Suna, on yaşlarında bir kız çocuğudur. Uzun kumral saçlı, maskülen, asi ve dalaşkandır. Suna, top oynamayı çok istemektedir. Annesi ve babası kızları Suna’nın top oynamasını istemezler. Kızlarını top oynanamaması için tembihlerler ve ona rağmen Suna içindeki bu isteği bastıramaz. Bir gün sokakta kaleci Osman ve arkadaşları top oynarken fırladığı gibi topu tutar. Osman ve takım arkadaşları bu duruma hem şaşırır hem sinirlenir. Derhal topu vermesini söyler. Ardından kızların top oynayamayacağını bu oyunun erkek oyunu olduğunu söyler. Suna, ısrarla top oynamak istediğini ve çok iyi koştuğunu söyler. Osman, Suna takıma girerse takımdan çıkacağını söyler. Suna, bunun üzerine kalecisiz takım olmayacağını söyler. Osman bu sözün üstüne yumuşamıştır. Suna, elindeki topu göstererek yarım kalan oyunu bitirmek istediğini ifade eder. Bunun üzerine çocuklar heyecanlanır. Az önce yaşanan olay yaşanmamış gibidir. Top peşinde koşan Şuna, topu kaçırır. İlerde inşaat ve çevresinde kuyular vardır. Bu kuyularda kireç söndürülmektedir. Bu kuyulardan birine düşen Suna, ağır sakatlanır. Suna, hastaneye kaldırılır. Bir süre burda yattıktan sonra eve getirilir. Suna, bir süre okula gidemeyecek ve yürüyemeyecektir. Bu duruma çok üzülen Suna, kendi iç dünyasına kapanır. Bir yıl okula gidemeyecek ve arkadaşlarını göremeyecektir. Odasının penceresinden dışarıyı izler. Penceresine çarpan bir serçeyi donmaktan kurtarır. Karnını doyurur ve serbest bırakır. Suna, penceresine konan serçelerle konuşur. Bu Suna’nın uydurduğu bir oyundur. Her serçeye isim vererek onlardan öyküler dinler. Bu öyküleri de kendisi düşünerek yazdığı öykülerdir. Anne ve babasına bu öyküleri serçelerden dinlediğini anlatır. Anne ve babası doğrusunu bilirler ve kızlarına üzülürler. Suna, her serçeye bir rengin ismini verir. Bu serçeler sıra sıra Suna’nın camına konup ona öyküler anlatır. Birinci serçenin adı Kara Kanatlı Serçe’dir. Kara Kanatlı Serçe, iki dostun donmuş olan nehre yolculuğunu, sorunlarını anlatır. İkinci serçenin adı Beyaz Serçe’dir. Bu serçe, salyangozun kendi kabuğunu beğenmeyip kendine farklı bir kabuk yapma maceralarını anlatır. Üçüncü serçenin adı, Eflatun Serçe’dir. Bu serçe, bir çocuğun hayvanlara eziyet etmesini ve başına gelenleri anlatır. Dördüncü serçenin adı, Turuncu Serçe’dir. Bir kızın insanlarla alay etmesinin sonucunda başına gelenler anlatılır. Beşinci Serçenin adı Lacivert Serçe’dir. Bu Serçe de başkalarının kötülüğünü isteyen çocuğun ibretlik öyküsünü anlatır. Altıncı serçenin adı Sarı Serçe’dir. Bu serçe eşeğin tembelliğini anlatır. Yedinci serçenin adı, Kırmızı Serçe’dir. Kardeşini kıskanan bir çocuğun ibretlik hikayesi anlatılır. Sekizinci serçenin adı, Gri Serçe’dir. Bencil olmanın sonuçları anlatılır. Dokuzuncu serçenin adı, Mor Serçe’dir. Bu Serçe, akilopanta kuşu ve leyleğin ego savaşını anlatır. Onuncu serçenin adı, Kahverengi Serçe’dir. Bu serçe, Yolcu ile Cin’in öyküsünü anlatır. On birinci serçenin adı Yeşil Serçe’dir. Sorumsuz ve tembelliğin zararları anlatılır. On ikinci serçenin adı, Pembe Serçe’dir. Bu serçe, bir serçe ile korkuluğun hikayesini anlatır. Kış biter, yavaş yavaş bahar kendini gösterir. Suna artık iyileşmeye başlamıştır. Serçe ile olan düş oyununa son verip artık kendi hikayelerini annesine ve babasına anlatmaya başlar. “Damdaki Korkuluklar” adlı öyküsünde Yusuf isimli çocuğun korkuluk yüzünden ölen kuşlara, babasının çözüm üretme süreci anlatılır. “Geri Gelen Armağan” adlı öyküsünde bir çocuğun kendisine gelen hediyeyi o kişiye tekrar hediye etmesi anlatılır. “Çöp Kutusundaki Ayakkabı” adlı öyküsünde bir çocuğun kendini savunamaması üzerine yaşadığı tatsız olaylar anlatılır. “Piyangodaki Kurbağa” adlı öyküde, arkadaşlarına kötülük eden bir çocuğun öyküsü anlatılır. “Köpek paltosu” adlı öyküde, zengin ve fakir köpeğin yaşamı anlatılır. “Bencil Karga” adlı öyküde, bir karganın bencilliği anlatılır. “Soylu ve Soysuz Köpek” adlı öyküde, insanların sadece sahip olduğu hayvanları sevme sorunu anlatılır. “Evdeki sincap” adlı öyküde, hayvanların yaşama alanına saygı duyulması gerektiği anlatılır. “Haylaz Ağaçkakan” adlı öyküde, yavru bir ağaçkakanın aile büyüklerini dinlemeyip başının dikine gitmesinin sonuçları anlatılır. “Fatma Nine’nin İneği” adlı öyküde, Fatma Nine’nin ineğine olan bağlılığı anlatılır. “Yalan Üç Ayaklıdır” adlı öyküde, yalan söylemenin sakıncaları anlatılır. “Barış içinde yaşamak” adlı öyküde iki arkadaşın sorunlarını kavga yerine konuşarak seçmesinin farkını anlatılır. “Sucu Uluç” adlı öyküde, sucunun işini düzgün yapmamasını anlatır.
DEĞERLENDİRME
Gülten Dayıoğlu “Suna’nın Serçeleri” adlı eserini 1974 yılında yayınlanmıştır. En bilindik eseri “Fadiş”tir. Bir çok ödül almıştır. Yazdığı bu eserinde çocuklara iyiliği, doğruluğu, dürüstlüğü öğütlemiştir. Çocuklar için çok faydalı bir kitaptır.