Serra yaz tatiline yeni girmişti ve soluğu annesi ile beraber Çeşme’de almışlardı. Ve bu sefer yalnız da değillerdi. Ananesi ve dedesi de katılmışlardı bu şirin yaz tatiline.
E haliyle bir sezon arayla çok şey olmuştu. Olaylar olaylar anlayacağınız. Mesela Zeynep’in ablası Nilgün abla Amerika’da kendine yabancı bir eş adayı bulmuştu ve onunla evlenmek istediğini ailesine yazdığı bir mektupla bildirmişti. Ve böylece büyük bir bomba patlatıp aile direk ‘katiyen bu iş olmaz’ ve ‘Nilgün gelsin dinleyelim’ olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Olaylar olup bitiyordu ama bu iş için Sırma, Serra, Zeynep ve Tümay daha heyecanlıydı. Nitekim yabancı eniştesine komik bir tanışma faslı hazırlayan ve onun yardakçısı olan Sırma, Serra ve Tümay bol neşeyle atlatmıştılar geceyi.
Lakin yaz tatillerini bu sene Çeşme’de geçirmek yerine Akdeniz turu yapmaya karar veren çete, hazırlıklara başlayıp çoktan gemiye binmiştiler bile. On gün süren bu gezinin nasıl bu kadar çabuk bittiğini kimse kestirememişti.
Gezi rehberi Canan abla idi. Bir üniversiteli olmasına rağmen yaz tatillerinde böyle tur rehberliği yapmışlığı çok olurmuş. Herkesin keyfi yerindeydi. Hele Cüneyt ile Serra’nın… Koskoca on gün onların olmuştu. Olympos, Ölüdeniz, Antalya, Kaş anlayacağınız gitmedikleri yer kalmamıştı. Lakin gezinin tek olumsuz yanı Sırma’nın bir at kuyrukluğa âşık olması idi. At kuyruklu da Serra’nın tanımıydı. Çocuğun ismini bilmiyorlardı. Serra, Sırma için çok endişeleniyordu. Nitekim Sırma’yı ilk defa bu kadar üzgün ve suskun görüyordu. Sırma’nın da üzgün ve suskun olmasının sebebi At kuyruklunun Kaş’ta yaşamış olup onu bir daha göremeyecek oluşuydu.
Gezi bitmişti. Herkes Çeşme’ye dönüşmüştü ama Serra için yolculuk hala bitmemişti. Cüneyt’le ciddi bir ilişkisi olan Serra, Cüneyt’ten bu kadar erken ayrılmasına çok üzgündü ama kendisini Akdeniz gezisinde çekindiği fotoğraflarla teselli edeceğine söz verdi.
Tatilinin ortasında İstanbul’a dönen Serra, bu tatil bir farklılık yapıp çalışmak istediğini annesine söylemişti. Hemen annesi Serra’ya bir iş bulmuştu bile. Çocuk bakıcılığı. Can ve Bilge adlı iki çocuğa bakıcılık etmeye başlayan Serra, hiç de zorlanmıyordu. Aksine keyif bile alıyordu.
Hem çalışmanın yanında spora da başlamıştı. İki kilo vermişti bile. Cüneyt ile bir daha ki buluşmalarına da daha güzel görünmek istiyordu.
Hep ananesi, dedesi ve annesiyle vakit geçiren Serra, babasının isteği üzerine bu sefer babaannesinin yanına gider. Orada da büyük bir sürprizle karşılanır elbette. Babası kendine uygun bir hanımefendi bulmuş ve o hanımefendiyi Serra ile tanıştırmak istiyormuş. Serra oldukça öfkelenmişti ama yapabileceği bir şey yoktu. Aslında vardı. Oldukça huysuzca davranmak... O hanımefendi ile tanışmıştı. Ama kadın tamamen annesinin zıttı idi. Serra inanamıyordu babasının nasıl böyle bir kadından hoşlandığına. Üstelik kadının Serra’da iki yaş küçük kızı daha vardı.
Maalesef Serra durumu kabullenmişti. Ve İstanbul’a döndükten kısa bir süre sonra babası ile Yasemin hanımın bozuştuklarını öğrendiğinde zevkten dört köşe olmuştu.
Bu sırada Cüneyt onu ne arıyordu ne de soruyordu. Serra bazı şeylerden şüphelenmeye başlamıştı ama kendine itiraf etmek istemiyordu. Nitekim 10 Kasım için Ankara için düzenlenen geziye katıldıklarında Cüneyt’in okulunun da orada olacağını öğrenen Serra, konuşmak için güzel bir fırsat olacağını düşünüyordu.
Cüneyt ve Serra konuştuklarında geriye kalan sadece yıkım olmuştu. Meğersem Cüneyt dört aydan beri aynı anda başka bir kızla çıkıyormuş. Bu yüzdende Serra’ya soğuk davranıyormuş. Serra’yı üzmemek içinde kendisine söylememiş gibi palavralar.
Serra o kadar çok üzülüp öfke duymuştu ki sinirlerinden kendine hâkim olamıyordu. Varsın olsun hayat devam ediyordu. Bu sayede yeni arkadaşlarından Dilek ona çok yardımcı olmuştu.
10 Kasım gezisi getirdiği hüzünlerle beraber iyi şeylerde vardı elbette. Serra 10 Kasım hakkında bir oturuşta yazdığı yazıyı Mualla hocasına gösterince bu kadar çok takdir alacağını düşünmemişti ebette. Zira bir yarışmaya katılmayı aklının ucundan bile geçirmiyordu. Ve katıldığı yarışmayı kazanacağını da… Ödülü ise ABD’ye gidip oraya kendi ülkemizin gelenek, görenek ve Atatürk’ümüzü anlatmaktı.
Hem çalıştığı acentede ilk maaşını almıştı. Cüneyt’e olan kızgınlığı ve üzgünlüğünü de yavaş yavaş yok olup kabullenilmeye geçiş yapmıştı. Her şeye kendi ayakları üstünde durabilen on yedi yaşında bir genç kız olmuştu Serra.
Yazan: Selin Gürcüoğlu
Kendi Ayakları Üstünde Soruları ve Cevapları
Kendi Ayakları Üstünde kimin eseri?
İpek Ongun
Kendi Ayakları Üstünde türü nedir?
Yerli Romanlar
Kendi Ayakları Üstünde kaç sayfa?
430
Kendi Ayakları Üstünde Yorumları
ilk yorum :) bu kitabi yillar once okudum fena degil...
12-12-2016 14:18
çok güzel bir seri
17-12-2016 23:44
gerçekten çok güzel bir kitap herkesin okumasını tavsiye ederim 😊
21-12-2016 20:23
3.kitabini çok aşırı sevemedim ama seri tam benlik :))
ya 3.kitabını pek sevemedim ben.cüneytle ayrılmalar filan:/öte yandan mualla öğretmen lise yılları filan var bu kitapta çok sevdim onları:)) neyse bahorellacanım da okumak istiyordu bu seriyi.tavsiye ederim pıtırcığım oku kitabı:)))
15-12-2017 19:09
evetbu kitap çok güzel
30-04-2018 12:41
bir genç serisi 3. kitabı ama pek olmamış seri ne güzel devam ediyordu 3. kitapta işi batırmış
01-01-2020 20:33
ben bu kitabı yeni bitirdim ama gerçekten çok güzel bir kitap tabi üzücü yanları da var.:( 😂👍
19-01-2021 16:05
seri olacak bir kitap değil!
22-11-2022 18:29
seri çok uzun imkan oldukça okuyorum üçüncü kitapta bitti