Kitap Türü:PsikolojiÇeviren:Orhan Koçak, Yavuz Erten
Puan Tablosu
Arka Kapak Bilgisi
Haset ve Şükran Özet
Melanie Klein, nesne ilişkileri okulunun kurucusudur. Günümüze kadar da pek çok psikanalisti etkilemiştir. Klein’in çalışmaları çocuk psikanalizine dayanır. Klein’e göre çocuk daha baştan içgüdü tatminine yönelik nesne ve ilişki arayışlarıyla donatılmıştır. Psikolojik gelişmede saldırganlığın oynadığı rolü önemseyip ön plana çıkarmış olması da bir başka önemli çalışmasıdır. Bilinçdışı fantazmatik işleyişe büyük önem verilmiştir. İçsel nesnelerin kaotik devinimleri ile oluşan bu bilinçdışı fantazm çalışması psikanalitik tedavi sürecinin esas nesnesi olarak konmuştur.
Klein’in kuramının temelinde çocuğun iç dünyasını sürekli olarak içselleştirilmiş nesne ilişkileri çerçevesinde ele almak yatmaktadır. İçe yansıtılmış nesneler, özdeşleşmeler ve erken fantezi oluşumları onun klinik uygulamalarının temelindeki kavramlardır. Çalışmalarında çocuğun ilk nesne ilişkisine yani anneyle ve anne memesiyle ilişkisine büyük önem vermiştir. İçe yansıtılan bu ilksel nesne bende yeterince güvenli bir biçimde kök salabilirse, olumlu bir gelişimin temeli de atılmış olur. Başlangıçta annenin içinde olan çocuk içe yansıtılan iyi memenin etkisiyle şimdi anneyi kendi içinde taşımaktadır.
Bu içe yansıtma sürecini etkileyen bazı faktörler söz konusudur. Doğumun zor geçmesi bu ilk ilişkinin sarsıntılı başlamasına yol açar. Çocuğun doğumdan sonra bakım görüp görmemesi, annenin çocuğa bakmaktan hoşlanıp hoşlanmaması, kendisinin de kaygılı olup olmaması ve beslenme konusunda bazı güçlükler yaşanıp yaşanmaması iyi memeyi içselleştirme sürecini etkiler. Süreç ne kadar mükemmel yaşanırsa yaşansın bir doyumsuzluğun yaşanacağını da ekler. Çünkü hiçbir beslenme doğum öncesi anne-çocuk birliğinin yerini tutamaz. Görüldüğü üzere Klein, memeye içgüdüsel arzuları ve bilinçdışı fantezileri sağlama gibi fiziksel beslenmenin ötesinde birtakım özellikler yüklüyor.
İçe yansıtma bir tür savunma mekanizmasıdır. Çocuk kendini doğuştan kötü ve zulmedici nesnelerle dolu olarak algılar ve bunlara karşı dışsal nesneyi içselleştirmeye girişir. İçerideki kötülüğü dışarıdaki iyiyi içe alarak yansıtma şeklinde de içe yansıtma sürecini ifade edebiliriz. İçe yansıtmalar sayesinde bir iyilik kendine güven ve ruhsal dinginlik sağlayarak güvenli bir kişiliğin oluşmasına yol açılır.
Freud’dan farklı olarak Oidipal karmaşadan yalnızca hadım edilme korkusundan değil babasına karşı algıladığı nefret ve kıskançlığı bütünsel olarak algıladığı bir sevgi nesnesi olan babası ile çeliştiği yani çift-değerlilik yarattığı için vazgeçer. Çift değerlilik için “insanın ulaştığı en yüksek düzey” şeklinde bir ifade kullanır.
“Ben” kavramını ve içerdiği iyi nesneleri bu çatışmalardan korumak için de iki temel savunma mekanizması kullanır. Bölme, iyi içsel nesneleri kötülerden arındırmak amacıyla kullanılır. Yansıtmalı özdeşleşme ise “erken ben” in kullanıldığı ilkel savunma mekanizmalarından biridir. Saldırgan parçalardan biri, üzerinde kontrol sağlamak için nesneye yansıtılır, paranoid zulmedilme kaygısı da buradan doğar.
Kitabın adında da geçmekte olan haset ve şükran kavramlarıyla devam etmekteyiz. Klein, haseti; yıkıcı oral itkilerin oral-sadist ve anal-sadist bir ifadesi olarak tanımlar. Yaşamın başından beri etkilidir, yani doğuştan gelmektedir. Haset arzulanan bir şeyin başka birine ait olduğu ve bize değil de ona haz verdiği inancının yol açtığı bir kızgınlık duygusudur. Öznenin sadece bir kişiyle olan ilişkisiyle ilgilidir ve kökeni anneyle o herkesi dışlayan en eski ilişkide yatıyordur. Haseti hafifleten etken ise haz ve yol açtığı şükrandır.
Haset yüzünden içlerinde bir iyi nesne geliştiremeyen bebeklere karşılık, sevgi ve şükran yetisi yüksek olan bir çocuğun iyi nesneyle köklü bir ilişkisi vardır ve bu yüzden de sevilen ve iyi bakılan çocuklarda bile zaman zaman ortaya çıkabilen o geçici haset fazla yara almadan geçiştirilebilir. Bu olumsuz ruh hallerinin geçici olması, iyi nesnenin hep yeniden kazanıldığını gösterir. Sevgi yetisinin çok önemli bir türevi de şükran duygusudur. Bu duygu iyi nesneyle ilişkinin gelişmesinde vazgeçilmez bir etkendir ve aynı zamanda kişinin hem başkalarındaki hem de kendisindeki iyiliği görmesini sağlar.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde bireylerin kullandıkları savunma mekanizmalarına ve terapi sırasında gelişen dirence terapistle ilişkinin girdiği çeşitli şekillere değinilmiştir. Kısmen teknik ifadelere yer verilmesiyle psikoloji alanıyla ilgilenmeyen kişilerin anlamasının zor olacağı kanaatindeyim. Ayrıca zaten konusu gereği de psikoloji alanına ilgi duyan bireylere hitap ettiğini de söylemek doğru olacaktır. Alanda oldukça önemli çalışmalar yapmış Melanie Klein’i anlamak için okumaya değer bir eser olduğunu eklemek isterim.