Kitap Türü:Yabancı RomanlarOrjinal Adı:I Do Not Bid FarewellÇeviren:Göksel Türközü
Puan Tablosu
Arka Kapak Bilgisi
Veda Etmiyorum Özet
Gyongha öğretmenlik mesleğini sürdürürken aynı zamanda yazarlık kariyerine de devam etmektedir. Son kitabına konu olan Jeju Katliamı’na dair belgeleri okumaya başlamasıyla kâbuslar hayatının bir parçası haline gelir. Kızının bu durumdan olumsuz etkileneceğinden endişelenen Gyongha yazmak için bir ofis kiralar. Ancak ofiste ve ailesiyle geçirdiği zamanlar arasında sıkışıp kaldığını hisseder. En büyük umudu, bir gün gönlünce yazı yazacak zamana kavuşmaktır. Fakat işler beklediği gibi gitmez ve bir ayrılık tüm hayatını altüst eder. Hem işini hem de ailesini kaybeden genç yazar, ağır bir depresyona sürüklenir.
Seul'deki apartman dairesine kapanan Gyongha, dış dünyayla iletişimini keser. Yemek yememeye, evden çıkmamaya başlar. Zamanla eşyalarından kurtulmaya, hatta vasiyet hazırlamaya yönelir. Tam da bu karanlık dönemde, bir kasım günü, yirmi yıllık arkadaşı Inson’dan bir mesaj alır. Inson, elektrikli testereyle sağ elinin parmaklarını kestiği için hastaneye kaldırılmıştır. Dikilen parmaklarındaki kan akışını korumak ve sinirlerin ölmesini önlemek için üç hafta boyunca her üç dakikada bir dikişlerine iğne vurulması gerekmektedir. Hastanede tedavi gören Inson, Jeju Adası’ndaki Cungsong Beldesi'nde bıraktığı papağanı Ama’nın bakımını üstlenmesi için Gyongha’dan yardım ister.
Gyongha, Inson’la üniversiteden mezun olduğu dönemde tanışmıştır. Bir dergide çalışırken, Myong Dağı ve aşağı köylerle ilgili bir yazı için foto muhabir olarak anlaştığı Inson’la üç yıl boyunca her ay iş gezisine çıkmıştır. Gyongha işten ayrılsa da arkadaşlıkları devam etmiştir. Inson, hiç kardeşi olmadığından, annesi yaşlanınca ona bakmak için sekiz yıl önce işini ve evini bırakıp Cungsong’a dönmüş, devlet destekli bir marangozluk okuluna giderek mobilya yapmaya başlamıştır. Annesinin vefatından sonra ise Gyongha'nın kitabı nedeniyle rüyalarında sıkça gördüğü kara ağaçları hatırlayarak yüzü aşkın ağacı kurutmuş; onları kesip, yontup beli bükük insan bedenleri şekline dönüştürerek Jeju Katliamı’nda hayatını kaybedenlere adanacak bir anıt hazırlamakla meşgul olmuştur. Ancak bu uğraşı sırasında bu talihsiz bir kazayı geçirmiştir. Gyongha, kazanın dolaylı olarak kendi suçu olduğunu fark edince arkadaşının ricasını geri çeviremez ve adaya doğru yola çıkar. Ancak adaya vardığında yoğun bir kar fırtınasıyla karşılaşır ve Inson'un evini bulmakta zorluk çeker. Zorlu bir yolculuğun ardından Inson'un evine ulaştığında ise Ama’nın çoktan öldüğünü fark eder. Gyonga evde kaldığı süre boyunca bulduğu eşyaları Inson’un geçmişte anlattıklarıyla birleştirerek arkadaşının ailesine dair sırları keşfeder. Inson'un annesi, 1948'de Jeju Adası'nda yaşanan ve binlerce sivilin hayatını kaybettiği katliamın canlı tanıklarından biridir. Gyongha, bu trajik aile hikâyesini öğrendikçe, geçmişin izlerinin bugüne nasıl taşındığını fark eder. Annesinin yaşadığı travmalar Inson'un hayatını da derinden etkilemiştir. Inson geçmişte özel bir kültür vakfından destek alarak bir belgesel çekmiş; 1940’lı yıllarda Mançurya’da bağımsızlık ordusunda faaliyet göstermiş, şu an Alzheimer hastası yaşlı bir kadının anlattıklarını 1948’de Jeju Adası’na ait siyah beyaz video kayıtlarıyla paralel kurguda birleştirmiştir. Ancak bu projeyi tamamladıktan sonra belgesel yönetmenliğini aniden bırakmıştır. Gyonga, Inson’un bu vazgeçişinin nedenini de artık anlamaktadır. Inson’un annesi, Kore Savaşı öncesinde ABD’nin desteğiyle komünistlerle mücadele adı altında gerçekleştirilen Jeju Katliamı’nda, Güney Kore hükümetine bağlı güvenlik güçleri tarafından öldürülen babasının, annesinin, 8 yaşındaki kız kardeşinin cesedini bulmak için ceset yığınları arasında dolaşmış, tarifsiz acılar yaşamıştır. Üstelik Inson’un henüz dokuz yaşındayken kaybettiği babası da tüm yakınlarını kaybetmiş ve işkenceye maruz kalmış bir mağdurdur.
Akıl almaz acılara, toplu infazlara bir aile hikâyesi üzerinden tanıklık ettiğimiz bu roman, Nobel Edebiyat Ödüllü yazarın, ülkesinde yaşayan acıları canlı tutma arzusunu bireysel bir direnişten kolektife bir hafızaya dönüştürme amacını başarıyla yerine getiriyor. Nitekim, Nobel Edebiyat Komitesi Başkanı Anders Olsson,da ödül gerekçesi olarak Han Kang hakkında “Tarihin travmalarından kolektif bir hafıza oluşturuyor” demiştir. Aynı katliam Jeju yerlisi yönetmen O Muel tarafından Jiséul adıyla beyazperdeye aktarılmış, film 2013 Sundance Film Festivali'nde Dünya Sineması Dramatik Büyük Jüri Ödülü'nü kazanmıştır.