Gülseren Hanım kendi kliniğine giderken başlıyor. Yardımcısı Tuna Hanım ona kahve götürüyor. O sıra da ilk hastanın beklediğini söylüyor. Doktor Hanım hemen içeriye al diyor. Başlangıçta nasıl biri diye yardımcısına soruyor. Çünkü Tuna’nın da ilk izlenimi onun için kıymetli. Manken gibi dimdik durduğunu kırmızı bir pelerin giyen ,kocaman bir şapka takan önünde de tülü olan nerdeyse yüzünün yarısı görünmeyen bir kız olduğunu söylüyor. Hemen içeriye davet ediyor. Ayşa içeriye giriyor. Doktor Hanım hoş geldin deyip elini kızın omzuna dokunduğu anda kriz geliyor. Önce midesi bulanır gibi öğürmeye başlıyor. Daha sonra Kırmızı odanın tam ortasında pelerini açık dönmeye başlıyor. Doktor hanım onu seyrederken sanki bir profesyoneli seyrediyordu. Dönmesi bitince kusma şikayetinden bahsediyor. Bir ilaç yazıp hemen gitmek istiyor. Doktor Hanım da tekrar gelmesini söylüyor. Başta reddetse de daha sonra geliyor. İkinci gelişinde başlıyor hayat hikayesini anlatmaya babası Saffet adında halıcı da çalışan sürekli alkol alıp hem onu hem de annesini döven bir adamdır. Annesi devlet hastanesinde hemşirelik yapmaktadır. Onca dayak yemesine rağmen kocasını hala seviyordur. Kızı Ayşa’ya pek sevgi göstermezdi. Ayşa o kadar zayıfmış ki kendisine çöp kız diyormuş. Kendisini pek beğenmezmiş. En sevdiği şey kuşları izlemek. Kuşlar gibi uçmak istiyormuş. Kızını sürekli komşusu Neriman’a bırakırdı. Bir gün yine alkollü gelen Saffet yine eşi Muazzez’i ve kızı Ayşa’yı dövmüştür. Böyle akşamlarda Ayşa’nın odasında iki yatak olurdu.O da o yataklardan birinde yatardı. Babasından hiçbir zaman sevgi görmemişti. O akşam Ayşa’nın yatağına gelip vücudunun her yerini okşayıp her yerini acıtmıştı. Ayşa babasının ona kötü bir şey yaptığından emindi ama ne yaptığını bilmiyordu. Nasıl bilsin daha 3.sınıfa giderken babası tarafından cinsel istismara uğramıştı. Yatağında ıslaklık olduğunu fark edip banyoya hemen koşmuş elini, yüzünü soğuk suyla defalarca yıkayıp çok kötü bir şekilde ağlamaya başlamıştır. Annesi uykudan uyanınca Ayşa’yı yarı çıplak halde vücudunun mosmor olduğunu görünce neler oldu deyince kuşlar ,kuşlar yaptı diye ağlıyordu sürekli. Annesi anladı. Olup bittiğini yine de o odaya o yatağa Ayşa’yı yatırıp çok sinirli bir şekilde sabah olmasını bekledi. Saffet çoktan uyumaya başlamıştı yine. Arkasından hayvan herif deyip odadan çıktı. Neriman abladan satırı alıp Saffet’in gözü önünde yatağı parçaladı. Ona göz dağı verir gibi. Bu olaydan sonra Ayşa içine kapanmaya başlamıştır. Sürekli öğürmeye başlamıştır. Yüzünü eliyle sürekli kapatıyordu. Nurşen adında bir teyzesi vardı. Sürekli onlara gelirdi. Zengin bir adamla evliydi. İsmi Selim kibar bir beyefendi. Aynur ve Tayfun adında da çocukları vardı. Nurşen babasından dolayı istemediği bir evlilik yapmıştı. Murat Usta diye ayakkabı dükkanı olan bir adamı seviyordu. Her hafta sonu Ayşa’yı da alıp ayakkabı dükkanına gidip gizli gizli depoda Murat ile görüşürdü. Murat’ta başkasıyla evliydi Kız çocukları da vardı. Yanında bir de çırak çalıştırmaktaydı. İsmi Ali babasından hep dayak yiyormuş. Hatta bir gün arkadaşlarıyla top oynarken tüm arkadaşlarının yanında onu öldüresiye dövmüştü. Babası kasap olan Ali onun yanında çalışmak istemiyormuş. Ayşa ve teyzesi her hafta sonu dükkana gelince güzel bir arkadaşlıkları olmuştur. Ali ondan 3 yaş büyükmüş. Cüsseli bir çocukmuş. Yine bir gün Nurşen ayakkabıcıya Murat’ı görmeye giderken Ayşa onunla gelmek istememiş kendisi tek başına gitmiştir. Nurşen’in babası yani Ayşa’nın dedesi Nurşen ve Murat’ı depoda basmış ve Tüfekle ikisini vurmuştur. Nurşen oracıkta ölmüş. Murat ise ağır yaralı kurtulup günlerce hastanede yatmıştır. Saffet ile Muazzez bu olayı duyunca kardeşin hepimizi rezil etti diye kavga ederken ağzından Ayşa’nın Nurşen ile Selim’in kızı olduğunu kaçırmış. Uğradığı cinsel istismardan sonra annesinin onu teyzesine vermesini de duyunca dünyası başına yıkılmıştır. Daha sonra çok geçmeden Saffet de çarşıda bıçak kavgasından yaralanıp günlerce hastane de kaldıktan sonra vefat ediyor. Nurşen’in cenazesinde İstanbul’da oturan Mualla adında teyzesi de memlekete gelmişti. Bir de Şahin isminde nerdeyse Ayşa ile aynı yaşta bir oğlu vardı. Ayşa’nın dedesi hapiste ,anneannesinin evini de ilk kez görüyordu. Çünkü Muazzez kaçarak evlendiği için onu yok saymışlardı. Ayşa sürekli okumak istiyordu. Zaten Selim denen babası Aynur ve Tayfun kardeşlerini alıp başka şehre taşınmışlardı. Teyzesi olarak bildiği annesi de vefat edince Mualla teyzesi onu ve Şahin’i alıp İstanbul’a götürmüştür. Kızları pek sevmeyen onların okumasına karşı olan bu aile yüzünden Ayşa sırf okul okumak için saçını erkek gibi kesmiştir. Muazzez de annesinin yanında memlekette kalmıştır. Çok geçmeden annesi de vefat etmiştir. Muazzez de İstanbul’a Mualla ablasının yanına taşınmıştır. Ayşa ile Şahin yaramazlık yaptıklarında onları çatı katına koyup aç susuz bırakırdı. Ayşa oda da kuru kafa olduğu için çok korkuyordu. Korktukça odanın içerisinde dönüyordu. Mualla teyzesi de Cevdet isminde kendinden yaşça büyük bir adamla evliydi. Kocasını sevmiyordu. Babasının zoruyla evliydi. Hapisteki babası da çok geçmeden vefat etti. Cenaze için memlekete döndüler. Ayşa ,Ali’yi görmek için ayakkabı dükkanına gitti. Murat Ustanın da vefat ettiğini söyledi. İstanbul’a onu görmek için gelmek istediğini söyledi. Mualla teyzesinin evinin adresini ona verdi. Ayşa edebiyat bölümünü kazandı. Şahin ise güzel sanatlar bölümü sınavlarına girip keman bölümünü kazandı. Mualla teyzenin cezalarına katlanamayan Şahin ve Ayşa evden kaçtılar. Kendi ayaklarını üzerinde durmayı başardılar .Hem okullarına gidiyorlar hem de çalışıyorlardı. Şahin o kadar başarılı olduğu için Viyan’a ya gidecekti. Şahin gece kulübünde keman çalıyordu. Dansçı aradıkları için Ayşa’ya zaten sürekli dönüyorsun en iyisi gel burada çalış demiştir. Şahin’in yurtdışına gitmesiyle tek başına kulüpte dansçı olarak çalışan Ayşa artık büyümüş güzelleşmişti. Ağah isminde babası yaşındaki evli çocuklu bir adam ona çiçekler göndermeye başlamıştı. Çok geçmeden kendi villasına götürüp onunla birlikte olmuştur. Bekareti hala durduğunu gören Ayşa aslında o gece yaşadığı istismarla bozulmadığını fark etmiştir. Ali ise küçük yaştaki arkadaşı Doğan ile birlikte İstanbul da bir dükkan açtıları. Doktor olan Doğan bir de Ali’nin ortağı olmuştu. Ayşa’yı aramaktan hiç vazgeçmeyen askerliğini de bitiren Ali bir gün Doğan ile ortaklığını kutlamaya gittikleri kulüpte Ayşa’yı görmüştür. Yıllar geçmesine rağmen Ayşa’dan vazgeçmeyen Ali. Ayşa da hep Ali’yi düşünüyordu. Ne yaptığını bilmeden kötü bir yolda olduğunu biliyordu. Çok vakit kaybeden bu iki genç artık evlenmeye karar vermişlerdir. Birbirlerinin yarasına merhem olmuşlardır.
Değerlendirme
Gülseren BUDAYICIOĞLU, psikiyatri bilimini hikaye ve romanlar yoluyla insanlara ulaştırmak amacıyla birçok kitap yazmıştır. Bu kitaplardan esinlenerek televizyonlara uyarlanan diziler de olmuştur. Büyük kitlelere ulaşmıştır. Yine bu kitapta da gerçek bir hayat öyküsünden yola çıkarak Ayşa ismindeki kızın çok küçük yaşta uğradığı cinsel istismarı ve bununla başa çıkmak için kırmızı bir pelerini giyip sürekli dönmesiyle, yine çok küçük yaşta olan Ali’nin ise babasından fiziksel şiddet görmesini konu almaktadır. Kendi kliniğine gelen hastaların ağzından dinliyorsunuz olayları. Dilinin çok sade ve anlaşılır olması. Günümüzde çok yaygın görülen istismar durumları okuyucuya çok iyi aktarılışı olağanüstü. Kesinlikle alıp okumanızı tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar dilerim.