Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölümünden sonra Yahya Kemal’i Sevenler Cemiyeti tarafından yayımlanan bu eser, ömrü yetmediği için kitaba son halini veremeyen Tanpınar’ın notlarına sadık kalarak hazırlanmıştır. Eserin ikinci baskısından itibaren, öğrencisi ve meslektaşı olan Mehmet Kaplan tarafından “Kitap Hakkında Birkaç Söz”, okumayı kolaylaştıran dört ana başlık, Kaynaklar Dergisinden alınan “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Hatıraları”, dizin ve fotoğraflar eklenmiştir.
Kitabın ilk bölümü olan “İlk Karşılaşma”da Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal ile edebiyat fakültesinde öğrenciyken dersine girmesiyle tanışır. Dersin Milli Mücadele ve Fransız İhtilaliyle karışık ama büyüleyici geçmesiyle dersler seminerlere oradan da kahvelere taşınır. İki yıl sonra Ahmet Haşim, Abdülhak Şinasi Hisar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay gibi yazarların da yer aldığı Dergâh dergisini çıkarırlar. Ahmet Hamdi Tanpınar bu dergide yazdığı şiirlerle yayın hayatına atılmış olur.
“Sanat-Kültür-Medeniyet”te Tanpınar, Yahya Kemal’in sanatını neoklasizm akımıyla Fransız siyaset ve edebiyatının arasında konumlar. Maurice Barrès, Charles Maurras gibi yazarlarla ortak yanları doğduğu, çocukluğunu geçirdiği toprakların düşman elinde kalmasıdır. Kemal de Türk milletine ait özellikleri bir araya getirerek ulus bilincini aşılamaya çalışır. Bu bilinçte din anlayışının büyük bir etkisi vardır. Dini, estetik ve toplumsal kaynaşmanın temeli olarak ele alır. Tasavvuftaki aşırı kaçışı eleştirir. Ders aldığı Albert Sorel’in etkisiyle fikirsel olarak ortak bir paydada bulunmasa da dili ve zevkini beğendiği için öğrencilerine Ziya Gökalp’i okutur.
“Milli Şair” adlı bölüm Yahya Kemal’in fikir ve sanat alanındaki değişimin bir özetidir. Kemal, o dönem dünyada yankı uyandıran Stéphane Mallarmé, André Gide, Marcel Proust, James Joyce, Victor Hugo’dan etkilenir. Tanpınar bu bölümde Türk edebiyat tarihinin Abdülhak Hamit Tarhan, Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, Mehmet Akif Ersoy, Ahmet Haşim, diğer Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati dönemi yazar ve şairlerin özelinde Yahya Kemal’in sanatını konumlandırır.
“Yahya Kemal ve Eski şiir” adlı bölümde Tanpınar’a göre Servet-i Fünun ve Tanzimat Dönemi şairleri eski şiiri “yenilik” yapma arzusuyla yok saymışlardır. Tanpınar divan şiirlerinden örnekler üzerinden Türk şiirinde temel konuşmanın bunlarla başladığı ifade eder. Nâ'ilî, Nedîm, Nâbi ve Şeyh Galip’in mısra ve beyitlerinin batıya öykünme nedeniyle göz ardı edilmesine rağmen Yahya Kemal dildeki milliliği divanı göz ardı ederek değil sanatına katarak yakalamıştır. Yahya Kemal divan şiirinin toplumsal lirizmi yansıtan sesidir.
“Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Hatıralarında” Tanpınar, Yahya Kemal’in öldükten sonraki bir aylık süreci ara ara içinde bulunduğu maddi ve psikolojik durumu, hissettiği acıyı, arkadaşlarıyla yaptıkları anmayı sevdiği deftere, ölümünden sonra okunacağını düşünerek kaydeder.
Tanpınar’ın Yahya Kemal kitabı Yahya Kemal’in hayatı, kişiliği, eserleri özelinde Türk edebiyat tarihinin bir özeti niteliğindedir. Mitoloji, resim, heykel, mimari ve müzik estetiği bilgisine sahip olması; Yahya Kemal’le tanışıklığının onu hayatını, kültürünü, yaratıcılığını yakından tanıma imkânı vermesi söz konusu kitabı diğer tahlillerin çok daha ötesine götürür. Yaptığı “edebiyat üzerine edebiyat oluşturmak”tan ziyade şairle kurduğu zihinsel bir bağın tezahürüdür. Bu bağ kimi yerde de şaire hayranlık duyduğu, onu Türk şiirinin kurtarıcısı sıfatını yakıştırmasıyla hissileşir.
Sayfa sayısı az gibi görünmesine rağmen metindeki çok katmanlılık ve ağır dil konulara hâkim olmayanları uzun bir araştırmaya sevk etmektedir. Ancak kitap bittiğinde sadece Yahya Kemal’in kişiliğini ve sanatını değil; Türk siyasetinin, Türk edebiyatının, dünya bilhassa Fransız edebiyatının edebiyatımızda yarattığı etkinin, şairlerin/yazarların birbirleriyle kimi zaman büyük tartışmalara yol açan ilişkilerinin bir dökümünü de öğrenmiş oluruz.