Kitap Türü:Yabancı RomanlarÇeviren:Sabahattin Eyüboğlu, Erol Güney
Puan Tablosu
Arka Kapak Bilgisi
Oblomov Özet
İlya İliç Oblomov, Rusya’da toprak zengini bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Çocukluğu Oblomovka’da bir çiftlikte geçmiş ve rahat içinde büyümüştür. Öyle ki ailesi o kadar üstüne düşmüştür ki ayakkabısını kendisinin bağlamasına bile izin verilmemiştir. Etrafında hizmetçiler dadılar pır dönmektedir. Ailesi Oblomov’a adeta pamuklardan bir kafes örmüş olmasına rağmen henüz çocuk Oblomov’un içindeki ateş yanmakta ve Oblomov türlü türlü yaramazlıklara kalkışmaktadır. Ailesi Oblomov’u çoğu zaman okula bile göndermemektedir. Kış çok soğuk, bahar hasat zamanı, arabacı yorgun görünüyor vs. bahanelerle Oblomov’u kafeste tutmaya devam etmişlerdir. Ailesinin korumak adı altında Oblomov’a ettikleri bu kötülük hikâyenin daha en başından okuyucuyu dehşete düşürmektedir. İlya İliç eski, kirli ve küçücük dairesinde yırtık bir roptöşambır içinde yatağından hiç kalkmadan gününün büyük bir kısmını uyuyarak uyumadığında da yalnızca düşünerek hizmetçi Zahar ve Zahar’ın karısı Anisya ile yaşamaktadır. Oblomov’un miskinliği Zahar’a da bulaşmış olup Zahar da bir iş beceremeyen kolunu kıpırdatmaktan aciz bir hizmetçi olarak betimlenmiştir.
Günler bu kasvetli dairede geçip giderken Oblomov hoş olmayan iki kötü haberle karşılaşmıştır. Bir haber yıllar boyu uğramadığı ve işlerin çok kötü gittiği bilenen çiftlikten gelen işlerin daha da kötü gideceğine dair gelen mektuptur. Bir diğeri de ev sahibinin Oblomov’a evi boşaltması talebiyle yolladığı mektuptur. Oblomov günler boyu bu iki mektup üzerinde düşünüp durmuştur. Evi taşımanın adımları her düşündüğü gün daha da ağdalanmış ve giderek imkânsız bir hale düşünmüştür. Çiftlik tek geçim kaynağı olduğu için bir şey yapmak gerektiğinin farkındadır fakat henüz yolculuk yapmaya hazır değildir. Kendisini hazır hissetmeli ve sağlığı yerinde olmalıdır. Bu yolculuğa hiç hazır olmayacağı pek ala bilinmektedir, masanın başına geçip bir mektup bile yazmak mümkün olmamıştır.
İlya’nın Alman arkadaşı Stolz ise İlya’nın tam tersi çok hareketli ve iş bitirici bir adamdır. Yıllar sonra İlya’yı ziyarete gelir ve gördükleri karşısında dehşete düşer. Oblomov’u kendine getirmek için türlü türlü laflar söylese de Oblomov “Hayatında yapıcı ya da yıkıcı bir ateşin asla yanmamış olduğunu söyler.” Stolz ise ısrarcı Oblomov’u çürümüşlüğün içinden çıkarmaya kararlıdır. “On beş gün içinde buradan ayrılalım, sana pasaport çıkaralım.” Dediğinde Oblomov “Aman tanrım bu ne acele, bırak da biraz düşüneyim belki üç aya hazır olurum.” demiştir. Stolz öfkelenerek “Oblomovluk! Oblomovluk!” diyerek ayağa kalktı ve “Ya şimdi ya da hiçbir zaman, unutma!” diyerek odayı terk etti.
Oblomov uzunca bu sözü düşündü. Onun için gitmek demek bu bol rahat sabahlığı yalnızca üzerinden değil, yüreğinden ve aklından çıkarıp atmak, duvarlardan olduğu kadar gözlerinden de örümcek ağlarını almak ve tekrar görmeye başlamaktı.
Stolz, Oblomov’u bir davete gelmesi için ikna etti. Oblomov davette Olga isimli genç bir kadın ile tanıştı. Genç kadına aşık oldu, Olga da Oblomov’u sevdi. Oblomov içinde bir ateş yandığını hissetmeye başladı. Aylar geçtikçe işler ciddiye bindi ikili hakkında söylentiler yayıldı ve Olga, Oblomov’un artık gerçek adımlar atması gerektiğini söylüyordu. Oblomov bunun için kendini hazır hissetmemekle birlikte müthiş bir korkuya kapılıyordu. Oblomov’un dolandırıcı arkadaşı Tarantev’in imzalatmış olduğu yeni ve uzaktaki ev için olan sözleşmeyi feshedememesi ayrılığı getiren son damla oldu. Olga, başarısız olduğu Oblomov’u Oblomovluk hastalığından kurtaramadığını görüyordu.
Oblomov, yüksek bir kiraya tuttuğu eve taşındı. Ev sahibi kadın dul ve iki çocukluydu. Pek becerikli ve iyi huyluydu. Oblomov, Agafya isimli bu kadın ile evlendi ve bir de oğlu oldu. Agafya, Oblomov’a çok iyi bakıyordu. Oblomov ise günden güne çürüyerek geçiriyordu hayatını. Stolz onu ziyaret etti, Zahar sayesinde öğrendiği Tarantev ve Agafya’nın abisinin Oblomov’a kurdukları çeşitli tezgah ve dolandırıcılık oyunlarını bozdu. Olga ile evlendiğini de itiraf etti. Oblomov bunu büyük bir mutlulukla karşıladı çünkü Olga’ya haksızlık ettiğini düşünüyordu. Stolz’un onu yanlarında çiftliğe götürme teklifini reddetti ve kendisini unutmalarını ama küçük oğlu Andrey’e kendisine bir şey olursa sahip çıkmasını istedi.
Agafya, bir sabah Oblomov’u sanki her zaman yaptığı gibi koltukta uyur vaziyette buldu tek farkı Oblomov bu sefer sonsuz uykusunu uyuyordu. Oblomov’un ölümünden sonra Stolz ve Anna küçük oğlu Andrey’i yanlarına aldı, Agafya da oğlunun geleceği için çok mutluydu kendisi ise yine abisi ile yaşamaya başladı. Kocasının ölümünden sonra hayat ona çok anlamsız geliyordu. Zahar ise Agafya’nın abisi tarafından sokağa atılmış ve dilencilik yapmaya başlamıştır. Stolz ile karşılaştıklarında da dileniyordu. Stolz’un yanındaki yazar arkadaşı Oblomov’un boşa harcanmış olan bu hayatını işte o zaman duydu ve ortaya bu kitap çıktı.
Okuması oldukça keyifli, akıcı bir eser olmuştur. Oblomov karakteri miskinliğin, tembelliğin gelmiş geçmiş en büyük ve en tanınan karakteridir. Hatta günümüzde Oblomovluk olarak dilimize yerleşmiş bir kelime bile mevcuttur. Oblomov büyüleyici psikolojik tahliller ve güçlü anlatım diliyle adeta bir şaheser.