamu çalışanları, insanlar bu duruma şaşırmakta ve bakandan açıklama yapmasını beklemektedirler. Gecenin bir saatinde bildiri yayımlanır. Bakan halkı rahatlatmak adına Tanrı’nın bu ölümsüzlüğü adı verilmeyen bir ülkeye layık gördüğünü söyler. Ülke olarak yaşanan tüm olumsuzluklara meydan vermeyeceklerini de belirtir. Başbakanı kardinal arar. Başbakana ölüm yok olduğunda kilisenin de yok olacağını söyler. İnsanlar ölüm olmadığını duyunca sokağa savrulur. İnsanlar görüş bakımından ikiye ayrılır. Bazı insanlar ölümü bazı insanlar ölümsüzlüğü savunur hale gelir. Ülkede sağlıkta çökmek üzeredir. Ölen insanlar olmayınca hastahanede yer kalmaz. Ölümsüzlük ülkede kol gezdiğinden onlar için fark eden durum olmayacaktır. Sağlık Bakanlığı ile görüşmenin sonucunda hastaların evde kalmalarının uygun olduğunu düşünürler. Böylelikle sağlık altyapı sorunu ortadan kalkar. Cenaze levazımatçıları, hastaneler, huzurevleri, sigorta şirketleri ölümün olmaması sorunuyla kapanır. İnsanların ömrümün sonuna kadar yaşlılara bakarak geçireceği düşüncesi, piton yılanı gibi gelecek nesili yutar. Din adamları ölümün ortadan kalkmasını insanları inançsızlığa kadar götüreceği endişesine kapılır. Endişe yerinde bir endişedir. İnsanlara bir nevi ölüm , diğer dünyayı hatırlatır. Ölümün ortadan kalkması insanların kafasını karıştıracak ve din belki de farklı bir boyuta girecektir. Cennet ve cehennem insanların gözünde hiçe dönüşecektir. Ölüm olduğunda insanların ölüme üzülmesi ve sevdiklerini uğurlaması gözyaşıyla karşılanır. Fakat her şey ölüm değildir. Ölüm de ölümsüzlük de göz yaşı getirecektir. Ülkede nüfus artışı da baş gösterir. İnsanlardan çoğu göç etmek istediğinde bu artık ülkenin değil dünyanın sorunu olacaktır. Komşu ülkeler olağanüstü göçten oldukça tedirgindir. Başbakan, İçişleri Bakanı ile her tarafa casus görevlendirme meselesini konuşur. Gözlemci ajanların telefonuna tehdit yağmurları yağmaya başlar. Telefon açan kişiler ölümcül hastaların nakillerine izin verilmesini yoksa ölümcül hasta grubuna onların da dahil olabileceğini söylerler. Maphia isimli kanun kaçakçıları örgüt müdürü, bakanlığı arar. Bir teklifte bulunmak istediğini ve düşünmeleri için sadece kırk sekiz saat olduğunu söyler. Aksi halde ülkedeki dört ajanın ya kendilerine çalışacağını ya da ölümcül bir hasta olarak yaşamaya devam edeceğini söyler. İçişleri Bakanı kasedi dinler ve yakar. Maphia daha sonra tekrar arar. Bakanlık anlaşmayı kabul eder. Hükümet ile Maphia arasında devlet memurlarının suç örgütüne hizmet vermesini isteyen bir anlaşma imzalanır. Ölümsüzlük bu şehirde yürürlüktedir. Ama diğer şehirlere bir insan çıktığında ölüm onu bulmakta ve ölmektedir. Bu yüzden insanlar sınırlara akın ederler. Komşu ülkeler, bu Tanrı tarafından lanetlenlenmiş ülke için sınırlarını koruma kararı alır. Üç uyarı sonrası ateş açma emri verir. Komşu ülkeler bir süre sonra bu ölümsüz şehri işgal etmek ister. Ölümsüz ülkenin insanları ise kendilerinin ülkelerinde ölünmediği için kıskanıldığı söylemlerini yayar. Beklenilen çatışma olmaz. Çatışmaya teşebbüs eden askerler yargılanır. Ülkedeki otorite altüst olur. Göç dalgası gittikçe büyür. Üstelik dış devlet olsun Maphia olsun yönetime karışır. Romanda küçük masal tadında öğüt nitelikli anlatı bulunur. Anne, baba, büyükbaba ve torundan oluşan bir aile vardır. Büyükbabanın elleri titremektedir. Yemek yerken evin gelini ve oğlu midesi bulanmış bir şekilde yaşlı adama bakmaktadır. Yine bir gün yemek yerlerken büyükbaba eli titrediği için yarısını etrafa yarısını ağzına götürür. Baba bu durumdan artık iyice bıkar. Babasına tahta tabak alır ve onun avluda yemek yemesini ister. Yaşlı adam çaresiz avluda aç kalır. Evin torunu tahtadan bir şey yontmaktadır. O dönemde çocukların tahtadan oyuncak yapması normaldir. Baba çocuğa ne yaptığını sorar. Çocuk, babasına tabak yaptığını söyler. Çocuğun babası yaptığı hatanın farkına varır. Kendi babasına hürmette kusur etmez. Bu küçük anlatı ile yazar ülkedeki yaşlıların durumuna parmak basar. Bir gün genel müdürün masasına eflatun renkli bir zarf gelir. Bu zarf ölümden gelmektedir. Genel müdür bu zarfı açıp okuduğunda hayrete düşer. Çünkü isim, adres yazılı değildir. Genel müdür heyecanla bu mektubu başbakana götürür. Başbakan halka mektuptaki bilgileri hemen vermez. Bir konuşmak yapmak üzere kürsüye çıkar. Ölümden gelen bildiriyi okur. Yazılan bildiride ölüm, kısa süreliğine tırpanını rafa kaldırmış, faaliyetlerine son vermiştir. Ama gece yarısından sonra tüm vadesi gelmiş insanların öleceğini mektupta bildirir. Ölüm, artık insanları bir hafta önce uyaracağını ve insanların da ona göre işlerini halletmesini isteyeceğini söyler. Ölümün tekrar ortaya çıkacağı haberiyle cenaze levazımatçıları tekrar işe koyulur. Çünkü gece on ikiden sonra dünyada görülmemiş toplu bir ölüm olacaktır. Gömü işlerini yapanlar, marangozlar ülkeden üç katı maaş isterler. Başkan saat yirmi üç ellide kalp krizi geçirerek ölür. Yedi ayda altmış iki bin beş yüz seksen kişi birikmiş, ve toplu şekilde ölmüşlerdir. Ölüm, daha sonra ölme zamanının geldiği kişilerin adreslerine mektup yollar. Bu şekilde insanlar daha da dehşete düşer. Romanın sonuna doğru yazar ölüm karakterini şişman siyahlar giyinmiş bir kadın olarak tasvir eder. Ölüm insanların arasına karışır. Uyuyan bir adam ile köpeği izler. Tam gidecekken uyanırlar. Koltukta oturan ölümün kucağına köpek oturur. Ölüm ilk defa bir köpeğin yanında olması hissiyatına kapılır. Viyolonselci adamı izlemeye Ölüm gelir. Bu adam ile Ölüm aşık olurlar. Ölüm romanın sonunda öldürme görevinden vazgeçerek aşka yenik düşer. En sonunda ölümlü olmayı seçer.
Değerlendirme
Jose Saramago’nun, “Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş” adlı kitabı 2005 yılında yayımlanır. Romanda işlenen konu “Ölüm olmasaydı ne olurdu?” sorusunun cevabıdır. Büyülü gerçeklik ile yazılan roman beni çok etkiledi. Yazarın oldukça virgül kullanması dikkatimi çekti. Sıra dışı bir oku a deneyimi yaşadım. Kitapla Kalın.
Yazan: B. Öğretmen
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş Soruları ve Cevapları
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş kimin eseri?
Jose Saramago
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş türü nedir?
Yabancı Romanlar
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş kaç sayfa?
208
Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş Yorumları
muhteşem bir özet olmuş♥️ emeğinize sağlık 🎀
09-09-2020 19:16
ölümü somutlaştırmak, varlığıyla yokluğunun sonuçlarını bir tokat gibi insanların yüzüne vurmak veyahut aslında kim olduğunu bilmeden ondan hoşlanmak, hatta onunla birlikte olmak... harika bir roman, harika bir özet... bugüne dek kendimi hiç ölümün yerine koymamıştım, tebrik ederim saramago ve bugüne kadar hiçbir kitap benim için bu kadar özel olmamıştı, teşekkürler sevgili begüm attar!