Yazar ve senarist olan Tarık Tufan, 1973 yılında İstanbul'da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünü bitirmiştir. ''Uzak İhtimal'' filmi ile 2009 yılında en iyi senaryo ödülünü kazanmıştır. Bir diğer film olan '' Yozgat Blues'' sayesinde de en iyi senaryo ödülüne layık görülmüştür. Edebiyat alanında sırasıyla yedi kitap çıkarmıştır.
Beni Onlara Verme, okuyucuları hayatın içinden gerçek öykülerle buluşturuyor. Kitapta bahsedilen semtin mahallelerinde yaşanan her sıra dışı olayın insanın hayatına nasıl etki ettiğini her yaprağında görecesiniz. Bu mahalledeki çarpıcı öyküler okuyucunun duygularını da son derece etkileyebilecek durumda. Bir mahalle düşünün ki insanların girmekten çekindiği, sokaklarında her uğursuzluğun döndüğü. Aşk acısından kavrulan yürekler, sevdiğine hasret kalan sevdalılar ve iftira atanlardan tutun da gasp yapanlara kadar tüm hikayeler bu kitapta. Buraya yazınca bile insanın içi daralabiliyor ancak gelin görün ki anlamak için okuyarak o öykülerde dolaşmak gerekir.
Ben de sizlere bu öykülerden en dikkatimi çekenlerden birkaçını paylaşacağım.
Cesur, iki senedir bir şirkette müdürün özel şoförü olarak çalışmaya başlamıştı. Şirkette sekreterlik yapan Zehra adında ki kıza aşık olmuştu. Zehra'yı deliler gibi günlerce izliyordu. Bir gün Zehra'nın müdürle bir ilişkisi olduğunu öğrenmişti. Zehra müdürden hamile kalmıştı. Müdür aslında evliydi ve iki çocuğu vardı. Cesur'u karşısına alarak Zehra ile evlenmesini istedi. Eğer Cesur Zehra ile evlenmezse müdürün hayatı ve kariyeri son bulacaktı. Cesur evlenmeyi bir şekilde kabul etti. Zehra ile evlendikten 7 ay sonra çocukları oldu. Ancak Zehra ona bir samimiyet göstermeyerek müdür ile görüşmesini kesmedi. Cesur daha fazla dayanamayıp müdüre kurşun sıktı. Sevdi ama sevdiği kadar sevilmedi Cesur. Sevdiğinin hayırsızlığına uğradı.
Kuşçu Hüseyin'in oğlu Murat şehit olduktan sonra kuşlara ilgisi artmaya başladı. Gidip üç tane kuş satın aldı. Üçünün adını da Murat koydu. O üç kuş daha sonra çoğalarak otuz kuş oldu ve daha fazla Murat oldu. Hüseyin kuşlarla uğraşmaktan işini de bıraktı. Diğer oğlu Cihan ise askere gitmemişti. Nedenini hiç kimse bilmiyor. Belki de çürük raporu vermişlerdi. Cihan alkol kullanmaya ve insanlara rahatsızlık vermeye başladı. Cihan, Necdet'in kızına aşık oldu. Kız üniversiteye hazırlandığı için ailesi okuyacağını bildirmişti. Cihan bunlara rağmen yine vazgeçmedi. Bir akşam sarhoşken kızın yanına gidince kızın abisi durumu görmüş ve müdahale etmek isteyince Cihan, kızın abisine bıçak saplayıp kaçtı. Adam öldürmeye teşebbüs etmekten tam on bir yıl hapis yedi. Bu olanlardan durmak bilmeyen kızın diğer abileri de Hüseyin'in terasındaki bütün kuşları öldürdüler. Hüseyin kuşların ölümüne yıkıldı ve psikolojisini kaybetti. Çırılçıplak bir vaziyette kuş gibi terasta tüneyerek oturduğu gözlendi. Evet Kuşçu Hüseyin'den de eser kalmadı.
Üç senedir hacca gidemeyen Gülseren Teyze.. Oğlu Tahsin'le birlikte yaşıyor. Bebek bakıcılığı yaparak geçimini kıt kanaat sağlıyorlar. Üç yıldır da hacca gidemediği için gözleri kanla karışık yaş akıtıyor. Daha sonra Gülseren Teyze radyoda bir yarışma duyuyor ve Peygamber efendimiz (s.a.v) hayatıyla ilgili bir kitap okunması gerektiğini öğreniyor. Bu kitabı okuyup sınava giren en başarılı on kişinin hac yolculuğu karşılanacak. Oğlunun yardımıyla bir kitap ediniyor. Kendi okuması yavaş olduğu için oğluna okutturuyor. Kitap bittiği zamanda sınava giriyor. Üç gün sonra sonuçlar belirlendiğinde seçilmediğini öğreniyor. Bir acı hikaye daha son buluyor. Gülseren Teyze Medine'ye varamıyor.
Zerrin, babasını çok küçükken kaybetmiştir. Bu nedenden dolayı baba hasreti çekmektedir. Birçok isteyeni olmasına rağmen karaktersiz bir adam olan Turgut'la evlenmeyi tercih etmişti. Daha sonra Dündar isminde bir adam Turgut'un eline para sıkıştırarak Zerrin'den boşanmasını istemiştir. Zerrin, Dündar ile evlenmiştir. Bir süre sonra bu evlilikten sıkılan Dündar başka kadınlara gitmeye başladı. Zerrin daha fazla dayanamadı ve boşandı. Gencecik yaşında iki talihsiz evlilik yaşamıştı. Bunun sebebi baba eksikliği miydi?
Bunu kimse bilemiyor. Bu evliliklerden sonra bir mobilyacıda çalışmaya başlayan Zerrin'e bir kısmet daha çıktı. Elli yaşlarında üç çocuklu bir adam Zerrin'e talip oldu. Zerrin bu evliliği kabul etti. Ancak çok sürmeden bu evlilikte sona erdi. Çünkü adamın çocukları Zerrin'e koca parası yiyen kadın olarak bakmaya başladılar. Zerrin bu kadere daha fazla dayanamadı. Güzelliğinin bedelini ödemekten sıkılan Zerrin bir maket bıçağıyla yüzüne yara yapmıştı. Bir gün köprüden atlamaya çalışırken kameralara yakalanmıştı. Tüm mahalleli bu güzel kızın neler çektiğini gördü.
Müfit ağabeyin oğlu Aydın, bir kıza aşık olmuştu. Daha sonra öğrenmişti ki bu kız Moldovalı ve bir konfeksiyon atölyesinde çalışıyormuş. Atölyenin sahibi topladığı kızları ucuza çalıştırıyormuş. Ellerinde sigortaları ve bir güvenceleri olmayan bu kadınlar zorla çalıştırılıyor. Aydın bir şekilde bu kızı kaçırmayı başardı. Ortalardan kayboldular. Kısa süre sonra Müfit ağabeyi ve eşini rahatsız etmeye başladılar. Müfit ağabeyi vurdular. Aydın kızla kendine yeni bir hayat kurdu. Kız kurtuldu ancak bedelini Aydın'ın babası ödedi. Gerçekten de her yaşananın bir bedeli var mı? Bu da diğer sorular gibi bilinemiyor.
Yazarın ilk okuduğum kitabı olmasına rağmen anlatılan öykülerden son derece etkilendim. Daha bahsetmediğim bunlar gibi çok hikaye var. Aşık olan gençler, sevenler, terkedilenler, bedel ödeyenler. Gerçekten bir hikayenin bile mutlu bir sonla bitmemiş olması okuyucuyu düşündüren en önemli durumlardan birisi. Her sayfa farklı bir acı, farklı bir duygu. Çoğu zaman nefret ile üzüntü aynı zamanda duyulabiliyor. Kaleme alınmış o kadar acı var ki insan ağlamamak için kendini tutmakta zorlanabiliyor. Kitabın içinde geçen '' film de olsa inanmazsın ama gerçek hayatta daha acayip şeyler oluyor'' cümlesini okuyunca gerçek hayatta bu anlatılanlara benzer birçok olayın yaşandığının farkına vardım. Tarık Tufan'ın bütün eserlerinin ortak yönünün gerçekçi ve acı olması aslında biz görmesek bile çevremizde de bu hikâyelerdeki gibi olaylar kolaylıkla yaşanabiliyor olduğunu vurguluyor. Kitabı okurken bazı gerçeklere dayanamayıp gözlerimden usulca birkaç yaş süzüldüğünü fark ettim. Şiddetle herkesin okumasını isterim. Ben zaten hayatın gerçekleriyle birebir karşı karşıyayım diye düşünüyorsanız bile okumalısınız. Çünkü bu kitaptaki gerçekler bir başka türlü. Bu mahallenin gerçekten var olup olmadığı, içindeki karakterlerin yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor. Ancak okuyucunun kalbinde hâlâ yaşamaya devam ediyor.
Yazan: Elif POYRAZ
Beni Onlara Verme Konusu
Son dönemlerin beğenilen ve çok okunan yazarlarından bir tanesi olan Tarık Tufan yeni romanı Beni Onlara Verme ile hayranlarına bir mahalle hikayesi sunuyor.
Tarık Tufan Beni Onlara Verme kitabında birbirinden farklı karakterlerin kesişen hayatlarını sunuyor. Bu karakterlerin ortak noktası ile bazılarının aynı mahalleden olması, tümünün ise aynı semti paylaşıyor olması.
Romanda günümüz hayatımızda görmeye alıştığımız ama gerçek hayatlarını asla bilmediğimiz karakterlerin gerçekte nasıl yaşıyor olabilecekleri, verdikleri kararlar ve bunların çevrelerine etkilerini mükemmel hikayeler ile görüyoruz.
Beni Onlara Verme Soruları ve Cevapları
Beni Onlara Verme kimin eseri?
Tarık Tufan
Beni Onlara Verme türü nedir?
Öykü/Hikaye
Beni Onlara Verme kaç sayfa?
248
Beni Onlara Verme Yorumları
bizim kitapçıya daha gelmemiş geldiği gibi alıp okuyacağım
09-04-2017 21:45
harika ötesi bir kitap herkese tavsiye ediyorum
20-04-2017 23:36
tarık tufanın kitapları genelde güzel oluyor ama beni onlara verme kitabı standardın biraz altında kalmış kişi göre de değişebilir
07-02-2019 23:29
kitap güzel ama pahalı almak yerine netten pdf buldum okudum baya hoşuma gitti fiyata da değermiş