Şiir meselesi, Behçet Necatigil, Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun hayatı tarafından konu edilmiştir. Rüştü ve Muzaffer şehrin en zengin kişisi Zikri Bey’in kızı olan Suzan’ı tavlamak üzere iddiaya girerler. İkisi de Suzan’a şiir yazar ve Suzan hangisini beğenirse o, iddiayı kazanmış olacaktır. Rüştü ve Muzaffer Suzan’a, yazdığı piyeste rol teklif etmek üzere Suzan’ın dans provasına gitmişlerdir. Suzan provadan çıktıktan sonra yanına giderler fakat Rüştü öksürmeye başlar ve tokalaşmak üzere Suzan’a uzattığı eli havada kalmıştır. Bunun üzerine arkadaşları Suzan’ı alıp giderler. Sonrasında Suzan ve Muzaffer karşılaşır, Suzan kendisini arkadaşının yanına götürmesini ve elini bizzat sıkıp geçmiş olsun demek istediğini söylemiştir. Rüştü’nün yanına gidip konuşurlar ve araları düzelmiştir. Ayrılırken Suzan onları hafta sonu olan tenis maçına davet eder. Ertesi gün üçü bisiklet sürerek, ayaklıkla direklere tırmanarak eğlenceli vakit geçirmişlerdir. Suzan’ın maç günü gelir Rüştü ve Muzaffer yarın halkevinde provaya başlayacaklarını haber verir. Piyesin başrolünü Hatice karakterini Suzan, Mehmet karakterini ise Muzaffer oynuyordur. Piyeste jandarmalar maden kaçakçılarını arıyorlar ve Mehmet maden kaçakçısı olarak yakalanır. Mehmetsiz bir hayat düşünemeyen Hatice saçlarını keserek erkek kılığına girer ve yola koyulur. Piyes şimdilik burada bitmektedir. Halkevi sahnesinde son provalarını yaparlarken Zikri Bey son derece sinirlenerek kızını alıp gitmiştir. Kızının serseri diye adlandırdığı bu gençlerle görüşmesini yasaklar. Hocaları Behçet Necatigil Rüştü’yü Heybeliada’ya tedaviye çağırdıklarını söyler. Giderken Muzaffer’e şiirini, adını yazmadan Suzan’a teslim etmek üzere vermiştir.
Rüştü Muzaffer’e yazdığı mektupta iyi olduğunu ve Mediha isminde bir kadınla tanıştığını anlatmıştır. Suzan ise Muzaffer’e piyesteki gibi kılık değiştirip madene gitmek istediğini söyler ve Muzaffer kabul eder, giderler. Madendekiler temizlenmek için üstlerini çıkarırken Suzan yakalanır ve babası kızını alıp gitmiştir. Behçet Necatigil Muzaffer’i de alıp adanın yolunu tutar. Zorla, ısrarla da olsa hastaneye kabul edilir ve arkadaşı Rüştü onu daktilo odasına götürür. Muzaffer Suzan’a mektuplar yazar fakat mektupları geri gelmektedir. Mediha’nın durumu oldukça kötüye gider ve testler sonucu verem olmadığı ve ilacının orada olmadığını öğrenmişlerdir. Ardından Mediha hastaneden ayrılır ve Muzaffer ile Rüştü de hastaneden kaçarlar. Mediha ve Rüştü aile ve komşularla beraber bir düğün yaparak evlenirler. Hastaneden kaçan Muzaffer ise Suzan’ı aramaya koyulmuştur. Behçet hocasından Suzan’ın İstanbul’a gittiğini öğrenir ve şiirlerinin ‘’Varlık’’ dergisinde yayınlandığını görerek çok mutlu olur. Eve dönen Muzaffer’ e annesi Suzan’ın yazdığı fakat Muzaffer’e gelmeyen mektuplarını getirir. Ardından Muzaffer İstanbul’a gider, arkadaşı Rüştü’ye uğrar. Şiirlerinin yayınlandıkları haberi vererek Muzaffer, adının hakkını yerine getirmiş olur. Suzan’ın lisesine giden Muzaffer buluşmak için randevulaşırlar. Durumu daha da ağırlaşan Mediha’yı Rüştü yalnız bırakmaz ve doktor bulmaya çalışır. Ertesi gün Suzan ile Muzaffer buluşur ve beğendiği şiirin Rüştü’ye ait olduğunu öğrenmiştir. O sıra da Rüştü eşini alkolle ovalıyordur. Olacaklardan haberdar son vakitlerini geçiriyorlardır. Ardından Muzaffer eve yaklaşırken Yasin okuyan sesler netleşmeye başlar. Muzaffer, Rüştü ve Mediha’nın odasına girmeye çalışır fakat ikisi de kapının iki yanına çöküp ağlamaya başlarlar. Suzan da gelir ancak ona kapıyı açan olmaz. İçeride şarap içerek duvarlara, kağıtlara şiirler yazarak günler geçirirler. Muzaffer arkadaşına Suzan’ın Rüştü’nün şiirini daha çok beğendiğini söyler. Rüştü gülümsemeye çalışırken nefes alamaz ve Muzaffer’in kucağında ağzı kan içinde kalmıştır. Eşinin yanına gömülen Rüştü Onur’un mezar taşına yerden aldığı kömür parçasıyla ‘’şair’’ diye ekler şair dostu Muzaffer Tayyip Uslu. Ardından Suzan gelir ve iddiaya girdiklerini, beğendiği şiirin Rüştü’nün olduğunu söyler ve ardından ayrılmışlardır. Zonguldak halkevinden ‘’Mükellefiyet Zamanında Aşk’’ oyunu oynanmıştır ve oyuncular selam veriyorlardır. Muzaffer, arkadaşı için şiir okumaya başlar ve salondan alkış sesleri yankılanıyordur.
Kitap, sahip olduğu dönemin buhranını, kasvetini ve özellikle hastalığını çok derin hissettirmiştir. Kelebeğin rüyası, senaryo olması sebebiyle filmden bağımsız değildir. Kitapta filmden sahneler bulunuyor ve filmi izlemiş ya da izleyecek olanlar için çok güzel izler bırakıyor. Kıymetli şairlerimizin şiirleriyle süslenmiş harika bir hikâye olmakla beraber Yılmaz Erdoğan bu senaryoyu yazarak şairlerimizin şiirlerini bizlere hatırlatmış ve kitapları talep görerek ve hak ettikleri değeri göstererek bizleri o kıymetli insanlarla buluşturmuştur.
Yazan: Begüm Demir
Kelebeğin Rüyası Soruları ve Cevapları
Kelebeğin Rüyası kimin eseri?
Yılmaz Erdoğan
Kelebeğin Rüyası türü nedir?
Yerli Romanlar, Şiir
Kelebeğin Rüyası kaç sayfa?
160
Kelebeğin Rüyası Yorumları
ben kitabı okumadım ama filmini izledim etkilendiğim filmlerden biri oldu kitap farklı mı bilmiyorum yine yılmaz erdoğan yazmış pek farklı olacağını sanmıyorum
18-10-2021 00:03
kitap özeti çıkarmamız lazım filmi ile kitabı aynı mı acaba sadece filmi izleyip özet çıkartsak oluyor mu lütfen yardımcı olun
16-04-2022 21:08
kaç yaş için uygun orta okula gidiyorum
28-01-2023 21:02
kitabın konusuda film gibi çok hüzünlü okurken insan kötü oluyor yaşanabilecek en büyük acılardan yılmaz erdoğana teşekkür etmek gerek