Kitabın başında; "Bu kitap hayali bir hikaye değil; ilahi aşkı arayanların, her bir harfi hüzünden geçen, her bir sesi çığlığa dönüşen bir hayat hikayesidir. " diyen Sinan Yağmur, Hüzün Yanığı 2'de aşkın ilahi boyutunu hikayesiyle süsleyerek anlatmıştır.
Cem ölü bir kadının hikayesinde kendi hikayesini bulacağını en başında bilmemektedir. Ona kalsa ömrü İstanbul’da geçecektir. Turna'nın günlüklerini okudukça farkında olmadığı içsel sancıları da gün yüzüne çıkmaktadır. Turna'nın günlüğü ile yola çıktığı Avanos'ta Münire Anne'nin konağını butik otele çevirmek ister. Bir hafta içinde konak butik otele dönüştürülür. Adına "Huzurhan" denilir. Turna'nın odası dışında bütün odalar otel odasına dönüştürülüp; her birine çiçek ismi verilir.
Bir gün ırmak kıyısında kıraathaneye giden Cem orada hayatını değiştirmesine yardımcı olacak biricik dostu, Halil Hoca ile tanışır. Tanıştıkları sıra da Cem ezan okununca camiye gideceğini söyleyen adama şaşırınca, Halil Hoca onun bu halini anlayarak bir gün onunda geleceğini söyler. O günden sonra ne zaman yürümeye çıksa yolu Halil Hoca'nın dükkanına çıkar. Bir gün Halil Hoca ona kendi hikayesinden biraz bahseder. Aslında o da Cem gibidir. Kur'an'ın mealini okuyarak aslında doğru bildiklerinin yanlışlığını fark eder ve doğru yolu bulur.
Üç haftadan sonra Turna'nın cenazesini ve anne, babasının rızasını almak için Münire Anne ile İstanbul’a gider. Annesi önce karşı çıksa da babasından kaçış yolu, dinlenme yeri olarak gördüğü için kabul eder. Kimsesizler mezarlığından alınan Turna'yı memleketine defnederler. O gece Cem konakta seslere uyanır. Duvara yansıyan iskelet görüntüsü ile irkilir. Bu yaşadıklarını rüya olarak düşünse de oldukça uyanıktır. O geceden sonra, her gece Turna'nın sesini duymaktadır. Ta ki 17 Mart gününe kadar. Konağa gelen hırçın; bir o kadar da sakin, güzel iki zıt duyguyu barındıran kadın gelir. O günden sonra Cem Turna'nın sesini duymaz. Konağa gelen Mihriban aslında o günden sonra Cem'in yüreğine de düşmüştür. Mihriban'ın geldiği sekizinci gün, Mihriban hem Cem'in hayatına hem de butik otele ortak olur.
Günler aylar geçer. Mihriban ve Cem nişanlanma kararı alır. Fakat gün geçtikçe kavgaları da artmıştır. Mihriban'ın güvensizlikleri, Cem'in anlayışsızlıkları ilişkilerini çıkmaza sokmaktadır. Artık kavga etmedikleri gün kalmaz. Bir gün butik otelde tüm odalar doluyken Turna'nın odasının verilmesinden bahsedilir. Cem ise Turna'nın odasını açmamakta kararlıdır. Bunun üzerine konuşma Turna'yı sevmesinden çıkan bir kavgaya dönüşür. Mihriban gidince Cem daha da yalnızlaşır. Kendini iyice geceleri içerek sokaklara vurur. Halil Hoca ile dertleşmesi dışında hayatla pek bağı kalmamıştır.
Günlerden bir gün Halil Hoca hikayesinin kalan kısmını Cem'e anlatır. Bergama'da yaşarken eşi ile araları daha da açılmıştır. Eşi en çok kitaplarına sinirlenir, evde sigara içmesine izin vermez. Kitap aldığını saklar, gizli gizli okurmuş. Kızları konusunda bile ayrım yaşıyorlarmış. Bir antikacı yanında ek iş bularak evden uzaklaşır. Aralık ayının başında antikacıya orta yaşlı, kestane renkli saçlı, gözleri görür görmez vurgun yediği bir kadın gelir. O gün içtikleri birer kahve birlikteliğin ilk adımı olur. Halil Hoca Gelincik dediği bu kadınla ikinci baharını yaşıyordur. Gelincik'in süresini uzattığı tatilin bitme vakti gelir. Giderken Halil Hoca'nın kal demesini beklese de Halil Hoca korkularından dolayı engel olmaz. O da hayatını değiştirmek için Avanos'a gelir. Cem Japon müşterilerine Derinkuyu'da mağaralardan oluşan yeraltı şehrinde onlara rehberlik eder. Mağaraya girdikçe Cem telaşlanır. Boğulur gibi olur. Havalandırma ve aydınlatmanın olmadığı büyük bir çukura düştüğünü hisseder. Sonra orada Turna'nın sesini duyar. Bu olayı Halil Hoca ile konuştuktan sonra bir de rüya görür. Bu rüya sonucunda Halil Hoca onu Ashab-ı Kehf Mağarası Tarsus'a yollar. Yakup Dede'nin yanına giden Cem'in hayatı orada büsbütün değişir. Ashab-ı Kehf Mağarasında zulüm görüp uyuyan ve bin yıl sonra uykusundan uyanmış gençler gibi o da geçmişin uykusundan uyanmıştır.
Tarsus'ta üç haftanın sonunda Avanos'a döner. Dönünce herkesle helalleşip Umre başvurusunda bulunan Cem; Halil Hoca ve Mihriban'a mektup bırakarak gider. Cem gittikten sonra Mihriban geri dönmüştür. Cem'i bulamayınca Halil Hoca'nın yanına giden Mihriban televizyonda ki son dakika haberi ile yıkılır ve " Vuslatın rahmet olsun. " der.
Yazan: Nilay Alakuş
Hüzün Yanığı 2 Konusu
Sinan Yağmur serinin ilk kitabı olan Hüzün Yanığı ile okurlarına İstanbul ile Kapadokya arasında bir aşk hikayesi sunmuş ve onları oldukça etkilemişti. Yeni kitabı Hüzün Yanığı 2 ile okurlarına yine farklı mekanlarda farklı aşk hikayeleri sunuyor.
Sinan Yağmur Hüzün Yanığı 2 romanı ile okurlarını bu kez Avanos, Bergama ve Tarus’a götürüyor ve onlara Turna, Cem ve Mihriban’ın hikayelerini anlatıyor. Derinkuyu, Ashab-ı Kehf ve Hira mağaralarını da içine alan bu ilahi aşk hikayesi karanlıktan ışığa bir macera sunuyor.
Sinan Yağmur tasavvuf ile gerçek aşkı mükemmel harmanlayan, dini değerleri cümlelerine mükemmel aktaran ve eserlerine şiirimsi bir tat veren bir yazar. Yeni kitabı Hüzün Yanığı 2’de de bu değerleri görmek mümkün ve bu yüzden okurları yine oldukça akıcı ve güzel bir eser bekliyor.
Hüzün Yanığı 2 Soruları ve Cevapları
Hüzün Yanığı 2 kimin eseri?
Sinan Yağmur
Hüzün Yanığı 2 türü nedir?
Yerli Romanlar, Romantik Aşk, Din / Tasavvuf
Hüzün Yanığı 2 kaç sayfa?
312
Hüzün Yanığı 2 Yorumları
yeni kitabı mı bu?
08-04-2017 22:50
çok güzel aşkı sokaklarda dışarda arayan aşkı hiç tatmamış ve tatmak isteyen gençlerimiz ve bir çok insan için değerli bir kitap 👍🏻