İşkenceci

İşkenceci - Alev Alatlı

Puan Tablosu

YazarOkur'lar (7)	Editör (7)
Kitapevi (10)	Sosyal Medya

Arka Kapak Bilgisi

İşkenceci Özet

Eserin başında ilk olarak Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Boa Yılanı ile Oğlak adlı hikayesine yer verilmiştir. Yazar bu hikayenin sonuna, okuyucuya sormak üzere bazı sorular eklemiştir. Romanı bitirdiğinizde ise bu soruların cevaplarının eserin içerisinde olduğunu fark ediyorsunuz.

Romana adını veren karakterimizden eser boyunca İşkenceci olarak bahsedilir, farklı bir isim kullanılmaz. Şüphesiz yazar bunu bir mesaj vermek adına yapmıştır. Eser, işkencecinin doğumuyla başlar. İşkenceci, Abdurrahman Ağa’nın oğludur. Dört kızı olan Abdurrahman Ağa için doğan bu erkek çocuk çok önemlidir. Dört kız dört bela iken bu oğul elin elinde çarçur olmayacağının garantisidir onun gözünde. Doğan oğul için nice kutlamalar yapılır. Abdurrahman Ağa en iyi koçunu da bu oğul için kurban eder ve akıttığı kanı çocuğun kaşlarının arasına sürer. İşkencecinin annesi yani Hanife Hatun, doğurduklarını hiç sarıp sarmalamamıştır. Oğlu olduktan sonra ise iyice kabuğuna çekilmiştir. İşkenceci annesinden manevi hiçbir duygu alamamış, onunla bir bağ kuramamıştır. Anne ve çocuğu arasındaki bu kopukluk işkencecinin ileride yapacağı birçok şey için bir gerekçe oluşturur. Burada bireyin gelişimi için anne çocuk bağının önemi üzerinde durulmuştur.

1960 senesinde toprak yasası çıkarılır. 31 Mayıs 1960 tarihli Cumhuriyet gazetesinde ise rey karşılığında irtica tavizi verildiği, bu durumun özellikle Güneydoğu’da memleketi parçalamaya teşebbüs ettirdiği yazılır. Ertesi gün Abdurrahman Ağa, oğlu yaşındaki bir asteğmen tarafından tutuklanır. Ardından 18 Ekim 1960 tarihli Mecburi İskan Kanunu gereğince bütün topraklarını bırakıp ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etmek zorunda bırakılır. Ancak bu aile İstanbul’daki her şeye çok yabancıdır. Burada dönemin siyasi olaylarına, toplumun o dönemdeki yapısına göndermeler yapılır.

İşkenceci’nin öğretmeni Mefaret Sabır’ın sert ve kuralcı tavırları ne yazık ki onun zaten eksik olan gelişimine bir darbe daha vurur. Burada Mefaret karakteri üzerinde uzun uzadıya durulur. Bu karakter üzerinden eğitim sistemine de eleştiri yapılır. Yalnızca mekan olarak okul eleştirilmez, eğitimin bu çocukları ileriye taşıyamadığı da anlatılır. Ardından İşkenceci’nin gittiği Kur’an kursundan da bahsedilir. İşkenceci okulda karşılaştığı sorunlarının benzerleriyle burada da karşılaşır. Burada da bazı dini değerlerin bozulmaya başlaması üzerinde durularak bir eleştiri yapılmaktadır.

İşkenceci, babası Abdurrahman Ağa vefat ettikten sonra tutuklanır. Sorgusu yapılırken işkenceye maruz kalır. İşkenceci bir gün savcı olduğunda ise bu yaşadıklarını hatırlayacaktır. O artık işkence edilen değil, İşkenceci olmuştur ve bunun üzerinde herkesin payı vardır.

Alev Alatlı çok kıymetli bir yazarımız ve İşkenceci eseri de yazıldığı tarihte ödüllendirilen kıymetli bir eser. Ancak sayfa sayısı olarak hacimli olmamasına rağmen kolay ve hızlı okunabilir bir eser olmadığını belirtmek isterim. Bir olay örgüsünden ziyade metaforlar üzerinden yapılmış bir anlatım mevcut. Dolayısıyla her bir cümle dikkatli okunmalı, eseri özümsemek için olay sırası aranmamalı ve absürt gibi görünen bazı cümlelerin temelinde ne yattığını düşünmek gerekli. İşkenceci için herhangi bir isim verilmemesi, dört kızdan sonra doğan erkek olduğu için kurbanlar kesilmesi, anne ile arasındaki kopukluk, evlerinden koparılıp yabancı oldukları bir yere sürüklenmeleri ve daha birçok olay derinlemesine düşünülerek yazılmış, İşkenceci’yi var eden olaylar olmuştur. Kaf Dağı metaforuyla da kuvvetli bir sistem ve toplum eleştirisi yapılmıştır. Eseri derinlemesine incelemek isteyenler, alıntıların yapıldığı kaynakları da okursa yazarın metaforlar üzerinden vermek istediği mesajları daha iyi anlayacaklardır. Yazıldığı günden bugüne güncelliğini kaybetmeyen ve ne yazık ki bundan sonra da kaybetmeyecek eleştirilere sahip, önemli bir eser.

Editör: İnci Ege

İşkenceci Soruları ve Cevapları

İşkenceci Yorumları