Eser distopik bir dünyada yaşayan Kathy, Ruth ve Tommy isimli üç arkadaşın hikayesini Kathy’nin ağzından aktarmaktadır. Kathy, Ruth ve Tommy Hillsham isimli yatılı okulda beraber yaşayıp eğitim almış klonlardır. Evet yanlış okumadınız, bu üç arkadaş birer klondur. Öğrenciler klon olduklarını biliple bilmemek arasında bir yaşam sürmektedirler. Bu okulda onları bazı şeyler hem anlatılmakta hem de anlatılmamaktadır. Daha Hilsham’da iken Tommy ve Ruth sevgili olurlar. Kathy ve Ruth yakın arkadaş olmalarına rağmen aralarında hep çekişme söz konusudur. Ruth, karakteri bu üçlü arasında daha baskın bir roldedir. Kathy ise Ruth ile arkadaşlığına değer verdiğinden hem de daha uysal bir karaktere sahip olduğundan Ruth’un önderliğini kabullenmiştir. Hailsham’daki eğitimleri tammalandıktan sonra kulübelere geçiş yaparlar. Burada da arkadaşlıkları devam eder. Ruth her zamanki gibi ilgi çekmeye yönelik davranışlarını sürdürmekte ve bunu eskiler üzerinden yapmaktadır. Rodney ve Chrissie adında iki arkadaş edinirler. Ruth, Tommy ve Kathy’den daha yakın olur ikiliyle. Rodney ve Chrissie sevgilidirler ve Hailsham’lı yenilerden bir takım bilgiler almaya çalışırlar. Ortalarda birbirine gerçekten aşık olanların bağışlarının geciktirildiği ve birbirleriyle daha fazla zaman geçirmelerine izin verildiği yönünde bir söylenti dolaşmaktadır. Rodney ve Chrissie ise bu uzatma süresinin peşindedirler. Bizim üçlü ise bu durum hakkında pek de bilgi sahibi değildir.
Kulübelerden sonra üç arkadaşın yolları ayrılır. Kathy, diğer donörlere yönelik bakıcılık görevini üstlenmiştir. Hikaye de üçünün yollarının tekrar kesiştiği zaman diliminden anlatılmaktadır. Ruth artık bağışçılık görevini gerçekleştirmektedir, yani yaşamının sonuna yaklaşmaktadır. Yllar sonra Kathy’e bir itirafta bulunur ve Tommy ile Ruth’un arasına bilerek girdiğini Tommy’i kendine saklamak istediğini söyler. Şimdi de bu durumun pişmanlığını yaşadığı için ikisini bir araya getirmeye çalışmaktadır. Kathy ve Tommy, yıllardır birbirlerine aşık olmalarına rağmen Ruth yüzünden bir araya gelememişlerdir. Ruth’a olan sevgileri yüzünden de birbirlerine karşı bir arkadaştan öte adım atmamışlardır. Hailsam ve kulübelerde açıkça gösterilen bir aşk yoktur fakat yazar Ishiguro, anlatmadan da hissettirmek konusunda çok başarılı. Tommy ve Kathy birbirlerine her zaman sahip çıkmaları, kollamaları, sürekli birbirleri ile ilgili detayları fark etmeleriyle aralarındaki bağın ne kadar derin olduğunu bize hissettiriyor. Kathy’nin Tommy’nin en sevdiği gömleği bilmesi, bakışından hangi duygudurumda olduğunu tahmin etmesi; Tommy’nin ise Kathy’i izlemesi, ilgisini çeken şeylerin farkında olması ve “Beni Asla Bırakma” isimli çok sevdiği fakat kaybettiği kasetinin aynısını yaptıkları gezi sırasında bularak Kathy’e vermesi gibi incelikli pek çok davranış bize ince bir tülün ardından ikilinin bağını hissettiriyor. Artık otuzlu yaşlara geldiklerinde ise Ruth’un desteği ile yıllardır yaşayamadıkları aşkı yaşamaya başlarlar. Aşık çiftlerin donör olma sürecini ertelemeye yönelik araştırmaları da sonuçsuz kalır. Ruth ve Tommy bağış nedeniyle hayatlarını kaybederler. Kathy’nin bakıcılığı da sona erer ve ilk organ bağışını yapmaya hazırlanır.
Klonlar bir insan olarak duygu ve düşüncelere sahip olmalarına rağmen üretilmelerine aracı olan diğer insanlar açısından önemli görülmezler. Onlar kendilerinin daha uzun ve sağlıklı bir hayat sürmeleri için yaratılmış bir organ fabrikası olarak görülürler. Bu klonlama işleminin tarihine ve nasıl gerçekleştirildiğine eserde değinilmemekle birlikte asıl odaklanılan şey diğer insanlar tarafından kabul görmese de klonların dünyaları, duygu ve düşünceleridir.
Yazarın okuduğum ilk kitabı Günden Kalanlar isimli eserdir. Tıpkı Beni Asla Bırakma gibi duyguları şeffaf ve tüm gerçekliğiyle aktarmakta başarılı bulduğum bir eser olmuştur. Beni Asla Bırakma’da da yazarın karamsar denebilecek nitelikte fakat kesinlikle zengin duygu dünyasının tadına varmak mümkündür. Ayrıca eser 2010 yılında sinemaya uyarlanmış, en kısa sürede izlemeyi planlıyorum.