Bir kadının ağzından yazılan eril bir gevezelik dizisi olan bu eser oldukça farklı bir okuma dinamiği sunuyor. Gevezelik diyorum çünkü kitabın başında empati kurmaya çalıştığımız terk edilen, yalnız ve zavallı Franz karakteri mizojonik yani kadın düşmanı bir karakter olarak kendisini açık ediyor. Franz, 20 yıllık evliliğinin ve bir de evlilikten meydana gelen çocuğun ardından Resi isimli karısı tarafından terk ediliyor. Franz, kitabın başında işten çıkarıldığı için ve arada bir bira içtiği için terk edildiğini yansıtsa da gerçeğin hiç de öyle olmadığını saklayamıyor. Belki de içtiği alkolün etkisiyle kendisini daha fazla gizleyemeyip açık ediyor. Belki de daha fazla bastıramadığı öfkesi, küstahlığı onun gerçek yüzünün ortaya çıkmasına neden oluyor. Franz’ın sık sık vurguladığı şeyler yıllarca çalışıp biriktirdiği para ile ailesine hayal ettiği evi inşa etmesi ve buna rağmen terk edilmesi. Tüm hadsizliğiyle Resi’nin yaşamındaki bütün önemli adımlarına, başarılarına sahip çıkması. Resi’nin ne kadar korkak olduğunu sık sık vurgulayan karakter onun kendisini terk etmesini ne kendi karakterinin bozukluğuna ne de Resi’nin bireysel kararına bağlıyor. Bu ayrılık kararının ardında Resi’nin feminist arkadaşları ve yeni sevgilisi olduğundan bahsediyor. Tabi ki bu ikisi için de henüz yeterince kanıtı yok. Yani ayrılık kararını alabilmeyi bile kadının yapabileceği bir şey olarak algılayamayıp arkasındaki eril bir güçten şüpheleniyor. Kitabın ortalarına doğru alkol probleminin bağımlılık derecesinde olduğu ortaya çıkıyor. Resi’yi hayatı boyunca baskıladığını, korkularını tetiklediğini ve küçümsediğini de sık sık açık ediyor. Resi’nin terzilik işiyle hayatına yeni bir yön vermesini, kendisinden daha çok para kazanmasını da kaldıramıyor. Resi’nin hayatına yeni bir yön vermesi diyoruz çünkü karakterin yirmi yıllık evliliği boyunca kendisine ait bir alanı olmadığını anlamak hiç de zor değil. Franz da çevreden çok dominant algılandığının itirafında bulunuyor fakat bunu yine Resi’ye bağlıyor. Böylesine manipülatif bir karakterin etkisinde kalmanın insanı görünmez bir kafese kapatacağı da aşikar. İlk başlarda temkinli cümleler kuran Franz hızını alamayıp tüm kadınlara yönelik korkunç söyemlerde bulunuyor. Arkadaşlarının karıları, iş yerinde birlikte çalıştığı kadınlar ve hatta annesi bile Franz’ın korkunç fikirlerinden nasibini alıyor. Kitapta kullanılan tilki metaforu ise bireysel yoruma açık olmakla birlikte bu tilki metaforuyla Franz’ın kadınlara yüklediği anlama işaret edildiğini düşünüyorum. Babasını küçük yaşta kaybeden karakter zihninde bu durumu annesiyle başdaştırıyor ve annesini bir nevi bu ölümden sorumlu tutuyor. Yani karakterimizin mizojonisi daha küçük yaşlarda kendisini gösteriyor.
Eski sevgilisi hakkında da kitapta sık sık mırıldanan karakterimiz, Resi ile tanıştıktan sonra kadını terk etmiş meğerse. Eski sevgilisinin cinselliğe olan düşkünlüğünden şikayetlenirken ilk başlardA Resi’nin bu konuda daha anlayışlı ve az istekli olduğunu bu sebeple de kendisine iyi hissettirdiğini belirtiyor. Yetememe kaygısı, özgüven eksikliği ve bir kadının şehvetinden ne kadar korktuğu da Franz’ın zayıf karakterine yöneliK güçlü göstergeler. Ha tabi bir de Resi’yi tercih etmesine neden olduğunu söylediği bu davranış için bol bol da söyleniyor. Onun isteksiz olduğundan, sık sık hayır dediğinden yakınıyor. Yani klasik kendisinden daha zayıf bir özelliği görüp onu tercih eden narsist karakter zamanla bu özellik üzerinden karşısındakine baskı kuruyor.
Franz’ın mırıl mırıl söylemleri, saldırgan düşünceleri sinirlerinizi alt üst ediyor, hele benim gibi feminist bir bakış açınız varsa. Bir kadının, kadın düşmanı bir erkeğin zihnini bu kadar iyi okuması büyüleyici. Tabi “Sezgi bilgiden doğar.” Demişler. Kitabı okurken bir çoğumuz kendimizi Resi gibi hissettiğimiz ilişkilerin içinde olduğumuz zamanları, belki de hala içinde olduğumuz ilişkiyi düşünmeden edemiyoruz. Bloglarda, sosyal medyada vs. dolaştığımda erkeklerin kitaba sık sık nefret kustuğunu görüyorum. Arkadaşlar bu kitap erkekler üzerine yazılan bir kitap değil, Franz karakterinin iç dünyasıyla ilgili bir kitap yani genelleme söz konusu değil. Siz kendi içinizdeki küçük Franz’ı korumak için serzenişte bulunuyorsanız o ayrı. Sonuçta bir katil hakkında yazılan bir kitabı okurken tetiklenmiyoruz çünkü katil değiliz.