Ursula sevenleri şöyle alalım. Ursula’nın eserlerinin üzerine bir cila tadında olacağından hiç şüphem yoktur. Jung’ın da dediği gibi; Ursula, sizleri bu harika denemelerle “farklılaşmaya” çağırıyor.
Rüyalar Kendilerini Açıklamalı
Ursula’ya her yazarın özellikle de bilimkurgu yazarlarının muhatap olduğu tarzdan yöneltilen yavan sorulardan gidelim. “Yerdeniz dünyasını nasıl planladığı, nasıl yarattığı, karakterleri neye göre belirlediği” sorusuna Ursula’nın cevabı basit olmuştur. Ursula, eserini yaratmadığını, planlamadığını sadece bulduğunu belirtmiştir. Onları bilinçaltında bulduğunu ve Yerdeniz’i sadece keşfettiğini ifade etmiştir. “Bir mühendis değilim, bir kaşifim.” demiştir. Ursula; zaman içinde yazdığı öykülerden içerisinde yer alan buluşlarının Yerdeniz ’in temelini oluşturduğunu, ifade etmiştir.
Yerdeniz Büyücüsü ’nün en çocuksu yanının konusu olduğunu ve konusunun da “büyümek” olduğunu ifade etmiştir. Atuan Mezarlar’nın konusunun ise cinsellik olduğunu belirtmiştir. İçerisinde cinsel simgelerin mevcut olduğunu ve açıkça söylemek gerekirse bu cinselliğin kadın cinselliğine dayandığını ifade etmiştir. En Uzak Sahil’in ise ölüm hakkında olduğunu ve aslında konuyu seçme şansının olmadığını, hayatının sonunu belirleme işini Ged’in ele aldığını ifade etmiştir.
Amerikalılar Ejderhalardan Neden Korkar?
Ursula, bu yazısında hayal gücünü beslemenin önemini vurgulamaktadır. Günümüzde insanların hayal gücünü besleyecek unsurları çocukça ya da aptalca bulduklarını fakat kendilerini kanlı dedektif filmleri izlemekten, külüstür Western ya da spor yazıları okumaktan ya da pornografiye takılmaktan alamayacaktır. Bunun tek sebebinin ise açlıktan kuduran, beslenmeye muhtaç hayal gücü olduğunu belirtmiştir. Üstelik tüm bunların erkekçe olduğunu yani kadınları ilgilendirmediğini düşünmüştür. Kadınlar ise kendilerinden beklenen role uymak amacıyla körelttikleri hayal güçlerini beslemekten erkekler kadar yoksun değillerdir. Hatta onlar yavan aşk dizileriyle fantezilerini besleyebilirler.
Fanteziden korkulur çünkü fantezi tüm bu koşuşturmanın, var olma savaşının, yaşamaya mecbur edildikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna bir meydan okuma hatta bir tehdittir. Oysa Ursula’ya göre hayatı gerçeklerle kurmak için ta çocukluktan itibaren hayal gücünü beslemek gerek. Yetişkin bir insan ölü bir çocuk değil, yaşamayı başarmış bir çocuktur.
Çocuk ve Gölge
Ursula’ya göre gölge her insanın sahip olduğu benliğinin karanlık yüzü, bilinçli zihnin karanlık kardeşidir. Eğer sanatçı benliğin bu yönünü görmezden gelirse hiçbir zaman ışık hanesine giremez. Sanat hakkındaki görüşleri kayda değer olan Jung’ın ortaya attığı bir kavramdır bu. Jung’a göre Kollektif Bilinçdışı, benliğin büyük keşfedilmemiş alanıdır. Kişinin bu alana ulaşması için ilk olarak kendi gölgemizi izlememiz gerektiğini belirtmiştir Jung. Ayrıca gölgemize ne kadar az bakarsak o kadar güçlenir, sonunda kaldırılamaz bir ağırlığa dönüşür ve ruhun içindeki bir tehdide dönüşür. Bilince kabul edilemeyen gölge, dışarı, ötekilere yansıtılır. Gölge, düşünüldüğü gibi basitçe kötü değildir. Aşağılık, ilkel, sakil, hayvansı, çocuksu, güçlü, canlı ve spontanedir. Jung, “her insanın kendisiyle hesaplaşmayı öğrenmesi, dünya için gerçek bir şey yapmış olması demektir” diyor.
Ursula, okuyucunun nefesiyle esere can verdiğinden bahsetmiştir. Romalılar oturmuş sessizce kendi kendine okuyan birini gördüklerinde dalga geçerlermiş.
Ursula, eserlere nefes vermenin eserin değerini arttırdığını belirtmiştir. Hatta “Bize içimizden okumamız gerektiği öğretilen pek çok şey yüksek sesle daha güzel okunur.” demiştir. Virginia Woolf’un eserini de bir arkadaşıyla deneyimlediğini hatta yaşadıkları duygu yoğunluğunu okuyucularıyla paylaşmış ve Woolf’u bir daha asla içinden okumayacağını yoksa yaptığının yarısının kaçırılmış olacağını söylemiştir.
Çuval Kuramı ve Kurgu
Ursula, avcılığın başlamasının en büyük sebebinin et yemek değil; hikâye olduğunu belirtmiştir. Kadının toplayıcılık macerasının, erkeğin avcılık hikayesinin önüne geçemediğini ve erkeğin kahraman konumuna yükseldiğine değinmiştir.
Doğada bulunan yulafın bir değer teşkil etmesi için bir şişeye, kapa veya bir torbaya ihtiyaç olduğuna değinmiştir. Kitabı da sözleri tutan bir torbaya benzemiştir. Romanları da içinde kahraman değil insanlar olduğu için çok sevdiğine değinmiştir.
Bilimkurgu ve Bayan Brown
Virginia Woolf’un Bay Bennett ve Bayan Brown adlı öyküsünden yola çıkarak yazısını oluşturmuştur.
“Bir bilimkurgu kitabı roman olmalı mı? Bir bilimkurgu romanının yazarı aynı zamanda bir karakter romancısı sayılabilir mi?” sorularına şu paragrafla cevap vermiştir:
“…Düz yazının başka hiçbir şekli, benim için romanın üstünde olamaz. Öyle ki, eğer Bayan Brown’ı bir anlığına bile yakalayamazsak, o zaman bütün o güzel, ışıktan hızlı gemiler, tüm ironi ve hayal gücü, bilgi, yaratıcılık boşa gider …”
Bilimkurguda Mit ve Arketip
Bilimin mitle en büyük ortak özelliği ikisinin de insanın temel idrak tarzının bir ürünü olmasıdır. Bilimkurgu ise Ursula’ya göre modern dünyanın mitolojisidir. Bunu da üzerinde ne kadar düşünürsek tıpkı mitler gibi anlamlarının o kadar artmasından çıkarabileceğimize değinmiştir.
Estetik, içgüdüsel ve duygusal olarak da buluşabileceğimiz dev bir ortak alan olduğuna göre, bu, iletişim kurabileceğimiz anlamına geliyor. Jung’a göre herkes hepimizin zihni aynıysa farklı olan bilince ulaşma eylemi farklılaşmayı sağlayan şeydir.
Balıkçı Kadının Kızı
Ursula, bu denemesinde kadın yazarlara yönelik ya bebek ya kitap dayatmasını eleştirmiştir. Çocuklu bir kadının yazdığı hiçbir kitabın o muhteşem listelerde yer alamadığına değinmiş ve bunun sebebinin de sanatçının kendisini sanatına feda etmesi gerektiği düşüncesi olduğunu belirtmiştir. Bu düşünceye uymayan sanatçıların kendilerini ikinci sınıf hissetmesine neden olmaktadır. Kültüre göre sanatçı özerk, tercih yapan bir benliktir; böyle bir benlik olabilmek için kadın kadınlığından soyunmalıdır. Doğurganlığından, erkeği taklit ederek, sıyrılmalıdır. Örneğin, Slyvia yaptığı bu hatayı kendini öldürerek telafi etmiştir. Katil erkek egemen toplumdur. Ataerki kendine, kendi çıkarına hizmet etmeyen her şeyi yok etme bastırma çabasındadır.
Ruhtaki Stalin
Yevgeni İvanoviç Zamyatin’in kısıtlamalarla dolu hayatına değinmiştir. Sindirmeyi, baskıyı ve sansürü yenmenin tek yolunun da bunları reddetmek olduğunu belirtmiştir. Zamyatin’in ruhen düşmanlarından büyük olduğunu ve onların küçüklüğünün kendisine bulaşmasını, ufalmayı bilinçli olarak reddettiğini belirtmiştir. Stalin’i ruhuna sokmadığını ifade etmiştir. Rusların, sanatın insan zihnini değiştirebileceğine yönelik inançları olduğunu ve bu inançları yüzden sanatı sansürlediklerini ifade etmiştir.
Kaçış Yolları
Ursula, okullarda bilimkurgu dersleri olmasının güzel yanının; eleştirinin çok kitap okumuş eğitimli ve zeki insanlardan gelecek gerçek eleştiriler olacağını belirtmiştir.
Fantezinin bir kaçış edebiyatı olduğu eleştirilerine de Tolkien’ın sözüyle yanıt vermiştir: …eğer aklın ve ruhun özgürlüğüne değer veriyorsak, hürriyet taraftarıysak, elbette kaçmakla ve elimizden geldiği kadar çok mahpusu da kurtarmakla yükümlüyüz.
Uzaylı Kocakarı
Menopoza yönelik fikirlerini dile getiren Ursula; menopozun görmezden gelinmesinin yanlış olduğunu, bunun kişinin kadınlığını yok sayması, savuşturması, erkek gibi olduğunu iddia etmesidir” der. “Erkekler bir kere ergen olduktan sonra bir daha değişmezler ve bu onların kaybı, bizim değil.” der. Niçin onların yoksunluğunu ödünç alalım ki?” diye sormadan da edemez Ursula.