Yazar, bu bölümde ölümü felsefik olarak yorumlamıştır. Ölümün yaşamdan keskin ve net çizgileri vardır. Yaşam belirsiz bir çizgi üzerine durmaktadır. Ne kadar yaşayacağımız belirsizdir. Ölüm sessiz bir gemi misali geleni olmayan meçhule giden bir yolcu gemisidir. Ölümü bilen ve farkında olan yaşamının yönünü ona göre ayarlar. Bu dünyada yapacağını yapar ve bir gün öleceğini bilir. Hepimiz ölümü biliriz. Bir gün öleceğiz ve bunun farkındayızdır ama bilinçli değilizdir. Bilinçli olmak ölümü, yaşam karşısında anlamlı kılar. Yaşam ne kadar gecikirse geciksin ölüm her zaman saatinde varacağı yerde olur. Yazar, insanın kendi kurdunu kendisi götürdüğünü söyler. İnsan diğer insanların kurdu değil kendisinin kurdudur. Bir insan kötülük yaptıysa ilk önce kendisine yapmıştır. Yazar, insanın en anlamlı olduğu yerlerin mezarlık olduğunu söylemektedir. İnsan yaşamı boyunca ölümü düşündüğü ve ona göre davrandığı anlar yaşamı kıymetli yapar. Yaşamı değerli yapan ölümdür. Düşünsenize ölüm denen bir şey yok. Hastalar yataklarında kıvranıyor ama ölemiyor. Ölüm de Allah’tan gelen bir nimettir. Ölüm hep olumsuz bir kavram olmuştur hayatımızda. Öleceğinin farkında bilinçli yaşayan bir insan olunamaz mı? İnsanın doğasında vardır. Öleceğini bildiği halde yaşar. Bu tüm insanların ortak yazgısıdır. Fakiri, zengini, yaşlısı, genci de ölür. Ölüm ayrım yapmaz. Bu bölümde ölüm ve ölümün bilinci üzerinde durulmuştur.
II. YAŞAM (ki)
Bu bölümde yaşam felsefik olarak yorumlanmaktadır. Bir bebek doğduğunda annesine bağlıdır. Yaşar ve büyür. Ölümünde tam bağımsız olacaktır. İnsan yaşarken kendine ağırlıklar bindirir. Aslında sorunların geçici olduğunu bilse bütün ağırlıklar kuş olup uçacaktır. Yaşamın belli bir yolu, yönü yoktur. İnsan el yordamıyla yolunu aramaya çalışır. Çalışır da bulamaz bir türlü yolunu. Belki de ömrü boyunca hayatı yön aramakla geçecektir. Yaşamdan önce yaşamaya çalışmak olanaksızdır. Sadece yaşamdan önce yaşamaya çalıştığımızı zannederiz. Yaşamda hep geriye bakmak yaşamı durdurmaktır. Ya da farklı bir deyişle yaşamı kısır döngüye sokmaktır. Yazar, yaşam ile yaşamak ifadelerinin anlamlarını vurgulamıştır. Yaşam, öğrenilmez. Yaşam, tecrübe edilir. Yaşamak ise insanın en kolay yapabildiği şeydir. Yaşamak önüne durulmayan bir sel gibidir. İnsan yaşarken tecrübe kazanır. Bu da yaşamını şekillendirir. Yaşarken yaşadığımızın doğru olup olmadığını bilemeyebiliriz. Yaşam beklediklerinin geldiğini beklemediğinde geldiğini görmektir. Şüphesiz yaşamın yolları bezeli güllerle değil dikenlerle doludur. Ya dikenlere basa basa ayaklarını kanata kanata yürüyeceksin ya da vazgeçip gül bezeli yollardan yürüyeceksin. İnsan kendi için ne iyi olacağını yaşamın tecrübelerinden sonra iyi bilendir. Yaşamda iki önemli şey vardır: sevgi ve saygı. Bu iki arkadaş olmazsa olmazdır. Yaşamda şeyler vardır. Bu şeyler yaşananlar, yaşanmayanlardır. İnsan yaşamı boyunca şeyler biriktirir içinde ve bu şeyler insanın yalnızlık çukurunu oluşturur. Yaşam düğümlü ipi çözmektir. Yaşamın temelinde hiçlik vardır. Bu hayatta kimler geldi kimler geçti. Kimi iz bıraktı kimi bırakamadı. İz bırakmak yaşamın ölümsüzlüğüdür. İnsanların bıraktığı eserler onun hayatına şahitlik eder. Yaşamak güzeldir. O kadar gizemli bir güzeldir ki yaşam ile ölümü içinde barındırır. Yaşamın kuralı ya da el kitabı yoktur. Gelişi güzel yaşarsın. İyi de yaşarsın kötü de yaşarsın. Sonu hep bir yola çıkar. Bir gün öleceğiz. Silinip gideceğiz yeryüzünden. Bu tokat gibi cümleler insanda bir anlam barındırmalıdır.
III. FELSEFE (işte)
Felsefe kendini aramaktır. Hiçliği aramaktır. Felsefe yapan kişi tükenirse amacına ulaşmış demektir. Felsefe tamamlanmamış ve tamamlanmayacak olmaktır. Felsefe nedenleri aramaktır.
DEĞERLENDİRME
Oruç Aruoba, “De Ki İşte” adlı eserini 1990 yılında yayınlar. Eser, şiirsel metinlerden oluşmuştur. Keyifle okuduğum bu eseri ve yazarın eserlerini öneriyorum. Çok akıcı ve şiirsel bir dille beraber her cümle anahtar misali bize bir kapıyı aralamaktadır.