15 Temmuz 1941 günü Türk, Arnavut, Boşnak, Hırvat ve Sırp yolculardan oluşan bir otobüs Priyepoya’dan yola çıkmıştır. Yolda Alman askerleri tarafından durdurulur. Askerler önce yolcuları tek tek arar, ardından yolcu Popoviç’i nedensizce tutuklayarak götürürler. Olay sonunda yoluna devam eden otobüste yolcular yaşananlar üzerine konuşurken Bsenka adlı Sırp bir kadın Çetnik liderleri Draza Mihailovic ve Neniç Puça’dan övgüyle bahseder. Yapılan bu yoruma sinirlenen diğer yolcular Bsenka’yı dövmek üzereyken muavin Mustafa (Muyo) araya girer. Bu kargaşa sırasında Yugoslavya’nın büyük Türk ailelerinden Selmanoviçlerin Çiftlik Kahyası Mehdi Azamoviç (Miç) konuşmaya başlayınca herkes susarak onu dinler. Azamoviç yolculara öç alma yerinin sadece Balkan olduğunu söyler. Kar Geçidi’ne az bir yol kala otobüs bu sefer de bir Arnavut çetesi tarafından durdurulur. Çete üyeleri Sırp ve Hırvatları öldürür, Bsenka son anda kurtulur. Çiftliğe yaklaştıklarında Azamoviç otobüsten iner.
Azamoviç otobüste yaşananlardan dolayı uzun süre uyuyamaz, hava almaya çıkar. Aniden kendine seslenildiğini duyar. Seslenen, çiftlikte yıllarca beraber çalıştıkları, altı buçuk ay önce aniden ortadan kaybolan Sırp arkadaşı Mordaç’tır. Mordaç, bağımsız Yugoslavya için Çetniklere katılmış, Neniç ve Goril Ipan’ın çetesine girmiştir. Goril Ipan, Rıza Selmanoviç’den kızı Elmasa’yı vermesini ve her 15 günde bir Çetniklere erzak temin edilmesini istemektedir. Bu sırada Alman askerleri yanlarında köpeklerle evi kuşatmak üzeredir. Sesleri duyan Mordaç tüfeğini bırakarak kaçar. Tüfeği bulan askerler Azamoviç’i tutuklayarak götürürler.
Rıza Selmanoviç ziraat mühendisliği eğitimi için Londra’ya gönderdiği oğlu Dündar’ı düşünmektedir. Ondan iki aydır haber alamamıştır. Bu sırada çok yakın komşuları Osmaniç’in Çetniklerin saldırısına uğradığını öğrenir. Osmaniç aldığı darbelere dayanamayarak ölmüştür. Doktor Metroviç, Selmanoviç’e tek çarenin Türklerin örgütlenerek Balkan’a çıkması olduğunu söyler. Selmanoviç bir türlü karar verememektedir. Azamoviç’i görmeye karar verir. Arabacısı Nezir’le yoldayken bir Çetnik’in Saima adlı bir kıza tecavüz ettiğini ve orada bulunan Halit Miyasiç tarafından öldürüldüğünü öğrenir. Çiftliğe vardıklarında Azamoviç’i bulamazlar. Her yeri aradıktan sonra Mordaç’ın Azamoviç’e yazdığı mektuba rastlarlar. Mektupta Mordaç onu Alman askerlerine ihbar etmediği için Azamoviç’e teşekkür etmektedir. Selmanoviç ve Nezir kaymakama durumu anlatmak, Azamoviç’i kurtarmak için hemen yola çıkarlar. Ancak geç kalmışlardır. Kaymakam Bruno öldürülmüş, Alman Generali Alfons Karr’ın emriyle de Azamoviç kurşuna dizilmiştir. Selmanoviç bu durum üzerine artık örgütlenmeye karar verir ve kurdukları TürkDivisia Çetesinin başına geçer. Selmanoviç hem diğer Türk ileri gelenleriyle hem de uzun zamandır haber alamadığı kardeşiyle görüşmek için Belgrad’a gider. Fakat kardeşi Üsküp’e gitmiştir. Geri dönerken bindiği otobüsü Çetnikler durdurur. Türkleri silah zoruyla liderleri Papaz Pob Duyiç, Stevan Stikoviç ve Bsenka’ya götürürler. Stevan, Selmanoviç’i öldürme bahanesiyle dışarı çıkarır, amacı onu serbest bırakmaktır çünkü NoviSad’de askerlik yaparlarken Selmanoviç, Stevan’ı emir eri olarak yanına almış, koruyup kollamıştır. Tam vedalaştıkları sırada TürkDivisia baskın yapar, Stevan’ı öldürür.
Bu sırada Dündar, Almanların bombaladığı Londra’daki pansiyonun sığınağında kız arkadaşı Mary’nin hamile olduğunu öğrenir. Onun ilaçlarını almak için dışarı çıkar, bombardımana yakalanarak ölür.
TürkDivisia’nın ileri gelenlerinden Müftü Bedroviç, Goril Ipan tarafından kaçırılmıştır. Müftüyü kurtarma görevini, Saime’ye tecavüz eden Sırp’ı öldüren ve sonra Saime’yle evlenen Halit Miyasiç üstlenir. Halit, Goril Ipan’ı öldürüp Müftü’yü kaçırır ancak açılan ateş sonucu ikisi de ölür.
Rıza Selmanoviç eşi ve kızlarıyla, Osmaniç’in geride bıraktığı ailesini Türkiye’ye göndermeye karar verir. Aile yolda Çetniklerin saldırısına uğrar. Onları Çetniklerin elinden TürkDivisia’nın adamları ve Tito’nun partizanları kurtarır. Ertesi gün aile, romanın başındaki otobüsle Türkiye’ye gitmek üzere yola çıkar.
Drina’da Son Gün, Faik Baysal’ın yazdığı üçüncü romandır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Yugoslavya’da yaşananları konu alan romanda yazar, öğrencisinin velisi Rıza Selmanoviç’in (Yenerer) anılarından yararlanmıştır. Roman ilk olarak 1972’de Cumhuriyet Gazetesinde tefrika edilmiş, gördüğü büyük ilgi üzerine aynı yıl Sinan Yayıncılık tarafından ilk basımı yapılmıştır.
Drina'da Son Gün Soruları ve Cevapları
drina'da son gün kimin eseri?
Drina'da Son Gün Faik Baysal'ın bir eseridir.
Drina'da Son Gün Yorumları
saçma incir kuşları kitabından bin kat daha güzel. balkanları çok güzel anlatıyor.üstelik yazarı balon yazarlardan değil tavsiye ederim.
16-01-2018 15:11
film tadında bir kitap
18-01-2018 03:48
tek kelimeyle bayildim
26-03-2018 10:41
konusu oldukça etkileyici yukarıda yoruma katılıyorum bence film yapsınlar bu kitaptan güzel film olur
25-12-2019 16:30
faik baysal drina'da son gün kitabı ile çok güzel bir eser yazmış tebrik ederim beğendim
20-01-2020 22:16
balkan göçmeni olarak beni etkileyen bir roman oldu ama konusunu o kadar iyi ele alamamış karakterlerin bazıları balkan kültürüne uymuyor hikaye güzel ama ekskler var yine de okuyun derim