Biz

Biz
Kitabın Yazarı:Yevgeni Zamyatin Kitap Türü:Yabancı Romanlar Yayınevi:İthaki Yayınları Yayınlandığı Yıl:1924 Sayfa Sayısı:256 ISBN:9786053751991 Kitap Puanı:8 / 10 | Yorum: 6

Fiyat Listesi / Satın Al

YazarOkur:bedava al D&R:15,60 TL e-kitap,pdf,epub: *

8
Berbat Sıkıcı Ehh işte Güzel Harika
Güzel
Giriş Yap Üye Ol

Biz - Yevgeni Zamyatin

Kitap Türü:Yabancı Romanlar Orjinal Adı:We, Мы, MyÇeviren:Fatma Arıkan

Puan Tablosu

Arka Kapak Bilgisi

Biz Özet

Kitabın başlangıcında bir gazete haberi yer almaktadır. Bu haberde İntegral adlı bir geminin mutluluk getireceği ve bu mutluluğu halkın kabul etmesi gerektiği yazılarak gemi, geminin amacı ve bileşenlerine övgüler yazılmaktadır. Haberden sonra kitap İntegral’in başmühendisi D-503’ün bu konuy ile ilgili hissettikleri ve düşünceleri yer almaktadır. Zaten kitapta D-503’ün günlüğünden yola çıkarak onun başına gelenler anlatılmaktadır. Bu toplumda ise her şey matematikten ibarettir. Halk farklı şeyler düşünemez çünkü tek bir doğru vardır. Evlerin tümü camdan yapılmıştır. Böylece herkes herkesi görebilmektedir. Herkes aynı kıyafeti giyer, aynı saatte kalkıp, aynı saatte çalışmaktadırlar. Kadınlar doğum yaptıklarında çocuklarını devlete vermektedir. Yani çocukların anne ve babaları yoktur. Hatta her kadının da doğum yapmasına izin verilmemekte ve sadece belirli standartları karşılayanların çocuk yapmasına izin verilmektedir. Her şeyi makineler yaparken insanlar da makineler gibidir. Kısacası bu tek devlette sadece biz vardır. Ben’e yer yoktur. Kimse hayal kuramaz, düşünemez hatta dinlenme saatlerinde dinlenemez, kişisel saatler dışında kendine vakit ayıramamaktadır. D bu durumu “Devlet (insanlık adına) tek bir bireyin öldürülmesini yasaklıyor ama her gün milyonlarca kişinin yavaş yavaş öldürülmesine karşı çıkmıyordu. Bir kişiyi öldürmek, başka bit deyişle insanların toplam yaşamlarından elli milyon yıl azaltmak suç değildi. Bugün on yaşındaki herhangi bir çocuk bu matematiksel ahlak problemini yarım dakikada çözer; ama onlar bütün Kant’larına rağmen çözemediler. Kant’lardan hiçbirinin aklına bilimsel bir ahlak sistemi kurmak gelmedi; “ Çıkarma, toplama, bölme ve çarpma üzerine kurulu bir ahlak sistemi.” şeklinde açıklamaktadır. Ancak sonrasında D-503’ün hissettiği benlik duygusu ve aşk ile var olan bu “bizliğe” karşı yapılan mücadele anlatılmaktadır. Tam burada devreye I-330 girmektedir. I, D’nin tam tersidir ( O güne dek). I tek devlet neyi yap derse yapmamakta ve yapma dediklerini de yapmaktadır. I ile karşılaşan D bu durumu “Bilgi, yanılmazlığından kesinlikle emin olduğumuzda inançtır. Eskiden, çok sağlam bir inancım vardı, kendimle ilgili her şeyi bildiğime inanıyordum. Oysa şimdi ...” şeklinde açıklamaktadır. Kendiyle olan ilk çatışması da I ‘dan dolayı eve geç gittiği gecedir. Orada da bu durumu “ …Sonum geldi. Tek Devlet’e karşı olan yükümlülüklerimi yerine getirecek durumda değilim… Ben…” şeklinde dile getirmektedir. Ancak kurallara harfiyen uyan D’nin baş kaldırışının sebebi sadece aşk değil, hayal gücüdür de. Tek devlet bu durumun önüne geçebilmek için ise bir ameliyat geliştirmiştir. Böylece sayılar düş gücünden kurtulacak ve isyan edemeyeceklerdir. Tüm bu engellemelere rağmen bir isyan başlatılır. Sonu belirlenmemiş -belki de bizim hayal gücümüze ve bilinç altımıza bırakılan- bir son veya başlangıçla kitap bitmektedir.

Editör Notu: Öncelikle kendi fikirlerimden önce pek çok yazarı etkilemiş Zamyatin’in yazdığı ön söz kısmından ve kitabın başlangıcındaki sunuş kısmında fikirlerini belirten Ursula K. Le Guin’den alıntılar paylaşmak istiyorum.

“Zulme , sindirmeye ve sansüre -kurumsallaşmış bir iktidarın olduğu her yerde sansür de vardır.- galip gelmenin tek yolu bunları reddetmektir. Benim sesimi kesmeye kalkışırsanız ben de sizin sesinizi keserim de dahil, hiçbir şekilde karşılık vermeksizin, her şekilde ve ne olursa olsun reddetmek. Sonsuza kadar üstesinden gelmek için. Aşmak için. Zamyatin’in yaptığı tam olarak budur. O düşmanlarından, daha yüce ruhludur ve bilinçli bir şekilde onu kirletmelerine, itibarını zedelemelerine karşı çıkmıştır. Bu kirli, aşağılık oyunları oynamayacaktır. Stalin’i ruhuna kabul etmeyecektir.”

Ursula K. Le Guin

“Tarihi sadece adımlayanlar, onda koşarak ilerleyenler için değil, üzerinde uçanlar için yazdım.”

Yevgeni Zamyatin

Kitapları okumadan önce önsöz kısımlarını okumak kitabın içine daha kolay girmemi sağlıyor. Biz’de de ilk sunuş ve önsöz kısımlarını okudum. Kitabın bir anti-ütopya kavramı üzerine kurulduğunu zaten Ursula sunuş kısmında belirtiyor. Şöyle ki kitap komünizmi ve kapitalizmi her sayfasında eleştirirken günümüzden pay çıkaracağımız da pek çok yeri olduğuna inanıyorum. Ayrıca aslından çevrilmiş bu basımı özellikle okumanızı tavsiye ederim.

Yazan: Melisa Acar

Biz Kitap Özeti

"Siz hiç, bir silindir pompanın çehresinde çalışırken uzak, aptalca, hayalci bir gülümseme belirdiğini gördünüz mi? Siz hiç vinçlerin dinlenmeye ayrılmış gece saatlerinde yataklarında huzursuzca dönüp durduklarını ve iç geçirdiklerini işittiniz mi?" S.185

Peki hayal kuramadığınızı düşündünüz mü? İçimizde huzursuzca kıpırdanıp daha iyi, daha başka şeyleri arzulamamıza sebep olan hayal gücümüz olmasa ne olurdu? Romanda insanın önce özgürlüğü, bireysel farklılıkları, aşkı, aile olmanın sıcaklığı derken en son hayal gücünden arıtılmasına kadar varıyor işler. Hayal olmazsa hiçbir ilerlemenin olamayacağı atlanarak medeniyette zirve öneriliyor. Medeniyete dair ne varsa önce hayalde, düşüncede ortaya çıktığı göz ardı edilerek.

Anlatıcının kayıtlarında gezinirken makineler gibi yaşansa neler olurdu şahit oluyoruz. Zamyatin'in Biz romanını 1915 Rus Devrimi ile getirilen komün sistemine ağır bir eleştiri olarak görüyorum. Romanın hapiste yazılması ve 1988'e kadar Rusya'da yayınlanamaması yönetimin de romanı sakıncalı gördüğünü düşündürüyor.

Kitapta Taylor'un yüceltilmesi önce bir çelişki gibi geliyor. Öyle ya Frederick Taylor Amerikalı ve kapitalist sistemin geliştirilmesine dair fikirler öneriyor. Ve Lenin Rus Devrimi öncesi Kapitalist sistemde insanı makineleştirdiği için Taylor'u eleştirerek, getirdiği sisteme "işçileri sömürme yönteminin en yenisi" derken, devrimden sonra Taylor’un sistemindeki bilimsel ve ilerlemeci olan ne varsa alınması gerekliliğinden bahseder.

Taylor’un fikirlerini kısaca özetlersek; üretim süreci niteliksiz işçiler tarafından da yapılabilecek kadar küçük parçalara bölünmeliydi. Böylece ucuza çalıştırılan düz işçiler, hep aynı iş parçasını yaparak robotlaşacakları için yüksek verimle çalışabileceklerdi.

Kitapta anlatıcı her ne kadar robotlaştırmayı amaçlayan bu sistemi bütünüyle içselleştirmiş görünse de daha ilk sayfalarda böyle olmadığını anlıyoruz. 2. Bölüm ilk paragrafta "Bu tatlı polen dudakları kurutuyor-dudaklarınızı yalayıp duruyorsunuz- ve karşılaştığınız her kadının (ve tabii erkeğin de) dudakları böyle tatlı olsa gerek. Bu durum, mantıksal düşünceyi biraz karıştırıyor."

Yazar böyle yapmakla bize insanın hangi sistem içinde olursa olsun, insani özelliklerinin bir süre belki bastırılabileceğini ama yok edilemeyeceği mesajını veriyor aslında.

Yıkılamaz görünen sayısal, mantıksal, sert düzenin; mücadele ettiği duygular ve hayal gücü ile yıkılmaya çalışılması anlatılıyor bu distopya romanda. Anlatıcının kişisel dönüşümü üzerinden bu sistemin neden başarısız olduğunu ve nasıl dönüştüğünü görüyoruz.

“Diğer gezegenlerde yaşayan belki de hala ilkel özgürlük ortamında bulunan meçhul varlıkları aklın iyileştirici ( faydalı) boyunduruğu altına almamız gerekiyor.” (S.1) İnsanları makineleştirme yolunda hayli yol almış tek devlette üretilmesi planlanan Entegral'in mühendisi amaçlarını böyle açıklıyor kayıtlarında.

Matematiksel, hatasız mutluluk sunuluyor uzayda keşfedilecek uygarlıklara, eğer bunu anlamazlarsa “Onları mutlu olmak zorunda bırakmak “tan bahsediliyor. Öncelikle silahsız, gerekirse silahlı olarak.

"Yabanıl eğriyi dağıtmalı düz çizgiye göre düzeltmeliyiz." (S.5 ) Bu cümle neredeyse tüm ülkenin hayat düsturu.

Bireyin reddedildiği bu devlette her şey toplum içindir. Toplum da ülkeyi yöneten İyilikçi veya Velinimet adındaki tek karar vericiye tabiidir. O nedenle kitabın adı da Ben değil Biz, bireysel farklılıklarla değil biz gibi yaşanmalı, yani bir makinenin parçası gibi olmalı herkes, tüm hareketler birbiriyle uyumlu, birbirini destekler nitelikte. Herkesin aynı düşünüp davranması arzu ediliyor. Kurdukları; Ben'i reddeden Biz'i onaylayan dünyalarında insani olan her şey ilkel sayılarak yasaklanıyor.

Farklılıkları, istek ve arzuları, insana dair ne varsa ortadan kaldırıp makineye dönüştürmeyi amaçlayan sisteme bir eleştiri elimizdeki roman. Her şey tıkır tıkır işliyor ama insanlar mutlu değil, mutlu olmaya da çalışmıyor. Robotlaştıkları oranda sistem başarılı olmuş sayılıyor ve işbirliği isteniyor sakinlerden. Tabii iş şansa bırakılmıyor. Kontrolcüler her yerde gizliden gizliye takip ediyor ülke halkını. İnsanın duygulardan ibaret olduğunu reddettikleri oranda aslında sistem sonunu hazırlıyor. Muhalifler çoğalıyor.

Bizim dünyamızda ahlak ve sosyal değerler toplumu kuşatır buna uymayanlar toplum tarafından dışlanır. Romandaki dünyayı koruyan, kuşatansa yeşil bir duvar. Kurallara uymayan vahşi doğa ve insanlar bu duvarın dışında bırakılmış, kendi düzenli dünyalarından uzaklaştırılmış.

Kahramanların harf ve rakamlarla isimlendirilmiş olduğu romanda; kadın kahraman; "O –90" annelik standardından on cm kısa olduğundan onun ve onun gibi kadınların anne olmaya hakkı yok. Çocuk yapmak kurallara tâbi, ihtiyaç varsa ve anne baba standartlarına uyanların çocuk yapmasına izin verilir. (Anne babalık standardı sayfa 23) Aşka yer olmayan, kıskançlığın ayıp sayıldığı, ilişkilerin görev olarak yaşandığı bir toplum. Anne bebeğini sadece doğduğunda görür, çocukları devlet büyütür. Çocuklar da sistemin mekanik herhangi bir parçası gibi düşünülüyor.

Romanda her şeyin camdan yapılmış olması, gizli saklı duygulara ve bireysel farklılıklara tahammülsüzlüğü de anlatıyor bize. Herkes aynı şeyleri düşüneceği için gizli saklı yok, hayatlar kapanmayan pencereler arkasında demeyelim önünde yaşanıyor sadece pembe biletli belirli saatlerde perdeler kapanabilir. Birbirlerinin ne yaptıkları özel yaşam alanlarından kolaylıkla görülebiliyor. Yaşamda ve düşüncede her şey şeffaf ve sert. Duyguya, rüyaya, hayal kurmaya sıfır tolerans. Bunlar hastalık belirtisi olarak kabul ediliyor. Matematiksel ve mantıklı olmalı her şey.

Dansa, müziğe ve edebiyata değişik bir açıdan bakılıyor. "Dans neden güzel, Çünkü: dans özgürlüksüz bir hareket diyor yazar sert bir ironi var tüm kitapta(S.14).

Esinlenme epilepsinin bilinmeyen bir şekli. (S. 26) Müzik esinlenme ile değil matematik formüllerle yapılır. Mekanik bir iş müzik bu toplumda.

Antik Edebiyat denince “demiryolu tarifesi “geliyor kahramanın aklına çünkü sayılardan ve kesinliklerden oluşuyor.

İdeal olan” düşüncelerin çılgınlığıyla bulanmamış yüzler. (S.15)

Komünizme bir eleştiri var, sert bir eleştiri. Yorumu biraz ilerletirsek eleştiriden kapitalizmin de payını fazlaca aldığından söz edebiliriz; çünkü neredeyse bir peygamber gibi bahsedilen Taylor kapitalist sistemin en önemli aktörlerindendir.

Geçmişten gelen ve onaylanan şeylerden biri ; Taylor ve Taylorizm. Çünkü o da iş basamaklarını parçalara bölerek standartlaştırmış ve aynı işi farklı kişilerin aynı şekil ve zamanda yapmasını sağlayan metotlar geliştirmişti ve günümüz dünyasında insanı makineleştirdiği için eleştirilmişti.

Anlatıcı halen günde iki saatlerinin kişisel farklılıklarını yaşamaları için programlanmadığını ve bunun bir zafiyet olduğunu, ideal gerçekleştiğinde bu iki saatin de planlanmış olacağını ümit ettiğini söylüyor bize.( S. 22)

Yürüken bile dört kişilik sıralar halindeler, karmaşa yok. Mülkiyet yok, özel hayatta bile sahiplenme yok.

Kıllı elleri anlatıcıya kökenleriyle olan bağını hatırlatıyor, insani duygularını. Kıllı elleri vasıtasıyla duygulara sahip olan atalarıyla bağ kuruyor. Romanda kahramanın insana dönüşmesini elleri üzerinden bize anlatılıyor. I-330' un romanın başında anlatıcının ellerine dikkat çekmesi, kıskançlık sebebiyle kıllı elleriyle birilerine saldırması gibi.

Bu dünyada öngörülemeyen ve hesaplanamayana yer yok .

"Orjinal olmak eşitliği inkar etmek demek."(S.38 )

"Özgürlük sıfır ise suç işleyemez. İnsanı suçtan arındırmanın tek yolu özgürlükten arındırmaktır." (S.44).

O dönemde de aileye ihtiyaç duyulduğunu anlıyoruz R13 ve O 90'ı ailesi olarak anlatıyor anlatıcı. Sayfa 52' de bazen kısa süreliğine de olsa kendini basit sağlam bir üçgene kapatmak her şeyden kurtulmak çok iyi oluyor.

"Eskiler seçimleri gizli yapıyormuş bizim saklayacak ya da utanacak bir şeyimiz yok ben herkesin iyilik,iye nasıl oy verdiğini açıkça görüyorum herkes de benim nasıl iyilikçiye oy verdiğimi görüyor atalarımız seçimlerin sonuçlarını önceden bilemezdi tesadüfler üzerine körlemesine devlet inşa edilir mi?" (S. 143)

Roman bittiğinde karmaşık dünyamız gözümüze artık daha bir güzel görünüyor. Okumanızı şiddetle önerdiğim bir kitap BİZ.

Biz Soruları ve Cevapları

Biz kimin eseri?

Yevgeni Zamyatin

Biz türü nedir?

Yabancı Romanlar

Biz kaç sayfa?

256

Biz Yorumları

kitapçıda görünce merak ederek aldım ama pek umduğum gibi çıkmadı fiyatı kitabın içeriğine göre biraz yüksek

01-11-2018 15:47

oldukça sıkıcı bir kitap zor bitirdim pek tavsiye etmem

18-11-2018 07:20

ne yazarın adını ne de kitabın adını daha önce duymamıştım sağ olsun hocamız nerden duyduysa yevgeni zamyatin biz özet ödevi verdi okuyun diye pehhh

07-06-2019 22:58

buradaki yorumları yazanlar gerçekten kitabı okudular mı merak ediyorum yoksa sadece özet için gelip ön yargı ile kitabı mı kötüledir? bir okuyun önce lütfen böyle güzel bir romanı kötülemeye eliniz varmayacak

02-04-2022 16:58

kitabın konusu çok şahane okuduğum en iyi kitaplardandı

11-01-2023 12:31

yevgeni zamyatini ilk kez duyorum güzel roman mı

03-10-2023 23:36