Yazarımıza gelen bir günlük ile başlıyor kitabımız günlüğün gittiği yere kadar yazıyor Buket Uzuner, Nilsu Baran, babasına aşık annesinden uzak bir kız çocuğuydu. Kardeşi Cem de annesiyle çok yakındı. Babası bir doktordu. Sürekli labaratuvarında deneyler yapıyordu. Annesiyle üniversite zamanlarında evlenmiş, herkesten önce baba olmuştu. O zamanlar her şey toz pembe görünse de zaman geçtikçe birbirlerine uygun olmadıklarını anladılar. Bir gün annesi evden kaçtı. Bunu duyan babaları da bir süre eve gelmedi. Anneleri bir ressam ile Antalya'ya kaçmıştı. Babası ile boşanmak istiyordu. Babaları ilk başta bir şey hissettirmese de onun da bir sevgilisi vardı. Nilsu bunu tesadüfen öğrenmişti. Anne ve babalarının yokluğunda karşı daire de kalan anneanneleri Cem ve kendisine bakıyordu. Cem daha küçüktü. Nilsu ise lise'ye gidiyordu.
Bir gün babası sevgilisi Selen ile Nilsu'yu tanıştırdı. Nilsu babasına aşık bir kız çocuğuydu. Selen'i kabul etmesi kolay olmayacaktı. Cem ise zaten hiçbir zaman kabul etmeyecek, gittikçe içine kapanacaktı. Selen çok güzel ve bilgili bir kadındı. Cıvıl cıvıldı, mimardı, başarılıydı. Belli ki babası ile de birbirlerini seviyorlardı. Ancak Nilsu her zaman babası için iki kadın olacağını düşünmüştü. Bir annesi iki kendisi. Babası başka kadını severse kendisini sevmez diye korkuyordu. Selen'i sevmemeye çalışıyor, her ortamda ondan biraz daha uzak durmak istiyordu. Ancak Selen tüm iyiliği ile yaklaşıyordu ona. Nilsu da yavaş yavaş birlikte zaman geçirdikçe yaklaşıyordu Selen'e. Hatta annesinden daha fazla zaman geçirir olmuştu Selen ile. Cem ise hiçbir gezilerine katılmıyor, katılsa da hastalanıp hemen eve dönmek için sıkıştırıyordu. Bir süre sonra da yatılı okula gitmek istediği için yatılı okula yazdırıldı. Nilsu da anneannesinin evine geçmişti. Kendi evlerini boşaltmışlardı. Annesi, ressam'dan ayrılmış Fikret adında bir iş adamı ile evlenmişti. Babası ile Selen 'in evinde kalıyordu. Nilsu hiç annesinin yanına gitmiyor, daha çok Selen ve babası ile vakit geçiriyordu.
Mike adında bir edebiyat öğretmeni vardı. Bu adam Hemingway ve Jack London 'a aşıktı. Zamanında babası annesinin peşinden intihar etmiş kendisini babaannesi büyütmüştü. Ancak şimdi Mike da babasının izinde gitmeye çalışıyordu. Bu sıralarda Nilsu ile yakınlaştılar. Nilsu ilgisini çekebilmek için annesinin intihar ettiğini söylemişti ona. Ve bir müddet sonra ilişkileri başladı. Lise bitene kadar Mike ile ilişkisine devam etti. Liseden sonra üniversiteye geçince Selen gibi mimar olmak istediğine karar verdi. Arkadaşları ile bir ev tuttu. Orada yaşamaya başladı. Bu sırada Mike'ı Selen ile birlikte yolcu etmişlerdi. Nilsu okuluna gidip geliyordu. Derken Selen ile babasının ayrılmasıyla bir düzen daha son buldu. Selen apar topar Amerika'ya taşınmaya karar verdi ve o da gitti. Babası ile bir banka müdürü ile evlendi.
Nilsu, üniversiteyi bitirmiş, iş başı yapmıştı. Mike ve Selen ile sürekli mektuplaşıyordu. Hayatına sürekli yeni kişiler girip çıkıyor ancak gerçek aşkı bulamıyordu. Bu sıralarda Mike da aynı babası gibi intihar etti. Ondan sonra ise karşısına Teoman çıktı. Teoman, Cahide hanımın oğluydu. Mühendisti. Ancak mühendislik yapmıyor onun yerine marangoz dükkanı bulunuyordu. Daha önceden 2 evlilik yapmış iki evliliğinden iki çocuğu olmuştu. Nilsu Teoman'a aşık olmuştu.
Teoman'ın annesi Cahide hanım da intihar etmişti. Onun çok yakın arkadaşı Neyyire Gömüç, Teoman ile yakın arkadaş olmuştu. Nilsu ilişkileri boyunca onunla da tanıştı ve görüştü. Her şey çok güzel ilerliyordu ancak bir süre sonra her şeyi bırakarak tatile çıkıyorum notuyla ortadan kayboldu. Günlük burada son buluyor. Yazarımız sonradan işin peşinde düştüğünde ise karakterlerden doğru ve yerinde olan tek kişinin Neyyire Gömüç olduğu ortaya çıkıyor.
Değerlendirme:
Farklı ama ilgi çekici bir kurgu ve üslubu olan eserimiz kendisini okutturuyor. Nilsu'yu öyle anlatıyor ki sanki Nilsu benim arkadaşımmış gibi hissettim okurken, o mektuplar bana yazıldı sanki ben karşılık verdim ona, Mike 'ın ölümünü ben hissettim, Selen hiç gitmesin istedim. O evde yaşadım kitabı okuduğum süre boyunca ben de gezdim onlarla, ben de yaşadım tüm anılarını. Harika bir eser.