Adem GÜNEŞ'in "Çocuk Deyip Geçmeyin" adlı kitabı 4 bölümden oluşuyor. Her bölümde birçok alt başlık bulunuyor. Bu alt başlıklar farklı konulara dikkat çekiyor. Hemen hemen her alt başlıkta da o konuyla ilgili bir fotoğraf bulunuyor.
ZAMAN AKIYOR ÇOCUKLUK YILLARI GERİDE KALIYOR
Bu bölümde, bebeklerin ilk iki yıl anneleriyle uyumalarının annelere ve bebeklere sağladığı faydalara dikkat çekiliyor. Çocukların çeşitli sebeplerle kaygılanmalarının yalan söylemelerine sebep olabildiği ve bu durumun çocuklara güven duygusunun hissettirilmesiyle ortadan kalkabileceği anlatılıyor. Yaşanmış örnekler verilerek çocukların da sabrının tükenebileceği, ilgisiz anne-babaların çocuklar üzerindeki etkileri, sevgi görmeyenlerin sevgi gösteremedikleri gözler önüne seriliyor. Anne-babaların çocuklarına karşı davranışlarındaki ölçüsüzlüklerin çocukları narsistleştirdiği, çocukların ceza korkusu ile değil güven duygusu ile yetiştirilmesi gerektiği, çocukların karşı karşıya kaldıkları hatalı tutumların onların özellikle aileleri dışındaki bireylerle aktif iletişim kurmalarına engel olduğu anlatılıyor. Küçükken ekilen suçluluk duygusunun tohum olarak kalmadığı, giderek büyüyüp sökülemeyecek hale geldiği, böylece yetişkinlik yıllarında büyük sorunlara sebep olduğu görülüyor. Çocukların değersizlik hissine kapılmalarını önlemede ve iradelerini geliştirmelerine yardımcı olmada anne-babaların, öğretmenlerin ve çocuklara müdahalede bulunan diğer kişilerin etkilerine dikkat çekiliyor. Çocuklara paranın kıymetini öğretmenin gerekliliği ve onların kıymet bilerek tasarrufu öğrenmelerinin hayata dahil olmalarıyla mümkün olabileceği, bunun için de tatillerin değerlendirilebileceği anlatılıyor.
HER ÇOCUK ÖZELDİR
Bu bölümde, bütün çocukların farklı olduğu ve çocuk eğitiminde bu farklılıkların dikkate alınması gerektiği anlatılıyor. Yetişkinlerin çocuklar üzerinde olumlu etki bırakabilmeleri için çocuklarla aralarında güven bağı kurmaları, çocukların hatalarına hoşgörüyle karşılık vermeleri ve çocuklara karşı büyüklenmemeleri gerektiği anlatılıyor. Oyunun, çocukların hayatlarındaki önemine dikkat çekiliyor. Bütün çocukların farklı yeteneklere, ilgi alanlarına ve zeka türlerine sahip olduğuna, bu farklılıklar dikkate alınmadığında ortaya çıkacak sorunlara dikkat çekiliyor. Yetişkinlerin çocuklara karşı mahcubiyet hissini yitirmelerinin sorunlara neden, çözümlere ise engel olduğu görülüyor. Çocukların aşırı ev ödevleriyle bunaltılarak haksızlığa uğratıldığı, çocuklara ilk olarak eğik el yazısı öğretilmesinin ve sınav sistemlerinin sebep olduğu sorunlar gözler önüne seriliyor. Eğitimde şiddet ile şefkatin oluşturduğu farklılıklara değiniliyor. Çocukların binicilik, okçuluk gibi sporlarla sosyalleşmelerinin faydaları üzerinde duruluyor. Hayatta derslerden ve sınavlardan daha önemli şeyler olduğu çok acı bir örnek ile hatırlatılıyor. Okul servislerinin çoğu zaman maddi anlamda önemsendiği kadar manevi anlamda önemsenmediği, bu durumun da çocuklar üzerinde ciddi olumsuz etkilere sebep olduğu örneklerle anlatılıyor.
ANNELERİN DE BİR ÇOCUKLUK ÖYKÜSÜ VAR
Bu bölümde anneyle güvenli bağlanmanın gerçekleşip gerçekleşmemesinin yetişkinlik dönemlerindeki etkileri üzerinde duruluyor. Eşlerin sağlam kişiliklerinin olmasının evliliğe olumlu etkileri, aksi durumda ise sebep olduğu zararlar anlatılıyor. Sorunlar karşısında desteğe ihtiyaç duyan kişilerin herhangi bir kişiden değil de bir uzmandan yardım almasının yanında, yardım alacağı uzmanın kendisinin inançlarına, ahlaki ve kültürel yapısına ne kadar uygun ve saygılı olduğunun önemi görülüyor. Tek çocuk yetiştirmenin zorluğu ve kardeş sayısının çocuk gelişimini nasıl etkilediği anlatılıyor. Anne-babaların çocuklarını olumsuz etkileyen davranışlarını çocukluk döneminde değiştirmeleri doğrudan çocuklara etki ettiği halde , çocuklar ergenlik dönemindeyken oluşan değişimlerin çocukları doğrudan etkilemediği anlatılıyor. Anne-babaların sorunlu davranışlarının olabildiğince erken ortadan kaldırılması gerektiği görülüyor. Anne-babaların çocuklarına, kendi çocukluk anılarını samimiyetle anlatmalarının önemi ve olumlu etkileri hatırlatılıyor.
BAYRAM YAŞANMAK İSTENİRSE BAYRAM OLUR
Bu bölümde, eski bayramlar diye iç geçirilmesine, eskiden bayramların eş-dost-akrabayla coşku ve samimiyetle kutlanırken şimdilerde samimiyetten uzak kutlama mesajları ve zoraki ziyaretlerle geçiştirilmesinin neden olduğu gözler önüne seriliyor. Çocukların belli bir yaşa kadar hayal ve gerçeği birlikte yaşadıklarının göz önünde tutulması ve kusurlarının yüzlerine vurulmaması gerektiği anlatılıyor.