Freud'a Ne Yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu? - Catherine Mathelin
Kitap Türü:PsikolojiOrjinal Adı:Qu'est -ce Qu'on a fait a Freud pour avoir des enfants parailsÇeviren:Ela Güntekin
Puan Tablosu
Arka Kapak Bilgisi
Freud'a Ne Yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu? Özet
Son dönemde bilgi çağına giriş, teknolojinin ulaşılabilirliği ve yaşam döngüsünün hızlanmasıyla birlikte psikolojik açıdan da çözüm arayışlarında da birtakım değişiklikler belirdi. Kişiler uzun dönem terapi seanslarında bulunmak yerine daha kısa, hap çözümler aramaya başladı. Bu durum da birtakım problemleri beraberinde getirdi. Biricik ve her şeyiyle farklı yaşantılara sahip bireyler için tek bir çözüm yolu ya da belli bir tanı konuşulmaya başlandı. Ebeveynler ve çocuklar ise bu yeni anlayışın en büyük kurbanlarından. Uygun ebeveynlik gömleğini üzerine giymeye çalışan bireyler pek de uygun olmayan çözümlerle çocuklarına zarar vermekte ve çaresizlik içinde kıvranmaktadırlar. Freud, kendisinden tavsiye isteyen bir anneye “Ne isterseniz yapın nasıl olsa kötü olacak.” Şeklinde bir yanıt vermiştir. Doğal ebeveynlik her şeyden önemlidir. Hatalardan kaçınmamalı, hatalar telafi edilebileceğine inanılmalı kendimiz olarak davranmaktan korkmamalıyız.
Kitap tasarlanırken durumu somutlaştırmak adına birtakım karakterler tasarlanmış ve karakterlerin kendi arasındaki diyaloglarıyla karşılaşabilecek problemlere örnekler oluşturulmuştur. Aileye gelecek ikinci bir çocuk birinci çocuk için bir tehdittir. İlk çocuğun yeni gelenden kurtulmak istemesi onun kötü olduğunu göstermez bu dürtü ilk çocuk için bir hayatta kalma meselesidir. Çocuğa bebeği sevmeme hakkına sahip olduğunu, bebeğe zarar vermesine engel olunacağını, kendisini sevdikleri gibi onu da seveceklerini açıklamak çoğu zaman yalın ve doğal bir çözümdür.
Büyük çocuğa bebek daha aileye gelmeden önce bile artık büyüyeceği, aklı başında davranacağı, gelecek olan yeni, minik ve değerli şeyi koruması gerektiği yani ailedeki tahtını kaybedeceği algısı yaratılır. Oysa çocuk büyümeye henüz hazır değildir. Böyle bir ortamda çocuk ilk olarak gerileme davranışları gösterir. Parmak emer, altına kaçırır, bebeksi konuşmalar yapar. Fakat çocuk bir süre sonra bu davranışların işlevsel olmadığını fark edip bebeğe sahip olmaya çalışır. Bebekle aşırı ilgilenir, bebek ağladığında anneye kızılır, bebek korunmak azarlanmak istenir.
Tüm bunlar doğaldır fakat aileleri fazlaca korkutur. Bu sebeple de önleyici danışma yaklaşımlarına sarılınır, kalıp cümleler ezberlenerek çocuk sakinleştirilmeye çalışılır. Oysa kıskançlık duygusu bu kadar endişelendirmeyi gerektirmez. Kıskançlık bireyi yapılandıran doğal bir olgudur. Yaşamda da bu duygu oldukça yer bulurken aile içinde yaşanmasını engellemeye çalışmak pek de akılcı değildir.
Aile içerisindeki otorite konusu ise bir başka problemli noktadır. Bu konuda iki uç yaklaşım söz konusu olsa da anne baba otoritesi gereklidir. Çocuğa saygı gösterirken de ona sınırlar koyulabilir. Çocuğun isteğinin varlığını kabul etmek ona boyun eğmek değildir. İsteğin neden yerine getirilemediğini çocuğa açıklamak gerekir. Aşırı hoşgörü de despotluk da ters teper. Ebeveynler arasından çocuk daha makul olanla özdeşleşir ve simbiyotik bir ilişki meydana gelebilir. Ayrılma meydana gelmediğinde de çocuk ileriki yaşamında eş seçiminde bile kendisine yeni bir ebeveyn seçer.
Boşanma başka bir problem alanı yaratır. Ebeveynler farkında bile olmadan durum içerisinde çocukları kullanabilmektedir. Çocukların çoğu zaman ayrılığın sebebini bilmesine bile gerek yoktur. Yalnızca, iyi ya da kötü kendileriyle barışık yaşamalarını sağlayan bir karar aldıklarını bilmesi yeterlidir. Hayatına yeni birini alan ebeveyn hayatını yeniden kurduğunu ifade etmek yerine hayatına bir başkasıyla devam edeceğini söylemesi yeterlidir. Çünkü yeniden inşa etmek için yıkmak gerekir bu durumda da geçmişte var olan çocuk kendisinin de yıkılan yapı altında kalacağına ve hayatının baştan şekilleneceğine inanarak kaygıya kapılır.
Freud’un Oudipus ve Elektra kavramlarını bilmeyen yoktur. Bu iki kavram ailede ensest havası estirir. Bu havanın esmesi doğal ve geçicidir fakat aileler tarafından desteklenmemesi de bir o kadar elzemdir. Çocuklar sergilenir, büyüklerin yataklarında yatırılır, ağızlarından öpülür ise aile içinde bulanık bir ortam yaratılmış olunur. Bu davranışların çocukların küçük düşmesine yol açar bu durumda da çocuk kendini korumak için saldırganlaşır.
Kitapta aile içerisinde yaşanabilecek pek çok durumdan bahsedilmiştir. Yazıldığı toplumun esintileri hissedilse de bizim toplumumuz için de yararlanılabilinecek anekdotları yok değildir. Freudyen bakış açısının etkileri görünen eser anne babalara notlar içerip doğal ebeveynlik konusunda destek vermektedir.